Kürt Dil Bayramı Günü dolayısıyla Kuzey ve Doğu Suriye’de görülen sistemine dair bilgi veren Eğitim Komitesi Eşbaşkanı Semira Hec Elî, ‘Evlerde kurslarla başlayan ana dil eğitimi bugün kendi müfredatını oluşturdu’ diyerek, bu sürecin ciddi bir emek ve fedakarlıkla yürüdüğünü söyledi
Kürt Dil Bayramı Günü birçok yerde etkinlik ve eylemler ile kutlanırken, dil alanında son yıllarda en önemli çalışmaların yapıldığı yerlerden biri de Rojava sahası oldu. Evlerde gizli kurslar ile başlayan eğitim süreci bugün Özerk Yönetim bünyesinde ve özgün müfredatla 3 dilde sürdürülüyor. Kuzey ve Doğu Suriye Eğitim Komitesi Eşbaşkanı Semira Hec Elî, devrim öncesi ve sonrası yaşananları değerlendirdi.
Halkların dillerinde eğitim görmeleri yasaktı
Rojava Devrimi’nden önce BAAS rejiminde eğitim sisteminin durumunun nasıl olduğuna dair bilgi veren Semira Hec Elî, BASS rejiminin tek yönlü bir eğitim sistemi yürüttüğünü ifade ederek, “Suriye’de yaşayan Süryani, Ermeni, Asuri, Türkmen, Kürtler vs. halklara çok fazla engel çıkarılıyordu. Gerek kendi ana dillerinde konuşmak olsun gerek tarih ve kültürlerini yaşamak olsun, sürekli bir baskı vardı. Zaten bu halkların kendi dillerinde eğitim görmeleri yasaktı” dedi.
BAAS rejiminde tek ulus kimliği dayatılıyordu
Buna karşı halkların mücadele ettiğini vurgulayan Semira Hec Elî, eğitim sistemine dair şunları söyledi:
“BAAS partisinde olmayan hiç kimse o dönem Suriye’de üniversite okuyamazdı. Okusa bile okuduğu bölümün mesleğini yapamazdı. Bu nedenle de Kürt, Ermeni ve Süryaniler için yüksek okul okumak çok azdı. Ancak şunu da belirtelim; Arap halkı da o dönem bugünkü gibi özgür bir şekilde kendi kültürlerini ve tarihlerini özgürce yaşayamıyordu. Onlar da BAAS sistemine göre yaşamlarını örgütlemek zorundaydılar. Diyebilirim ki tüm halklar ciddi bir asimilasyon sistemi içinde yaşıyorlardı. Suriye’de yaşayan tüm halklar, tek bir ulus kimliği altında yaşamak zorundaydı. O dönem onların ulus (Qewmiyê) adında bir kitapları vardı. Bu kitap üzerine çocuklar eğitiliyordu. Bu şekilde insanlarda en derin milliyetçiliği empoze ediyorlardı. Bu nedenle de bu halklar kendilerini bu ulus sisteminin içinde görmüyordu.”
Çocuklar en iyi ana dillerinde kendilerini ifade eder
Kendisi de BAAS okullarında okumak zorunda kalan Semira Hec Elî, ana dilde eğitimin çocukların psikolojisine etkisine dair de değerlendirme yaparak, yaşam dili ve eğitim dilinin farklı olmasının çocukları olumsuz etkilediğini belirtti. Semira Hec Elî, “Çocuklar kendi ana dilinde daha çabuk kavrar, daha iyi anlar ve bu da onun gelişimi için çok önemlidir. Bir çocuğun yetenekleri ve potansiyeli en iyi kendi ana dilinde eğitim ile ortaya çıkar. Ancak farklı bir dilde eğitim alan bir çocuğun yaşadığı psikoloji de ağır olur. Çocuk kendi kafasında çok sayıda çelişki yaşar. Çünkü evde bir dil konuşuyor, okula geldiği zaman başka bir dil konuşmak zorunda” dedi.
Özerk yönetimin ilanından sonra yaşanan değişimleri de aktaran Semira Hec Elî, 19 Temmuz Devrim süreci ile birlikte birçok alanda yeni bir inşa sürecine girdiklerini ifade etti.
Önce kurslar açtık
Semira Hec Elî, özellikle dil alanında çalışmalara ağırlık verdiklerini ifade ederek, o günlerde yaşananları ise şöyle özetledi:
“19 Temmuz döneminde eğitim ve dil çalışmalarına başladık. Tabii öncesinde de vardı, ancak gizli yapılıyordu, evlerin içinde veriliyordu. Ancak devrimle birlikte eğitim boyutunda çok önemli çalışmalar yapıldı. Özellikle Kürt Dil Kurumu (SZK) burada çok önemli rol oynadı. Öğretmenlerin eğitilmesinde, eğitim sisteminin oluşumunda önemli çalışmalar yapıldı. Ancak ilk başta halk içinde Kürtçe kurslar verildi. Sonra yavaş yavaş okullar açmaya başladık. İlk başta Kobanê’nin Ş. Serhed Mahallesi’nde Ş. Mamoste Osman Sileyman İlkokulu 26 Aralık 2011 tarihinde açıldı. Efrîn’in Şera ilçesine bağlı Duraqliya köyünde Ş. Fewzî Okulu 6 Haziran 2011’de açıldı. Cizre bölgesinde Besta Sûsê köyünde Ş. Dicle Okulu 11 Ekim 2011’de açıldı. Qamişlo’nun Enteriyê Mahallesi’nde Ş. Reşo Okulu, Hêlîlî Mahallesi’nde Ş. Mistefa Okulu açıldı. 2011 yılında başlayan süreç bu şekilde tüm köy, şehir ve ilçelerde devam etti. Efrîn’den Cizre’ye kadar ana dilde eğitim veren ve özellikle ana dili öğretecek okullar açıldı. Halkın bu okullara ilgisi çok yoğundu. Elbette yaşadığımız sıkıntılar da vardı. Çünkü öğretmenlerimiz yoktu, sayı çok azdı. Ama Ş. Rustem Cudî (Maxmur) Kampı’ndan öğretmenler Rojava’ya geldi. Onların çok büyük katkıları oldu.”
Halk kendilerine kapatılan okulların kapılarını kırdı
Eğitim sisteminin oturtulmasına dair süreci de anlatan Semira Hec Elî, Rojava’nın özgürleştirilmesiyle birlikte daha sistemli çalışma yürüttüklerini belirtti. Semira Hec Elî, “19 Mayıs 2012 tarihinde SZK’nin konferansı yapıldı. O konferansta bizim artık okullarda dil eğitimini saatler kapsamında vermemiz kararı alındı. İlk başlarda bu sistemi ilk okullarda başladık, sonra orta okul ve sonrasında liselere geçiş oldu. Elbette bu süreçte de birçok zorlukla karşılaştık. Çünkü okullarda hala BAAS rejiminin sistemi geçerliydi. BAAS rejiminin müfredatları vardı. Yine okullarda Kürtçeye karşı bir kesim Kürtler de vardı. Bu durum kendisiyle birlikte zorlanmalar getirdi ancak yine de Rojava genelinde öğretmenler eğitildi. Az sayıda öğretmenler hazırlandı. Ancak bu öğretmenler de sadece Kürtçenin harflerini öğretebilme ve kısmen dil bilgisini öğretme üzerine hazırlandılar. Toplumun tepkisini bizim üzerimize çekmek için okulları bazen günlerce kapatıyorlardı. Bu şekilde topluma çocuklarının eğitimlerinin aksamasının nedeninin biz olduğumuzu ve bu şekilde halkın da bize tepki toplamasını sağlamaya çalışıyorlardı. Ancak halkın buna tepkisi çok farklı oldu. Halk kapatılan okulların bazılarının kapılarını kırdı. Onlara hem çocuklarının eğitim gördükleri okulları kapatamayacaklarını, hem de okullarda çocukların eğitimlerini tamamlayacak ve aynı zamanda Kürtçe dil derslerinin de verileceği söylendi. Bu şekilde hem öğretmenlerin yardımıyla ve hem de halkın yardımlarıyla okulların kapılarını halka tekrar açmak zorunda kaldılar” dedi.
Bir toplumu var eden eğitim sistemdir
Bu süreçte ciddi bir fedakarlık da gösterildiğini belirten Semira Hec Elî geldikleri noktayı ise şöyle dile getirdi:
“2014 yılında Efrîn, Kobanê ve Cizre kantonlarında Özerk Yönetim ilanı oldu. Özerk Yönetim içinde eğitim kurulu en önemli kurumlardan biri olarak yerini aldı. Çünkü toplumları var eden, kendi tarihi ve kültürüyle buluşturan ve ayakta tutan doğru bir eğitim sistemidir.”
Yıllar içinde yeni kurumlar açıldı
Özerk yönetimin oluşumundan günümüze kadar eğitim süreci ve böylelikle eğitim sürecinde okul sisteminin başlaması ise yıllar içinde şöyle gelişti:
“2015 ve 2016 yılında Efrîn ve Kobanê’de birinci sınıftan üçüncü sınıfa kadar eğitimler Özerk Yönetim müfredatıyla okullarda verilmeye başladı. Cizre’de yine birinci sınıftan ikinci sınıfa kadar. Cizre’de 2016-2017 eğitim döneminde Özerk Yönetim müfredatı 6. sınıfa kadar okullarda verilmeye başlandı. Kobanê ve Efrîn’de ise 12. sınıfa kadar geçiş oldu. 2017-2018 yılında Cizre’de altıncı sınıftan 12. sınıfa kadar Özerk Yönetimin müfredatının geçmesi için bazı zorluklar vardı. Ancak şöyle diyebiliriz, 2015 yılından 2018 yılına kadar Özerk Yönetim müfredatı tüm okullara geçiş yaptı. Bugün Cizre, Kobanê ve işgalden önce Efrîn bölgesi birinci sınıftan 12. sınıfa kadar, Kuzey ve Doğu Suriye’nin tüm halk bileşenleri kendi dillerinde müfredatlarını bu okullarda görüyordu.”
Üç dilde eğitim
Semira Hec Elî, eğitim müfredatının oluşturma sürecine dair de Efrîn, Kobanê ve Cizre kantonunda resmi olarak müfredat kurumları açtıklarını ifade etti. Kürtçe, Arapça ve Süryanice müfredat üzerine hazırlıklara başladıklarını anlatan Semira Hec Elî, “Cizre kantonunda resmi olarak müfredat kurumu açıldı. Müfredatların oluşturulması ve hazırlanması demokratik ulus felsefesi temelinde halkların kardeşliği, ekoloji, kadın hakları, toplum içinde eşitlik ilkesi çerçevesinde hazırlanıyor ve okullara veriliyor. Her çocuğun kendi ana dilinde eğitim görme, kendi kültürü temelinde yaşama ve kendi tarihini tanıma hakkı vardır” dedi.
Her bileşen dilini serbestçe geliştirebilir
Semira Hec Elî, “Bizim yaptığımız çalışmanın tüm Kuzey ve Doğu Suriye halk bileşenlerini kapsayacak olması ve tüm bileşenlere mal edilebilmesi için Dil ve Eğitim Kurulu kuruldu. Sonra Demokratik Toplum Eğitim Komitesi kuruldu. Bu komitenin kuruluş amacı, tüm Kuzey ve Doğu Suriye halk bileşenlerini bu komite içinde toplamaktır. Eğitim kurumu içerisinde ve aynı zamanda KPC-demokratik de kendi çalışmalarına devam ediyordu” bilgisi verdi.
Üç dilin eğitim dili içinde resmi dil olduğunu belirten Semira Hec Elî, diğer taraftan Rojava’da Çerkesler, Ermeniler, Türkmenler olduğunu belirterek, “Bunlar da kendi ana dillerini kendi toplumu içinde verebilirler. Bunlar da kendi kurumları içinde bunu geliştirebilirler. Çünkü her bileşenin aynı zamanda bir kurumu vardır. Bu yönüyle herhangi bir engel yok. Ama materyalleri hazırlama, müfredatını hazırlama noktasında bazı zorluklar var. Bu nedenle de okullarda Arapça, Kürtçe ve Süryanice resmi dil olarak verilirken, diğer dillerde kendi kurumları içinde kendi dillerini öğrenme noktasında inisiyatif sahibidirler. Kuzey ve Doğu Suriye’de 42 bin 653 öğretmen, 890 bin 860 öğrenci, ilk, orta ve lise olmak üzere toplam 4 bin 169 okul bulunuyor” dedi.
Önce öğretmenler eğitildi
Öğretmenlerin eğitim sürecine de değinen Semira Hec Elî şunları söyledi:
“SZK bünyesinde eğitim görmüş olan öğretmenlerin müfredat düzeyinde eğitim verebilmeleri için enstitüler (peymangeh) açıldı. Öğretmenler için hazırlık şeklinde eğitim verecek enstitüler açıldı. Cizre’de 15 enstitü, Efrîn kantonunda 7, Kobanê kantonunda 7 enstitü açıldı. Yine çok sayıda akademi açıldı. İlk başta Cizre’de Celadet Berdirxan Tarih ve Kürt Edebiyatı Akademisi açıldı. Özgün Ş. Dorşîn Akademisi, Ş. Nalîn Karker Akademisi açıldı. Sonra Cizre bölgesinde öğretmenlerin kendi branşlarında profesyonelleşmesi için iki branş akademisi açıldı. Hesekê’de Arapça, Qamişlo’da Kürtçe eğitim veren Ş. Egit Çîlo Akademisi açıldı ve bu akademiler bugüne kadar devam ediyor. Efrîn’de Ş. Ferzend Kemanger Akademisi, Ş. Zozan ve Ş. Arîn Mîrkan akademileri açıldı. Kobanê’de Ş. Rosyar, Viyan Amara, Amara Huseyin akademileri açıldı. Reqa’da Firat Akademisi genel ve özgün eğitimlerine devam ediyor. 2013 yılından 2024 yılına kadar süregelen akademi sistemimiz bu şekilde devam ediyor.
Birçok enstitü kuruldu
Fakat Minbic, Reqa, Dêrazor ve Tepqa gibi alanların özgürleştirilmesinden sonra bu alanlarda da enstitüler açıldı. Bu 15 enstitünün bir rolü vardı. Sonra bu enstitüler akademilere dönüştü. Reqa’da bir enstitü, Tepqa’da bir enstitü ve Minbic’de bir enstitü açılmış. Bu enstitüler (peymangeh) ilk başta öğretmenlerin eğitilmesi için açılmıştı. Şimdi ise Özerk Yönetim müfredatları esasında eğitim gören ve liseyi bitiren öğrenciler bu enstitülerde eğitim görüyorlar. O dönem ihtiyaca göre 15 enstitü vardı. İlk başta SZK tarafından eğitilen öğretmenler sonrasında enstitülerde eğitim gördüler. İlk başta 3 ay, sonra 6 ay ve sonra bu eğitim bir yıla çıkarıldı. Sonra bu enstitülerin kendi rollerinin kalmadığını gördük ve artık öğretmenler akademilerde kendi branşlarını güçlendirmek için eğitimlerine devam ediyorlar. Öğretmenlerin alınma ilkeleri ilk başlarda kişi dokuzuncu sınıfa kadar bile okumuş olsa bile alınıyordu. Ama şimdi artık profesyonelleşmeyi ve branşı esas alıyoruz. Artık öğretmen seçme sınavları var. Herkes öyle istediği zaman gelip öğretmen olamıyor.”
Aile, okul yönetimi ve öğretmenler işbirliği içinde
Semira Hec Elî son olarak aileler ile okul yönetimi ve öğretmenler arasındaki ilişkiye değinerek, “Biz direkt ailelerin okulları sahiplenmelerini sağlamak için Aile Meclisini kurduk. Öğrencinin ailesi, öğrenci ve öğretmenler birlikte bu okulu daha ne kadar geliştirebilirler… Hem çocuklarına karşı daha duyarlı olmaları, okulun savunması, geliştirilmesi yani kısacası bu meclis tümden bu okulu sahipleniyor. Bu anlamda meclis çok önemlidir. Mesela zayıf olan bir çocuğun eğitiminde nasıl başarılı olacağı, başarısızlık sorunlarının tespit edilmesi ve birlikte buna çözüm bulmak, sorunu daha sağlıklı ele almak için önemlidir. Aslında bu meclis o okulun komünü şeklindedir” dedi.
Haber: Omer Horo- Hîvda Hebûn/ ANF