Erkek şiddetiyle katledilen kadınlar bizdendi. Yaşamımızın içindeydi. Hayatının üstündeki bir erkeğin gölgesi hiç gitmedi. Ya bıçaklandı, ya dövüldü, ya yakıldı ya kurşunlandı. Ölürken bir değeri olmadı. Haberlerde bir rakamdı sadece. Yaşamının özetinden bile kısaydı ölüm haberi. Dahası binlerce kadın böyle bir haberin konusu olacağının farkında. Kısacası hayat ve ölüm bir çok kadın için sıradan. Bir çok insan sosyal medyada takipçilerinin artmasına sevinirken, sevgilisiyle yemek yerken, taraftarı olduğu takımın maçını izlerken, yolda yürürken belkide bir kadın sokak ortasında, evinde, iş yerinde, çocuklarının gözü önünde eşi, sevgilisi, babası ve ya ağabeyi tarafından katledilmektedir. Bugün kim bilir kaç kadın katledildi? Belki beş, belki altı. Yarın da ölecek kadınlar, öbür gün de… Bir erkeğe ‘seni seviyorum’ dediği için vahşice yakılacak. Kahvaltıyı geç hazırladığı için dayak yiyecek. Çok duş aldığı için bıçaklanacak. Boşanmak istediği için kurşunlanacak. Gazetelerde 3. sayfa haberi bile olmayacak çoğu kadın. Siyasi gündemlerin yoğunluğundan haber bültenlerinde tek söz edilmeyecek. Kadın cinayetleri bir kara delik içinde yitip gidecek. Kİmse annesiz kalan evlatları, evlatsız kalan anneleri görmeyecek. Kimse bir kadının artık bu şiddeti yaşamak istemiyorum çığlığını, isyanını duymayacak. Görmediği, duymadığı için kimse katledilen kadınların hikayesini öğrenemeyecek. Hayat devam edecek bir çoğumuz için. Gezeceğiz, eğleneceğiz. Takımımız maçı kazandığında ‘en büyük bizim takım’ diye bağıracağız. Dizi izlerken o hayatlara dalıp gideceğiz. Birilerimiz kadın cinayetlerinin her geçen gün artmasına kızacak, öfkelenecek. Hayatımızdan koparılan her bir kadının ardından kadın bilincinden bir şeylerin de kaybolduğunu görecek. Sessizliğe kahredecek. Ağlayacak. Ve susarak hayatına devam edecek. “Sokakta aile içi şiddet”, “Arabada dövüp sokağa attılar”, “Cinnet geçiren koca eşini öldürdü” başlıklarıyla dolu gazete haberleri okunacak. Sadece isimleri değişecek kadınların. Hikayeleri ise aynı kalacak.
Tüm bunlar arasında erkek yargı erkekler lehine karar verdiği sürece kadın cinayetleri artmaya, sıradanlaşmaya, bir rakamdan ibaret olmaya devam edecek. İktidar partisinin kadını ikinci cins, köle gören uygulamaları erkeğin ‘sigortası’ olmaya devam edecek. “Her şey vatan için” söylemi günlük yaşamda “Her şey erkek için” söylemine dönüşüyor. Faşist-milliyetçi zihniyetin en vahşi yüzünü kadınlar yaşıyor. İktidar partisi yargısını, yasalarını, kültürünü, ideolojisini kadın cinsinin yok sayılması üzerine yeniden şekillendiriyor. Kadın cinayetleri kanıksanıyor. Asıl en tehlikeli olanı da budur.
Kadın Özgürlük Hareketi’nin parçalı, bölünmüş hali, 25 Kasım ve 8 Martlara sıkışmış, politik eylem durumu değişmediği sürece, kadın cinayetleri devam edecek. Şiddet artacak. Kadın özgürlük hareketi olarak yerel seçimler öncesi bir yol ayrımındayız. Tercih yapmak zorundayız. Zamanımız da yok.