KOM Müzik sanatçıların seslendirdikleri ve kayıt altına aldıkları deyişlerin yer aldığı ‘Dualar Beyitler Semahlar’ adlı albümü geçtiğimiz günlerde dinleyici ile buluşturdu. Sanatçı Nurcan Değirmenci, albüm sürecini gazetemize anlattı
Ahmet Güneş
Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde Zazakî dilinde müzik icra etmek amacıyla sanat yolculuğuna başlayan Vengê Sodirî grubunun, ilk olarak Amed’de düzenlenen kültür sanat festivalinde Mezopotamya Dans grubunun semah döndüğü sahnede, Kürtçe’nin Kurmancî ve Zazakî lehçeleri ile Türkçe okuduğu deyişler kayıt altına alındı.
Vengê Sodirî, ‘Dualar Beyitler Semahlar’ projesi ile Amed’deki bu başlangıcın ardından 2005 yılında müzisyenler Metin Kahraman ve Serap Sönmez’i de projeye dahil ederek, yoluna devam etti. Avrupa’da düzenlenenler de dahil olmak üzere çeşitli festivallerde sahne alarak izleyiciyle buluştu. Projenin öznelerinden biri olan Mezopotamya Dans’ın sahne öncesi provaları için Hıdır Çelik’in aranjesiyle Nurcan Değirmenci ve Serap Sönmez’in sesiyle kayıt altına alınan eserler şimdiye kadar hiç bir yerde yayınlanmadı.
KOM Müzik de sanatçıların seslendirdikleri ve kayıt altına aldıkları deyişlerin yer aldığı ‘Dualar Beyitler Semahlar’ adlı albümü geçtiğimiz günlerde dinleyici ile buluşturdu. KOM Müzik, yaptıkları açıklama ile albümün çıkışını duyururken, bir trafik kazasında hayatını kaybeden MKM sanatçısı Hıdır Çelik’e albümü adadıklarını belirtti. KOM Müzik, albümü hazırlama ve dinleyici ile buluşturma amaçlarını ise şu sözlerle açıkladı: “Sanatsal hafızamızı diri tutmak, her biri birer hazine değerinde olan müzikal çalışmaları gün yüzüne çıkartmak için kolları sıvadığımız uzun yolculuğumuzda “Dualar Beyitler Semahlar” projesini sizlere sunuyoruz. Baharın coşkusunu yaşadığımız günlerde, 21 yıl sonra, Nurcan Değirmenci ve Serap Sönmez’in katkılarıyla arşivimize dahil ettiğimiz bu projeyi müzisyen Xıdır Çelik’in anısına adıyoruz.”
Öte yandan KOM Müzik tarafından yayınlanan albüm artık tüm müzik platformlarında dinlenebiliyor.
Biz de albümün çıkışından sonra ilk kayıtlardan son düzenlemelere kadar çalışmanın içinde yer alan sanatçı Nurcan Değirmenci’ye merak ettiklerimizi sorduk.
- Öncelikle ‘Dualar Beyitler Semahlar’ albümünün serüvenini anlatır mısınız?
Projeyi Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde kurucuları arasında yer aldığım Zazakî lehçesiyle müzik yapan Vengê Sodirî müzik grubu olarak başlattık. İlk olarak 2003 yılında Amed Kültür Sanat Festivali’nde sahne alarak icra ettik. Bu başlangıcın ardından 2005 yılında projeyi genişletme kararı aldık. Yolumuza Metin Kahraman ve Serap Sönmez’i de katarak devam ettik. Yurt içi ve yurtdışı festivallerde sahne alarak izleyiciyle buluştuk. Sanatsal hafızayı diri tutmak amacıyla, unutulmaya yüz tutmuş, her biri birer hazine değerinde olan sanatsal çalışmaları gün yüzüne çıkartmak için kolları sıvayan KOM Müzik bu değerli çalışmasına ‘Dualar Beyitler Semahlar’ projesini de ekledi. Ve projedeki şarkılar yeniden dinleyiciyle buluşmuş oldu.
- 21 yıl gibi uzun bir sürede albüm şekillenmiş aslında. Neden bu kadar uzun sürdü?
Bu projeye bir albüm çalışması olarak yola çıkılmamıştı. Bu süreç içerisine grup elemanlarının bireysel çalışmaları, farklı projeler de girdi. Belki bu soruya şöyle cevap verebilirim:
Toplumsal ve kültürel hafızayı diri tutmak ve bunu gelecek nesillere aktarmanın önemi giderek çoraklaşıyor. Bunun ana sebeplerinden biri de ne yazık ki özellikle sosyal medyanın yaşam tarzımıza, müzik zevkimize, siyasete bakışımıza dolaylı ya da dolaysız olarak yön vermesinden kaynaklanıyor. Özellikle kısa videolar, hap bilgilerle konu ne olursa olsun onun özüne inmeden, çabucak tüketilip akabinde içselleştirilmediği için unutulup giden birer çereze dönüşüyor. Bölgede yaşanan tüm toplumsal olaylar, kahramanlıklar, aşklar, savaşlar, hüzünler ve sevinçler dengbêjlerin dilinden aktarılarak, sözlü kültürle devam etti ve hala böyle devam ediyor. Bir şekilde bunların anlatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için konuyla özel olarak ilgilenen sanatçılar tarafından köy köy dolaşarak kayıt altına almaya çalışılıyor ve gelecek kuşaklara aktarılıyordu. Bunlar çok kıymetli şeyler. Bunları yaparken zaman zaman yaşı ilerlediği için artık kilamları hatırlamayan kişilere denk gelindiği ve kayıt altına alınmadığı için pek çok şeyin o kişiyle birlikte ölüp gittiğine de tanıklık ediliyor.
Her şeyin çabucak tüketildiği, biraz durup yoğunlaşma için çaba sarf edilmediği, sabırsızlık ve bir yerlere yetişme hastalığına toplum olarak yakalandığımız bu günlerde hafızamızı korumamıza büyük ihtiyaç var. Gelecek nesillerin bu topraklarda kimlerin yaşadığını, hangi ruh halinde hangi şarkıları söylediğini, bu şarkıların hikâyelerinin ne olduğunu öğrenmesi ve bu bilinçle, bu zemine oturtarak sanatını geleceğe taşıması çok kıymetli. Bu nedenle bizim yaptığımız bu çalışma bunun sadece bir parçası. Bunun her alanda köklü bir biçimde korunması, yaşatılması ve aktarılmasının öneminin büyük olduğunu düşünüyoruz.
- Bu albüm için başka bir çalışma, konser gibi etkinlikler yapmayı düşünüyor musunuz?
Bu bir arşiv çalışması olduğu için şu an için herhangi bir konser çalışmamız yok.
- Trafik kazasında hayatını kaybeden Hıdır Çelik’e ithaf ettiniz bu çalışmayı. Çelik’i anlatmak ister misiniz?
Hala ismini zikrettiğimde soluğumun kesildiği biridir Hıdır. İlk kez yakın bir arkadaşımı kaybetmenin acısını yaşattı bana. Hani genelde gidenin arkasından hep iyi şeyler söylenir ve belki bu durum kimi zaman samimiyetsiz de gelebilir ama inanın durup düşündüğümde gerçekten onunla ilgili olumsuz hiçbir şey hatırlamıyorum. Yıllarca birlikte çalıştık. Sadece çalışma arkadaşı değil grup olarak can yoldaşlığıydı bizimkisi. Birlikte çok güldüğümüz, ağladığımız, kavga ettiğimiz, sahne öncesi gerildiğimiz, sahneden sonra birbirimize sarıldığımız bir insandı. Hani kızsanız da, küsseniz de sürekli korumak kollamak zorunda olduğunuz küçük bir kardeşiniz olur ya, ona karşı hissiyatım da hep öyleydi. Bağlamasıyla yaşayan âşık biriydi. Çok çalışkan ve hevesliydi. Genç yaşına rağmen sanatsal olarak kendini çok iyi yetiştiriyordu. Alevi kültürüne hakimdi, deyiş ve kilamları notalara dökerek projenin aranjesini yaptı. Bu proje onun verdiği çabayla ortaya çıktı. Her ne kadar fiziki olarak yanımızda olmasa da onun bu üretiminin kaybolup gitmemesi ve genç nesillerin onu tanımasına aracılık etmekti amacımız. Eğer yaşasaydı alanında çok iyi bir müzisyen olacağından kuşkum yok. Her sahneye çıktığımda gözüm hala onu arıyor.
- Peki Nurcan Değirmenci şu sıralar neler yapıyor, çalışmalarınızı anlatmak ister misiniz?
Müzikal olarak bireysel çalışmalarıma devam ediyorum. Her ne kadar kolektif bir çalışma olarak başlasa da bireysel katkılarla devam eden Koma Asmin, Divana Dubeyti gibi bu çalışmaların kalıcılaştırılması ve gelecek kuşaklara aktarılması için bu arşiv projesinin bir parçası olarak çalışmalarımı sürdürüyorum.
Nurcan Değirmenci kimdir?
Amed doğumlu olan Değirmenci, 1993 yılında Arif Sağ Müzik Evi’nde halk müziği dersleri aldı. 1995 yılında merkezi İstanbul’da bulunan Mezopotamya Kültür Merkezi’nde (MKM) kursiyer olarak başladı. Pera Güzel Sanatlar Akademisi’nde solfej ve şan eğitimi aldı.
MKM bünyesinde beş arkadaşıyla birlikte Vengê Sodiri adlı Zazaki müzik yapan grupta faaliyet gösterdi. Wayir adlı albüm çıkarttılar. Eşzamanlı olarak müzisyen ve solo vokallerin tamamının kadınlardan oluştuğu Koma Asmin adlı grubun içerisinde yer aldı.
Bireysel çalışmaların yanı sıra Şahiya Stranan ve Koma Aheng adlı proje çalışmalarında bulundu. Yine MKM sanatçılarından oluşan bir grupla Kürt Şair Baba Tahir Üryan’ın rubailerini besteledikleri Diwan a Dubeyti adlı projeyi hayata geçirerek, albüme dönüştürdüler.