31 Mart seçimlerinde AKP/MHP iktidarı ve ittifakı ağır bir yenilgi aldı. AKP/MHP iktidarı 2015’ten beri Kürtlere karşı yoğun bir imha ve işgal saldırıları içinde; Kuzey, Başur ve Rojava Kürdistan’da yapmadığı kötülük, yapmadığı katliam ve insanlık dışı uygulama kalmadı.
AKP iktidarı yüzlerce hatta binlerce Kürt yerleşim yerini tahrip etti, milyonlarca Kürt yapılan saldırılar sonucu evlerini, arazilerini, mallarını ve binlerce yılık tarihi mekânlarını bırakıp göç etmek zorunda kaldı.
Efrîn, Serêkanî, Girêsipî bölgelerinin işgali ve bu alanları Kürtsüzleştirme uygulamaları büyük bir vahşetle sürüyor ve bu bölgeler büyük oranda Kürtsüzleştirildiler. BM Suriye Bağımsız Araştırma Komisyonu bu bölgelerde Kürtlere yönelik Türk ordusuna bağlı güçlerin yaptığı uygulamaları etnik temizlik derecesinde uygulamalar olarak tanımladı.
Yine Başurê Kürdistan köylerine yönelik tank, top, uçak, SİHA ve kimyasal silahlarla yapılan saldırılarda yüzlerce köy harabeye döndü ve insansızlaştırıldı. Cizre, Şırnak ve Sur’da AKP iktidarının yaptığı yıkım, katliam ve göçertme uygulamaları Kürt halkının ve kamuoyunun bilgisi dahilinde.
AKP/MHP iktidarı legal demokratik Kürt siyasetine ve siyasetçilerine ve Türkiye’nin devrimci demokratik kesimlerine, sivil toplum örgüt üye ve temsilcilerine, muhalif kesimlere, muhalif aydınlara, muhalif basına yönelik sürdürdüğü saldırı furyası temelinde binlerce insanı haksız hukuksuz bir biçimde tutuklayıp cezaevlerine koydular ve yıllardır da cezaevlerindeler.
Seçimlerde halkın iradesiyle seçilmiş Kürt milletvekillerini, belediye başkanlarını, HDP Eşbaşkanlarını yıllardır hâlâ içerde rehin tutuyorlar.
Kayyum uygulamalarıyla yapılan hırsızlık, yapılan talan ve Kürt halkının demokratik iradesine yönelik yapılan saldırı, yaptıkları aşağılama anlatılır gibi değil.
AKP/MHP ittifakının Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi denilen sistemi geliştirmedeki esas amacı Kürtlere karşı kırım uygulamalarını sonuca götürme, bu hedef ekseninde devleti, siyaseti, diplomasiyi, yargıyı, bürokrasiyi, muhalefeti, basını, sermaye gruplarını ve dini kurumları yeni baştan dizayn etmekti ve ettiler de. Tüm bu alanları ve güç odaklarını Kürtlere karşı yürüttükleri savaş konseptinin birer aparatına dönüştürdüler.
O çok söz ettikleri ve söz edilen Cumhuriyetin 100. yılına yönelik demokratik bir Türkiye, Kürt sorununda barışçı, demokratik çözüm eksenli bir gelecek ve bu yönlü bir tasarımları ve gündemleri asla olmadı. Cumhuriyetin 100. yılına yönelik temel konseptleri Kürtlere yönelik kırımı sonuca vardırma, geliştirdikleri faşizmi kalıcı kılma eksenlidir. Yeni dönemde temel yoğunlukları içte ve dışta sürdürdükleri görüşme trafikleri yine bu eksende.
AKP/MHP iktidarının ve bu iktidarın oluşturduğu sistemin temel karakteri toplumu, insanı, insanlık değerlerini hak ve hukuku nesneleştirme üzerinedir. Bu rejim içiyle, dışıyla, ruhuyla, uygulamalarıyla toplum karşıtıdır, emekçi karşıtıdır, kadın karşıtıdır, doğa karşıtıdır ve demokrasi karşıtıdır.
AKP/MHP iktidarı sergilediği tüm hilelere rağmen 31 Mart seçimlerinde ağır bir yenilgi almaktan kurtulamadı. Kürt halkı, Kürt siyaseti ve demokratik siyaset AKP/MHP faşizminin zulmüne ve katliam ve kırım politikasına karşı hep bir mücadele içinde oldu. O mücadelenin büyük etkisi ve Türkiye toplumunun da ortaya koyduğu güçlü tutumla AKP/MHP iktidarı 31 Mart seçimlerinde tarihi bir yenilgi aldı.
Tayyip Erdoğan partisinin aldığı yenilgiden sonra ‘Normalleşme’ ve ‘Yumuşama’ söylemine sarıldı. Maskeli bir manevra, yeni bir tahkiyeyi gündeme sürdü. Bundaki amaç seçim yenilgisini geçiştirmek, muhalefeti, özellikle ana muhalefet partisi CHP’yi kendi konseptlerinin bir parçası durumuna getirmek.
Seçimde Türkiye genelinde en çok oy alan ve birinci parti durumuna gelen CHP ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel seçimlerin hemen akabinde Erdoğan’a, AKP/MHP iktidarına büyük bir kredi açtı. Toplumun ve demokrasi güçlerinin CHP’ye verdiği krediyi Tayyip Erdoğan’a ve ortağı Bahçeli’ye sunması birçok kesim tarafından endişeye ve tepkilere neden oldu. Gelişen endişe ve tepkiler son derece yerinde.
Eğer AKP şimdiye kadar iktidardaysa ve her tarafı zulümle, baskıyla, sömürü ve talanla nefessiz bıraktıysa ve daha da bırakıyorsa, bunu büyük oranda CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine sunduğu büyük destek ve yaptığı siyaset ve muhalefet tarzı sayesinde mümkün oldu.
Özgür Özel de benzer tarzda bir siyaseti mi esas alacak yoksa demokratik bir Türkiye vizyonu ile sorunların barış ve demokrasi temelinde çözüm temelli bir siyaseti mi esas alacak! Bu durum birçok yönüyle netlik kazanmış değil.
Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığındaki CHP’nin AKP iktidarının Kürtlere, Kürt siyasetçilerine yaptığı saldırılara sunduğu destek temelinde bir örnek: Milletvekilleri dokunulmazlığını AKP iktidarı CHP’nin onayı ile kaldırabildi. Kılıçdaroğlu esas hedefin Kürt milletvekilleri olduğunu adı gibi biliyordu ve dokunulmazlığın kaldırılması onayını bu amaçla verdi ve anayasaya aykırı olmasına rağmen destekledi. HDP eski Eşbaşkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve diğer milletvekilleri CHP ve AKP’nin ortak rehineleri olarak hala hapiste tutuluyorlar.