Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, mutsuz şehirlerin başında Diyarbakır geliyormuş. Sosyal ve ekonomik sebepler bir yana siyasal saikler etkili olsa gerek.
Diyarbakırlıların sekiz yıl içinde seçtikleri belediye başkanlarının görevden alınıp, çoğunun tutuklanması ve yerlerine kayyım atanmasından sonra 31 Mart seçimleriyle belediyelerin yeniden kazanılması kent sakinlerini mutlu etti.
Seçimdeki bu başarıya Amedspor’un şampiyonluk yolunda tüm olumsuzluklara rağmen elde ettiği bu başarı da eklenince sadece Diyarbakır’da değil çevre illerde de coşku ve sevinç yarattı.
***
Ne yazık ki, demokrasi derken, barış derken, anneler ağlamasın derken… Ayrımcılık, ötekileştirme ve ırkçılık kaç zamandır Amedspor’un maçlarına da sıçramıştı. (Böyle davranmayan birkaç kenti, spor kulübü ve yöneticilerini tenzih ederek söylüyorum.)
Hukuk ve adalet savunucularına göre: Amedspor’un maruz kaldığı hak ihlalleri, başta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan eşitlik ilkesini ihlal etmektedir. Takıma yönelik sistematik ayrımcılık da Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmesi ile BM Evrensel Beyannamesi gibi uluslararası metinlerde güvence altına alınan hakların ve ayrımcılık yasağı ilkesinin ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.
Özellikle siyasi gerilimin olduğu dönemlerde, siyasetçilerin olumsuz açıklamaları Amedspor’a yönelik ayrımcılığın ve hak ihlallerinin artmasına neden oldu.
***
Bu konuda hazırlanan “Amedspor’un maruz kaldığı hak ihlallerinin sporda ırk ayrımcılığı bağlamında izlenmesi’ başlıklı rapor bu alanda yaşananları ve çözüm önerilerini gözler önüne seriyor.
Raporda tespit edilen hak ihlalleri şu başlıklar altında kategorize edilmiş: Amedspor isminin kriminalize edilmesi, fiziki saldırılar, siyasi saikle verilen cezalar, ekonomik ayrımcılık.
Hak ihlalleri saymakla bitmiyor. Öyle ki; Bazı deplasman maçlarında, stat girişinde yapılan kimlik yoklamasıyla doğum yeri Diyarbakır veya çevre iller olanların stada alınmadığı kaydedilmiş. Kimi durumlarda emniyet mensuplarının bazıları bizzat Amedspor aleyhinde tutum ve girişimlerde bulunmuşlardır.
Amedspor’a yönelik saldırılar ve disiplin kurallarına uymayan davranışlarla ilgili tedbir ve ceza mekanizması ya hiç işlememekte yahut çok ağır işlemektedir. Cezasızlığı teşvik eden bu tutum, başka saldırıları cesaretlendirmektedir.
Durum öyle bir hal aldı ki, deplasmandaki Bursaspor maçında; 1990’lı yıllarda binlerce kişinin faili meçhul şekilde kaybettirilmesinde rolü olan “Yeşil” kod ismiyle bilinen Mahmut Yıldırım ve aynı yıllarda JİTEM’in insan kaçırmak için kullandığı araç olarak bilinen “Beyaz Toros” posterleri açıldı.
Bütün bunlarla mücadele etmek söz konusu olduğunda kulüp yöneticilerinin de belirttiği gibi; Amedspor’un sadece bir spor kulübü olmadığı, aynı zamanda bir değer, bir duruş ve bir yaşam biçimi’ne dönüşüyor.
***
Evet. Amedspor’un bu ismi kullandığından bu yana yaşadığı sorunlar, maruz kaldığı hak ihlalleri ve ayrımcılık futbol sahalarında yaşanan kimi şiddet olaylarından farklı olarak Türkiye’deki Kürt meselesi etrafında yaşadığı gerilimlerden etkilendiğini ortaya koyuyor. Amedspor, sporda etnik ayrımcılık örneği olarak gösterilecek birçok hak ihlaline uğradı. Bu durumlar da taraftar nezdinde Amedspor’u ‘Kürt kimliğine bağlılığın bir sembolü’ haline dönüştürdü.
Öyle ki taraftarlar kendi aralarında ‘Direniş’ ‘Mor barikat’ adlarıyla gruplar halinde tezahürat grupları oluşturdu. Ve Amedspor şampiyonluğunu ilan ederek taraftarlarına mutlu sonu yaşattı.
Şampiyonluk maçının üzerinden kaç gün geçmesine rağmen taraftar sokaklarda hala bu başarıyı kutluyor. Şampiyonluk halayları sokaklarda Amedspor marşıyla devam ediyor.
‘Aşk var senin ruhunda, lê Amed ê, Amed ê’.