Son zamanlarda somut gerçekliklerden uzak, içinde bulunduğumuz gelişmelerle uyuşmayan, bir nevi Mitomanik sanrılar olarak da ifade edebileceğim “yumuşama” ve “normalleşme” tartışması gündemi oldukça meşgul etti. Bu konu hakkında çok şey söylendi, yazıldı.
Halbuki bir tüccar partisi haline gelmiş AKP ve Erdoğan gerçeği biraz tanınmış olsaydı bu tartışmalara miskali zerre önem verilmezdi. Zira bunun bir kandırma, aldatma ve dağılmayı engellemek için zaman kazanma taktiği olduğu geçmiş deneyim ve tecrübelerden sabittir.
AKP yirmi bir yıllık iktidarı boyunca aralıksız bir biçimde sahte beklentiler yaratarak kendini ayakta tuttu. Attığı beklenti oltasına kim takıldıysa onu kandırdı, aldattı ve sonra hiçbir şey olmamış gibi arkasına bakmadan “Durmak yok yola devam” mottosuyla “kutlu” yürüyüşüne devam etti.
AKP, Goebbels’in bile aklına gelemeyecek kadar büyük alavere dalavere ve yalanla günümüzde de sahte beklentiler yaratmayı hedefliyor. Anayasa tartışmaları bunlardan yalnızca biri. Temcit pilavı gibi sürekli halkın önüne konuyor. İnanan olur mu demeyin. “Ay’a yol yapacağız desek inanırlar” diyen Berat Albayrak’ı hatırlayın. İşte bu yüzden hala AKP’den sözde demokratik adımlar atmasını bekleyen alıcılar var. Hoş en küçük yapay kırıntıyı allayıp pullayarak kendini bu sahte umuda kaptıran ve olmayan bir huzur ortamını maruz kaldığı mitomanik algılarla besleyen ciddi bir kesim var. Yerel seçimlerin ardından AKP içinde dizginlenemeyen bir iç çatışma süreci başladı. Kimileri buna çözülme dedi, kimileri bitişin başlangıcı. Gerçek olan şu ki AKP kuruluşundan beri en zayıf konumunda. İlk defa ikinci parti durumuna düştü. Yani yerelde iktidarı kaybetti. Sıranın genele geleceğini öngörmek için de müneccim olmaya gerek yok.
Tam da bu noktada AKP genel başkanı Erdoğan yaşadığı seçim hezimetinin kamuoyunda tartışılmasının önüne geçmek ve yaşanan çözülmeyi durdurabilmek için yapay bir gündem olan “yumuşama, normalleşme ve anayasa” tartışmalarını körükledi. Sonra arkasına yaslanıp bu oltaya kimin takılacağını izlemeye koyuldu. Seçimlerde elde ettiği başarıya dayanarak Erdoğan’ı buna mecbur kıldığını düşünen CHP genel başkanı Özgür Özel ise balıklama bu oltaya takıldı. Hal böyle olunca bu kavramlar etrafında kendini ve toplumu kandırma süreci başladı.
Bu bağlamda son birkaç gündür sanki Türkiye’de yeni bir süreç başlamış ve yaşananlar bu sürecin ruhuna ve zamanına uymuyormuş gibi tartışmalar yapılıyor. Neymiş, iktidarın bazı adımları normalleşme sürecine tersmiş! Bu tartışmalara dair denilebilecek çok şey var ama yirmi bir yıldır hayatın her alanında mevcut iktidarın zulmüne uğrayanların hala iktidarın bin bir suratını tanıyamamış olmalarına pes doğrusu! İktidarın gerçek yüzünü görebilmesi için bir toplum daha ne kadar zarar görebilir!
Fazla uzatmadan birkaç başlık altında neden içinde bulunduğumuz süreçte ülkede normalleşme ve yumuşama olamayacağını gücüm oranında ifade etmeye çalışayım.
Bu ülkenin en temel sorununun Kürt sorunu olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Diğer tüm sorunlar çözümsüz bırakılan Kürt sorunuyla bağlantılıdır. Kürt sorunu çözümsüzlük kıskacından çıkarıldığı takdirde ancak ve ancak diğer sorunlar çözüm yoluna girebilir. Fakat AKP-MHP ittifakı yüz yıldır yürürlükte olan resmî ideolojiyi de arkalarına alarak Kürtleri kültürel ve siyasi soykırımdan geçirmeyi hedefliyor. Bir halkın soykırımdan geçirildiği, dilinin yasaklandığı bir ülkede yeni anayasa olabilir mi!
Kurdistan, Türkiye ve Ortadoğu başta olmak üzere dünyada yaşanan çoklu krizlere karşı geliştirdiği eşsiz çözüm perspektiflerine sahip olan sayın Öcalan’a karşı bir tasfiye sistemi olan İmralı Ada Hapishanesi’nde mutlak tecrit politikalarının yürürlükte olduğu bir ülkede normalleşme olabilir mi!
Yaşanan tüm sorunları çözme gücüne bir ada mesafesindeyken, gece gündüz demeden o ülke bu ülke dolaşarak
Başur ve Rojava’ya karşı yeni işgal saldırı hazırlığı yapan bir ülkede yumuşama olabilir mi!
Uzun lafın kısası içeride ve dışarıda tüm politikalarının merkezine Kürt düşmanlığını koyan, bu düşmanlığın bir gereği olarak mutlak tecrit ve izolasyon politikaları yürüten, ova, dağ demeden Kürt gençlerine karşı ölüm kusan bir iktidardan ne anayasa ne yumuşama ne de normalleşme beklenmeli. Bu ülkede gerçek anlamda normalleşmenin yegâne yolu AKP-MHP ittifakını tarihin çöp sepetine atmakla mümkün olabilir. Çünkü İyiye, güzele ve doğruya dair ne varsa onun önündeki en büyük engel AKP-MHP iktidarıdır. Sonuç olarak mevcut iktidar an itibariyle ağır yaralıdır. Sağa sola şuursuzca saldırması bundan. Ona en ölümcül darbeyi ise onun karşısında yirmi bir yıldır, tekçi devletçi sistemi karşısında ise yüz yıldır diz çökmeyen, biat etmeyen Kürtler vurdu. Gerici ittifakların Kürtlere karşı her türlü zor aygıtını kullanmasının bir nedeni de bu zaten.
Muktedirlerin öfkesi büyük çünkü elli yıldır devam eden büyük mücadele sayesinde Kürtler kendi normalleşmesini sağladı. Kürt düşmanları ne planlarsa planlasın artık karşılarında baş eğdirme girişimlerine karşı isyan eden, ihanete karşı direnen, çöktürme mavallarına karşı inatla gülen bir halk var.