‘Şiddet ve Asimilasyon Aracı Olarak YİBO’ adlı çalışmayla YİBO’lar mercek altına alındı
Kürt çocuklarının asimile edilmesi amacıyla kurulan Yatılı Bölge Okulları (YİBO), yeni bir projeye konu oldu. Hafıza Merkezi, “Şiddet ve Asimilasyon Aracı Olarak YİBO” adlı çalışmayla YİBO’ları mercek altına aldı. Hukuk öğrencisi Özgür Ünal ve Şükran Demir’in yürüttüğü proje kapsamında YİBO’larda okuyan 25 öğrenci ile söyleşi yapıldı. Söyleşiler, e-kitap halinde 22 Mayıs’ta yayımlandı. Projenin belgesel formatının da Ekim ayına yetiştirilmesi bekleniyor. Yine e-kitap olarak yayınlanan çalışmanın baskılı hale getirilmesi hedefleniyor. Özgür Ünal, uzun bir süre üzerinde çalıştıkları projeyi değerlendirdi.
Ünal, YİBO’ların tarihçesinin 1938 Dêrsim Katliamı sonrası kurulan Elazığ Kız Enstitüsü’ne dayandığını ifade etti. 16 Haziran 1943’te Elazığ Kız Enstitüsü’ne müdür olarak atanan Sıdıka Avar’ın “medenileştirme” adı altında Dêrsim Katliamı’ndan kurtulmuş kız çocuklarını asimile etmeyi hedeflediğini dile getiren Ünal, 1962’de ise YİBO’ların kapsamlı bir proje olarak Meclis’e geldiğini kaydetti. Ünal, daha sonra yayımlanan bir genelgeyle dağlık bölgelerde olan çocuklar için YİBO’ların kurulmasının amaçlandığını belirtti.
YİBO’ların temel hedefinin asimilasyon olduğunu vurgulayan Ünal, o dönemde Karadenizli milletvekillerinin talep etmesine rağmen kendi bölgelerinde YİBO’ların kurulmadığını, uygulama alanı olarak Kurdistan’ın seçildiğini anlattı. Ünal, bu durumu, “Bu da aslında YİBO’ların amacını gözler önüne seriyor” diye aktardı.
Darbeden sonra artıyor
1980’lere gelindiğinde yatılı okullarda bir artışın yaşandığına dikkati çeken Ünal, 12 Eylül askeri darbesi ve köy boşaltma süreçleriyle YİBO’lardaki öğrencilerin sayısı ve YİBO’ların sayısında artış yaşandığını söyledi. 1990’da köy boşaltmalarından sonra açılan bu okulların sayısının 2000’lerin başında da hızla arttığını belirten Ünal, “Ancak kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla 2010 yıllarında YİBO’larda hak ihlalleri, istismar, taciz, tecavüz durumları ortaya çıkıyor. Bu yüzden kapatılma süreçleri başlıyor. 2010’dan sonra hızlı bir şekilde kapatılıyor. Artık bu okulların birçoğu İmam Hatip Okulu’na, askeri yerlere dönüştürülüyor” ifadelerini kullandı.
YİBO’lar dair bilgi az
Hala varlıklarını sürdüren YİBO’lara ilişkin bilgilerin az olduğunu ifade eden Ünal, bilgilerin arşiv oluşturması açısından önemli olduğunu kaydetti. Elde ettikleri bilgileri YİBO’larda şiddet, asimilasyon, toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden üretilmesi ve mekânsal yapı şeklinde başlıklar atlında topladıklarını dile getiren Ünal, “Özellikle mekânsal yapı çok ilgimizi çekti. Çünkü özellikle Kurdistan’daki YİBO’ların çoğunluğu askeriyeyle içli dışlı, askeriyenin yanında kurulmuş. Hatta bazen geceleri askerlerin YİBO’larda kaldığına dair anlatılar da oldu. Atış talimlerinin sesleri, öğrencileri ders esnasında rahatsız ettiğini dile getiren öğrenciler bile oldu” diye konuştu.
Hedef kız çocukları
YİBO’larla özellikle kız çocuklarının hedef alındığını ve asimile edildiğini dile getiren Ünal, “Bunun nedeni biçilen toplumsal cinsiyet rollerinden kaynaklı. Dilin taşıyıcısını anne olarak gördükleri için dilin kız çocukları üzerinden daha çabuk yayılacağını düşünüyorlar. O yüzden kız çocuklarının acilen ‘medenileştirilmesi’ ve Kürtlükten arındırılması gerektiğini dile getiriyorlar. Bunu da Türkçe öğreterek, Türkleştirerek yapmaya çalışıyorlar. Bu enstitünün YİBO’larla ortak özelliği de budur. Ulus devletin tarih boyunca asimilasyon için kullandığı en etkili yöntemlerden biri eğitim olmuştur. YİBO’larda da özellikle Kürtçe yasakları çok öndeydi. Buralar çocuklara ‘Kürtçe’nin yasak’ denildiği ilk yerlerdi” dedi.
YİBO’larda yetişen çocukların içe kapanık olduğunu ve özgüven eksikliği yaşadıklarını belirten Ünal, baskı, şiddet ve asimilasyona rağmen devletin istediği profilin dışına çıkan çok sayıda öğrencinin de olduğunu dile getirdi. Ünal, “Kendi Kürtlüğünü, kendi kimliğini savunan ve bilinç düzeyini artıran, üreten, devam ettiren bir profilin yanı sıra buna karşın bir profil de ortaya çıktı. Kürtlük bilincini geri plana atıp kendini Türk ya da daha dindar olarak gören, bu asimilasyonun etkisine giren birçok öğrenci de oldu” diye belirtti.
‘Belgeselini de yapacağız’
Projeye başladıkları dönemde YİBO’lara dair çok fazla araştırmanın olmadığını gördüklerini söyleyen Ünal, şöyle devam etti:
“E-kitabını çıkardık, belgeselini de oluşturacağız. Fakat bunların da yeterli olmadığını gördük. Yüzlerce çalışma da yapılsa bunun yeterli olmayacağını düşünüyoruz. Çünkü çok yoğun bir konu. YİBO’larda yaşananlar, ‘Orada yaşanıp orada kalsın’ denmemeli. Umarım yaptığımız çalışmalar, yolu YİBO’dan geçen arkadaşlara ses veren bir yerde olur. YİBO’larla çocuklukları çalınan bir nesil var. Hatta etkileri devam ediyor. Kitabımızı da onlara ithafen yazdık. Umarım bir nebze de olsa daha sonraki yüzleşmelerde, hukuki anlamda bir faydası olur.”
Haber: Ömer İbrahimoğlu/MA