Madem tecrit kaldırılmıyor ve hukuksuzlukta ısrar ediliyor. Öyleyse biz de kendi kendimizi tecrit ederiz
Hüseyin Aykol
Bandırma 1 nolu T Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan M. Emin Yıldırım, 16 Mayıs 2024 günü postaya verilen mektubunda şöyle diyor: “Uzun süredir yazmamıştım. Hem durumunuzu sormak hem de kendi durumum hakkında bir şeyler paylaşmak istedim. Umarım sağlığında bir sıkıntı yoktur.
Ben ve yanımdaki arkadaşlar sağlık açısından iyiyiz. Ciddi bir sıkıntımız yok. Yalnız şöyle bir şey var. Uzun zamandır dışarıyla iletişimimiz neredeyse hiç yok. Ailemizle bile ne telefon ne de ziyaret yoluyla görüşemiyoruz. Tabii bu biraz kendi tercihimizledir.
Madem tecrit kaldırılmıyor ve hukuksuzlukta ısrar ediliyor. Öyleyse biz de kendi kendimizi tecrit ederiz. Madem ki hukuka seslenemiyoruz ve bu ülkede kimse hukuku ciddiye almıyor ve hukukla sonuç alınacağını düşünmüyor. Öyleyse vicdanlara sesleniyoruz.
Artık vicdanlar bu ülkede harekete geçsin. O yüzden bir süredir telefon açma ve ziyarete çıkma hakkımızı kullanmıyoruz. Zaten cezaevinde de herhangi bir iç faaliyet ve ortaklaşabileceğimiz bir alan yok. Dolayısıyla tam bir tecrit haline girmiş oluyoruz.
Sizin de aracılığıyla tüm duyarlı kesimlere ve demokratik çevrelere çağrıda bulunuyoruz. Umarız ki, herkes elinden gelen çabayı gösterir ve artık bu hukuksuzluk ve tecrit sona erer.”
* * *
İzmir-Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Güven Usta, 15 Mayıs 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Normalleşme ve kucaklaşma adı altında söylenenlerin ve yapılanların birer sahtekârlık olduğunu tekrar tekrar görüyoruz. Uygulanan IMF politikalarını halka kabul ettirmek, halkın olası tepkilerini önlemek ve devrimcilere-muhaliflere dönük saldırıları dizginsiz bir şekilde devam ettirmek için söylenen bir yalan. Ülkemiz egemen sınıflarının, iktidarlarının ‘normali’ zaten bu, zaman, zulüm, baskı yani faşizm.
Ayrıca adı medyada sıkça geçen birkaç ismin tutsaklığının sona erdirilmesi ve adaletsizliği sadece onlarla sınırlanması da aynı politikanın devamı niteliğinde. Ülkemizde birkaç kişinin tahliye edilmesiyle adaletsizlikler bitmiyor. Sizin de bildiğiniz gibi sömürü olan yerde, yoksulluğun olduğu yerde adaletsizlik hep olacaktır.
Hapishanelerde onlarca sorun varken, Kuyu Tipleri ile imha politikası sürerken, hasta tutsaklar tedavi edilmezken, kitap-dergi yasakları gibi hak gaspları sürerken, baskı her geçen gün artarken, bir-iki ünlü ismin tahliyesi onları savunan kesimlere bir sus payı anlamına gelmektedir. Adaletsizlikler ise devam edecektir. Bu yanıyla adalet mücadelesi faşizme karşı mücadeleden ayrı ele alınamaz.
Gündeme dair bazı konularda düşüncemizi sizinle paylaştıktan sonra burada yaşadığımız hak ihlallerinden bahsetmek istiyoruz.
Kitap-yayın yasakları: Hücrede kişi başı en fazla 20 kitap bulundurmaya izin veriliyor. Adımıza posta yoluyla gelen veya elden yatırılan kitaplar idare tarafından aylarca bekletiliyor. Çoğu zaman el koyma kararı alınıyor ve bize verilmiyor. Dergiler de aynı gerekçelerle yasaklanıyor. Abonesi olduğumuz Halk Okulu ve Tavır dergileri siyasi iktidarı, emperyalizmi hedef alan yazılar yayınlandığı için verilmiyor.
Sohbet hakkı tam uygulanmıyor: 2007 yılında Adalet Bakanlığı’nın 45/1 nolu genelgesi ile yasal hale gelen haftada 10 saat sohbet hakkı bugüne kadar tam olarak uygulanmadı. Pandemi boyunca hep yasaklandı. Sonrasında ise bulunduğumuz hapishanede haftada 4 saat olarak uygulanıyor.
İletişim hakkının yasaklanması: Posta yoluyla gelen her türlü fotokopi engelleniyor. Bilgisayar çıktısı ve fotokopinin engellenmesi bir hakkın gasp edilmesidir. İdare, ailemize, arkadaşlarımıza gönderdiğimiz mektuplarda ‘terör propagandası’ var diyerek engellemekte veya sansürlemektedir.
Fotoğrafların engellenmesi: Hapishane idaresi, posta yoluyla gelen her türlü fotoğrafı ‘aile fertleri olup olmadığı anlaşılamadı’ diyerek el koymaktadır. Ailemize, arkadaşlarımıza ait fotoğraflar; manzara, doğa, hayvan fotoğrafları keyfi bir şekilde bize verilmiyor. Bu konudaki AYM kararı uygulanmıyor.
Disiplin cezaları: Yukarıda sıraladığımız ve daha başka sorunların çözümü için direniyoruz. Slogan atıyor, kapı dövüyoruz. Yaptığımız eylemler meşrudur. Ancak hapishane idaresi attığımız sloganlara soruşturma açarak direnen tutsaklara ziyaret yasağı getiriyor. Her birimizin 120 ayı aşan ziyaret yasağı var. Verilen disiplin cezaları nedeniyle tutsakların infazları da yakılmakta, tahliyeleri ileri tarihe ertelenmektedir. Bekir Şimşek ve Cem Göçer, 30 yıllık sürelerini doldurdu ama tahliye edilmiyorlar.
Diğer hak gaspları: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutsakların üç saat olan havalandırma hakkı iki saate indirildi. Görüş süremiz 1.5 saat olduğu halde, bir saat olarak uygulanıyor. Kapüşonlu hırka, akort cihazı, elişi malzemeleri, daksil gibi şeyler yasaklanmış durumda. Ücretsiz iç posta hakkımız uygulanmadığı için sesimizi duyurabilecek uzaklıktaki arkadaşlarımıza -yerine ulaşsın diyen taahhütlü- 56 liralık pul ile mektup gönderebiliyoruz.
MEKTUBU GELENLER:
Emin Yıldırım – Bandırma 1 nolu T Tipi Cezaevi
Güven Usta – Kırıklar 1 nolu F Tipi Cezaevi