Uçan Süpürge Vakfı’nın düzenlediği, bu sene 27. kez Ankaralı sinemaseverlerle buluşan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde dün 14 film gösterimi ve 3 söyleşi yapıldı
Sinemaseverler “Gloria”, “Gişe”, “Karatavuk Böğürtlen”, “Kim Mihri”, “Maydegol”, “Kısa Metraj”, “En Sevdiğim Pastam”, “Nefes Alamıyorum”, “Kimera” ve “Hayat Ağacı Çiçeği” filmlerini izledi.
Berna Gençalp’in ressam Mihri Müşfik Hanım’ın yaşamını anlattığı “Kim Mihri” belgeselinin ardından Gençalp, izleyicilerle belgesele ilişkin söyleşi yaptı. Gençalp, belgeseli çekmekte geciktiğini ve Mihri’nin kendisine yönetmenliği kazandırdığını şöyle ifade etti:
“Bana yönetmen olmayı kattı. Çünkü ilk filmim. Filmi yapmakta biraz geç kaldım. Ama yapabildim. Mihri’den haberdar olduğum sene 2001 ya da 2002 sonlarıydı.”
Belgeselde ressamın hayatının bütününü sergilemeye çalıştığını ve çekimden önce onun yaşamıyla ilgili bulduğu her şeyi okuduğunu kaydeden Gençalp, ressamın İstanbul’daki yaşamıyla ilgili daha fazla, diğer ülkelerdeki yaşantısıyla ilgili daha az bilgi olduğunu söyledi. Gençalp, “Hepsini ortaya koymak, onu daha doğru değerlendirmek açısından daha doğru olur diye düşündüm” dedi.
Mihri’yle ilgili ‘trajik bir anlatım’ olduğuna dikkat çekerek, “Berbat bir yaklaşım vardı: ‘Zavallı, uzakta tek başına öldü, mezarı da bilinmiyor.’ Çok trajik bir anlatım. Bu meseleyi hiç öyle hissetmedim. Kadının yaptığı, göze aldığı şeyler ve bunların platonik bir aşk gibi hayalini kurmaması, gerçek adımlar atması bana çok anlamlı geldi. Bu nasıl kötü olabilir ki. Burada trajik bir şey yok” diye konuştu.
Neşeli bir belgesel çektiğinin altını çizen Gençalp, Mihri’ye yaklaşımına dair şu ifadeleri kullandı:
“Mihri’nin devamlı başka şehir, ülke ve kıtalarda kendini tekrar yasal olarak kanıtlamaya soyunması, vazgeçmemesi bana gayet neşeli geliyor. İlgi uyandırıcı geliyor. Hiç de zavallı bir durum yok. O yüzden özellikle Taha Toros’un anlatımıyla Mihri’de ilk başta şekillenen ama tarih boyunca bir şey üretmeye çalışan bütün kadınlara uygulanan bu şablonu reddettim.”
‘İçimde bir deprem yarattı’
Gelecekteki çalışmalarından bahseden Gençalp, ‘kent, kadınlar ve şehrin tadını çıkaran kadınlar’ teması etrafında şekillenen belgeseller çekmek istediğini açıkladı. 6 Şubat depreminden etkilendiği için bu temada belgesel çekemediğini “Benim içimde bir deprem yarattı” diyerek ifade etti.
5 kısa film, 3 yönetmen ve 1 kurgucu Uçan Süpürge’deydi
Festivalde Özge Uçar’ın yönettiği “Yolda”, Yasemin Demirci’nin yönettiği “Onun Kalesinde”, Şirin Bahar Demirel’in yönettiği “Zarafet ve Şiddet Arasında”, Burcu Görgün’ün yönettiği “Ruj” ile Ezgi Ay’ın yönettiği “Maşallah” adlı kısa filmler izleyicilerle buluştu. Gösterimlerin ardından Uçar, Demirci, Ay ve Maşallah’ın kurgucusu Asya Leman seyircilerle bir araya geldi.
‘Fon kaygısı, kaygısızlaştırmaya başladı’
Yönetmenler kısa metrajlı film çekerken kaynak bulmanın zor olduğunu anlattı. Maşallah’ın yönetmeni Ezgi Ay, biriktirdiği parayla filmini çektiğini ve battığını söyledi.
“Onun Kalesinde” filminin yönetmeni Yasemin Demirci ise artık Türkiye’de sadece kısa metrajlı değil uzun metrajlı film çekmenin de zor olduğunu, Avrupa’da kapsayıcı fonlar olduğunu belirtti. Demirci, film yapmanın zorluklarına dair şunları söyledi:
“Fon ve destek bulmak, yapımcıları ikna etmek, bunların hepsi çok zor. Bir kadın olarak bir tık daha da zor. Mesela erkek olsaydık şu kadar uğraşacaksak kadın olarak onun iki katı uğraşmamız gerekiyor ikna etmek için. Bazı arkadaşlarım var ilk filmini yapmış olan veya yapmaya çalışan. Kimi 4 sene uğraştı, kimi 7 sene uğraştı. Bunları düşündükçe ben de biraz korkuyorum süreç nasıl ilerleyecek diye. Gerçekten bu süreç çok zor.”
Fon kaygısının filmdeki hikâyeyi anlatmasını etkilemediğini aktaran Demirci, “Çünkü fon kaygısı ne anlatırsan anlat olacak. Artık öyle bir noktaya geldik ki, fon kaygısı bizi kaygısızlaştırmaya başladı” dedi.
‘Filmi Macarca yapmak daha rahat hissettirdi’
Festivalin beşinci günündeki son söyleşi, 2023 yılında Varşova Uluslararası Film Festivali’nde En İyi İlk Film ve FIPRESCI ödüllerini kazanan Without Air’ın (Nefes Almıyorum) yönetmeni Katalin Moldovai’yle yapıldı. Filmin gösteriminden sonra seyircilerle buluşan Moldovai, hikâyeyi neden Macaristan’a taşıdığını anlattı. Moldovai, “Romanya’da doğdum, büyüdüm ama Macar bir azınlıkta olduğum için iki dile de hakimim. Bunu Macarca yapmak daha rahat hissettirdi” şeklinde konuştu.
KÜLTÜR SERVİSİ