Londra Uluslararası Tutsaklarla Dayanışma Sempozyumu’nda PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin eşi benzeri olmadığı ve Öcalan’ın en önemli barış aktivisti olduğu belirtildi
Londra düzenlenen Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Sempozyumu’nun son bölümünde Türkiye ve Kurdistan’da Politik Tutsaklar ve Tecrit Siyaseti başlığı işlendi. Bu bölüme Asrın Hukuk Bürosu’ndan avukat Mazlum Dinç, Cambridge Üniversitesi Sosyoloji Öğretim Görevlisi Jeffrey Milley, Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Komitesi Avrupa Temsilcisi Süleyman Gürcan ve Tutsakların Sesi Platformu (TSP) Avrupa Temsilcisi Baki Selçuk katıldı.
Oturumda söz alan avukat Mazlum Dinç, Türkiye ve Kurdistan’daki politik gelişmelerin ciddi boyutlara ulaştığını ifade ederek, Türkiye’de cezaevlerinin politik tutsaklar açısından bir irade kırma ve işkence merkezi olarak kullandığına dikkat çekti. Dinç, Kürt tutsakların direniş ile tüm irade kırma politikalarını boşa çıkardığını ifade ederek, “Tutsaklar ölüm oruçlarına yatarak, bedenlerini ateşe vererek toplumda karşılığını bulan direnişler ile cunta rejiminin politikasını boşa çıkardı” dedi.
‘Tecridin eşi benzeri yok’
Dünyada eşi ve benzeri olmayan İmralı sistemini anlatan ve Abdullah Öcalan üzerindeki 25 yılı aşkın süredir uygulanan politikaları değinen Dinç, İmralı’nın sivil kara, hava ve deniz tüm ulaşıma kapalı bir şekilde askeri bölge ilan edildiğini ifade etti. Dinç, uluslararası hukuk, insan hakları hukuku, hatta iç hukuk ve BM’nin Mandela kuralları olarak bilinen hiçbir hukukun İmralı’da geçerli olmadığına dikkat çekti. Bu açıdan İmralı’nın bir işkence sistemi olduğunu söyleyen Dinç, yapılan hiçbir başvuruya yanıt verilmediğini de sözlerine ekledi. İmralı sisteminin insanlık onuru ile bağdaşmadığının altını çizen Dinç, CPT ve AİHM’e düzenli başvurular yaptıklarını fakat bu ‘mutlak tecrit’ politikası konusunda uluslararası mekanizmaların Türkiye ile uzlaştığını belirtti.
Mücadeleyi büyütme çağrısı
Dinç, başta İmralı olmak üzere tüm dünya da politik tutsaklara yönelik işkence ve tecrit sistemlerinin dağılması için uluslararası mücadele hattının örülmesi gerektiğinin altını çizdi. İmralı tecrit sisteminin kırılmasının politik sonuçlarına da değinen Dinç, “Tecridin kırılması ile Türkiye ve Ortadoğu’da bir barış sürecine vesile olacaktır. Sayın Öcalan’ın rolünü oynaması için koşulların değiştirilmesi gerekiyor. Tecridin kırılması demokrasi gelişmesi ile birlikte Kurdistan ve Ortadoğu’da barışın gelişmesine vesile olacaktır. Bunun için mücadelemizi büyütmemiz gerekiyor” diye kaydetti.
‘En önemli barış aktivisti’
Cambridge Üniversitesi Sosyoloji Öğretim Görevlisi Jeffrey Milley ise, Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin ne anlam ifade ettiğini anlatan bir konuşma yaptı. Tutsakların “politik tutsaklık” hakkını elde etmek için bile mücadele etmesi gerektiğini ifade eden Jeffrey, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’nin tüm baskı ve tecrit saldırılarına karşı uluslararası komplo ile başlayan ve bugüne kadar devam eden insanlık dışı durumlara karşı kahramanca direndiğini vurguladı.
Abdullah Öcalan sadece PKK lideri değil aynı zamanda daha geniş Kürt halkının da lideri olduğunu söyleyen Jeffrey, şu ifadeleri kullandı:
“Mandela gibi Öcalan da barış süreci için çok önemli bir aktör. Türk devletinin Kürtlere karşı soykırımcı tutumundan vazgeçmesi durumunda Öcalan barış sürecinin en önemli aktivisti olacaktır. Öcalan’ın radikal demokrasi paradigması politik tutsaklığın koşullarını da ifade etmektedir.
‘Rolü oynamasına müsaade edilmeli’
Abdullah Öcalan, özellikle olası bir barış sürecinin başlaması ve devamı için çok önemli. Öcalan’ın özgürlüğü barış anlaşmasının sonucu değil barış anlaşmasının başlatılmasının bir gereği olmalıdır. Öcalan yer küredeki radikal demokratik alternatifin öncüsü ve parçası olarak rolünü oynamasına müsaade edilmelidir.”
Jeffrey’in ardından Tutsakların Sesi Platformu (TSP) Baki Selçuk söz aldı ve Abdullah Öcalan’a uygulanan ve İmralı’da simgeleşen tecrit daha katmerli ve daha derin bir niteliğe sahip olduğunu söyledi. Türkiye cezaevlerindeki tecrit, işkence, kötü muamele ve baskıları istatistik veriler ile anlatan Selçuk, hem hasta tutsakların serbest bırakılması hem de tecridin lağvedilmesi için uluslararası dayanışma ve mücadelenin önemine vurgu yaptı.
Kaynak: ANF