“Normalleşme” bütün ülkeye dalga dalga yayılıyor. Bir rahatlık, bir gevşeme sardı her yanımızı. Dün sabah metroya binerken hiç tanımadığım bir kadın bana “günaydın” dedi örneğin. Bir genç, “Ağbi burada yer var, gel otur istersen” derken, başka biri gülümseyerek başıyla selam verdi. Çankaya metro durağından çıkışta da sürdü bu “anormallikler”. Sokak hayvanlarının başını okşayanları mı ararsınız, sabah gevreğini (İzmir’de simite böyle deniyor) bölüp yanındakine ikram edenleri mi, bir şeyler oldu insanlara! Trafikte korna sesleri azaldı, yaya geçitlerinde durur oldu arabalar. Toplu taşıma otobüslerinde birbirlerine öncelik vermeler, moto-kuryelere yer açmalar derken sürdü şaşkınlıklarım.
İHD’nin, Cumartesi Anneleri’yle eş zamanlı basın açıklaması yaptığı yere vardığımda ise “yok artık bu kadarı da fazla dedim” içimden. Polis servisinin önünde namlusunu halka doğrultmuş bekleyen çevik kuvvet polisi yok, hatta araç da yok! Gözaltı için hazır tutulan otobüsler de yok, saçlarını ensede kuyruk yapmış, göbeklerini ittire ittire yürürken bellerindeki silahları gösteren her zamanki siviller bile yok ortada. Şaşkınlıkla telefona sarılıp hızla baktım watsup gruplarına. Basın açıklaması iptal mi edildi diye yazacaktım ki can yoldaşım Şans’ın havlamasıyla uyandım…
Niyetim rüyayı daha da uzatıp, mutlu bir toplumdan manzaralarla bu yazıyı tamamlamaktı ama içimizi kanırtan gerçeklik, hayalleri bile yavan kılıyor. İktidarın zehirli dilinden bütün topluma yayılan kötülük, soluduğumuz havayı, içtiğimiz suyu kirletiyor, toplumun damarlarında dolaşıyor. Erkeğin Kadına doğrulttuğu silah, kuryenin canını alan bıçak, yargıcın elindeki kalem, polisin copu, askerin mermisi, holiganın küfrü olup yağıyor üstümüze…
“İnsan haklarıyla insandır!” sloganı kuru bir laftan ibaret değil. Evrensel hukukun, bahanesi, istisnası olmayan, herkese tanıdığı bu hakları yok saymak, hiçbir devletin ve iktidarın hakkı da, haddi de değil. Netenyahu’nun dilinde haklarından soyundurduğu Filistinliler bu yüzden “insan” olarak görülmüyor. Her Netenyahu’nun da tavrını temellendirdiği bir “teröristi” var elbet!
Peki bizde durum farklı mı? Kobane davasında Kürt siyasetçilere yağan cezalar Gazze’de yaşam hakkına yönelen bombalardan farklı mı? İktidarın, İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırımı eleştirirken, içerde yurttaşlarını haklarından soyunduran tavrını nereye sığdırabilirsiniz? Hangi bahane bu siyasi hükümleri haklı kılabilir? Üstelik bu cezalar sadece Kürt siyasetçilerine değil toplumun birlikte yaşama umuduna, “normalleşmeye” atılan bombalar değil midir? Bu bombardıman altında “normal” dediğiniz şey nasıl bir düzendir? Normalleşme denilen şey, iktidarın eteklerinde ikinci bir Yenikapı Ruhu değilse nedir?
Afiş’in anlattıkları
İzmir’in ilan tahtalarını şimdilerde işgal eden bu afiş, “normalleşme” denen şeyin resmidir işte.
CHP’li Buca Belediyesi bu afişin eteklerinde, İzmir Valiliği, Sivas Valiliği ve BBP’li Sivas Belediyesiyle birlikte, hem de “MADIMAK” adı verilen “şenlikte” normalleşiyor! “Yiğitlik” sentezinin dışındaki biz “anormallere” ise haklarına ve birbirlerine sarılarak insan kalmaya çalışmak düşüyor.