İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana sürdürdüğü saldırılarda Gazze’de yaşamını kaybeden kişi sayısı ne yazık ki saat başı artıyor. Filistin Sağlık Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre, son 24 saatte yaşamını kaybedenlerin sayısı 35 bin 173’e yükselmiş. Gazze’de yaşamını kaybedenlerin 14 binden fazlası ise çocuk…
İsrail ordusu yakın zamanda bir kara harekâtı başlatacağını duyurdu ve bu nedenle 1 milyondan fazla yerinden edilmiş Filistinlinin sığındığı Refah kentinin tahliye edilmesi emrini verdi. Binlerce insan büyük bir endişe ile yerlerini terk etmeye başladı. Ancak tahliye emrine tepkiler var. BM kuruluşları da insani yardım örgütleri de hem endişeli hem de öfkeli. BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Refah’taki 600 bin çocuğun gidecek güvenli hiçbir yeri olmadığını belirterek, zorla yerinden etme ve saldırının büyük acılara yol açacağını söylüyor. BM Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) da benzer şekilde kara harekatının sonuçlarının 1,4 milyon insan için yıkıcı olacağını belirtiyor. Ancak UNRWA mümkün olduğu sürece Refah’ta kalmaya devam edip insani yardım sağlamayı sürdüreceğini de ekliyor.
BM kuruluşlarının yanı sıra bölgede kalıp insani yardım sağlamaya devam eden başka örgütler de var. Action Aid, Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Kızılay, Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC), Amerikan Yakın Doğu Mülteci Yardım Kuruluşu (Anera), OXFAM gibi kuruluşlar insani yardım için bölgede çalışmaya devam ediyor. Ancak İsrail Ordusu bu örgütlere de saldırmaktan geri durmuyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü birkaç gün önce yayımladığı raporda; koordinatları İsrailli yetkililere bildirilmesine karşın yardım kuruluşlarına yönelik en az 8 kasıtlı saldırının gerçekleştiğini belirtiyor. Söz konusu saldırılarda ikisi çocuk en az 31 kişi yaşamını kaybetmiş ve yaralanmış. Zaten BM’nin açıkladığı verilere göre bu süreçte en az 250 yardım çalışanı İsrail tarafından öldürülmüş.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporunda yer alan saldırılardan biri World Central Kitchen (WCK) isimli örgütün konvoyuna yönelik gerçekleşmiş. Belki hatırlarsınız; 6 Şubat Depremleri’nin hemen ardından, WCK Türkiye’ye gelmiş ve haftalarca Adıyaman, Elbistan ve Hatay’da sıcak yemek dağıtımı yapmıştı. WCK bu kez de Gazze’ye gıda yardımı yapıyordu. Ancak 1 Nisan günü 100 tonluk gıda taşıyan yardım konvoyuna yönelik bir saldırı gerçekleşti ve bu saldırıda Avustralya, Polonya, Birleşik Krallık (BK), ABD-Kanada ve Filistin uyruklu 7 kişi öldürüldü.
İnsani yardım çalışanlarına yönelik saldırılar savaş suçu sayılabiliyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporu bu nedenle de çok önemli. Ancak İsrail’in savaş suçu sayılabilecek tek tutumu da ne yazık ki sadece bu değil.
İsrail Ordusu’nun sivilleri hatta çocukları canlı kalkan olarak kullandığı iddia ediliyor. Zaman zaman bu tür görüntüler yayınlanıyordu ancak bu kez Defense for Children International (DCI) isimli çocuk hakları örgütü bazı çocuklarla yaptığı görüşmeler sonucunda bunu kanıtladı.
DCI’nın görüştüğü çocuklar arasındaki 13 yaşındaki Karam, 12 yaşındaki Mohammad ve 14 yaşındaki İbrahim geçen hafta işgal altındaki Batı Şeria’da İsrail güçleri tarafından ayrı ayrı canlı kalkan olarak kullanıldığını anlatmış. DCI’nın soruşturması sonucunda üç olayın hepsinde de silahlı İsrail askerlerinin çocukları, kendilerinin önünde yürümeye zorladığı, Tulkarem mülteci kampındaki evleri ve mahalleleri aradıkları sırada çocukların omuzlarına yerleştirilmiş silahlardan ateş ettikleri ortaya çıkmış.
Oysa uluslararası hukuk çok açık: savaş ve çatışmalarda silahlı grupların çocukları canlı kalkan olarak kullanması savaş suçu. Uluslararası insancıl hukuk (silahlı çatışma yasaları) sivilleri, özellikle de çocukları koruyan pek çok önlem içerir. Sadece insancıl hukuk değil BM Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası insan hakları hukuku düzenlemeleri de bu tür savaş ve çatışma durumlarında taraflara çocukları koruma yükümlülüğü verir.
Ancak hepimiz biliyoruz. İsrail’in Filistin’e yönelik soykırıma varan saldırılarını ne insancıl ne de insan hakları hukuku engelleyebildi. BM tarafından verilen ateşkes kararları uygulanmadı. İsrail’in kara harekâtında kararlı olduğu şu günlerde belki de en büyük umut dünyanın pek çok ülkesinde çok sayıda üniversitede İsrail’in Filistin’de soykırıma dönüşen saldırılarına yönelik gittikçe büyüyen protestolar. Bu protestolara katılanlardan biri de iklim aktivisti Greta Thunberg. Greta bu protestolara ilişkin “Gençler, tüm dünyaya İsrail saldırılarına karşı dünyaya nasıl tepki vermemiz gerektiğini gösteriyor” diyor ve tüm dünyaya çağrı yapıyor. Çocukları canlı kalkan olarak kullanabilecek kötülüğe karşı yapılması gereken çok açık ki -bir kere daha- Greta’ya kulak vermek…