Ressam İrfan Yavru’nun Türkiye’nin travmatik ve utanç tarihine ışık tutan ‘Cem, Cemaat, Cemiyet’ sergisi, 11 Mayıs’a kadar Karşı Sanat’ta ziyaretçilerini bekliyor
Ressam İrfan Yavru’nun ülke tarihinde meydana gelen acı ve tramvatik olayların fotoğraflarını fırçasıyla buluşturduğu, “Cem, Cemaat, Cemiyet” adlı resim sergisi Beyoğlu’nda bulunan Karşı Sanat mekanında ziyaretçilerini bekliyor. Özellikle 1915 Ermeni Soykırımı, 15 Temmuz darbe kalkışması, 2017 Amed Newrozu’nda polis tarafından katledilen Kemal Kurkut’un katledilme anı gibi olayları konu edinen sergi, toplumsal hafızayı diri tutuyor.
1930’lardan bu yana dönemin resmi ve “yasadışı” iktidarları tarafından katledilen ya da sürgünde yaşamını yitiren Seyit Rıza, Adnan Menderes, Deniz Gezmiş, Ahmet Kaya ve Hrant Dink gibi isimleri de sergisine taşıyan Yavru, söz konusu resimlere eklediği her imge ile bir döneme ışık tutuyor.
Ahmet Kaya ve Dersim
Ahmet Kaya portresinde, Kaya’nın 1999’da katıldığı bir ödül töreninde “Kürtçe kaset çıkaracağım” demesinin hemen ardından salondakiler tarafından fırlatılan çatal, bıçak detayını tuvaline işleyen Yavru, 1937-1938 Dersim isyanı liderlerinden Seyit Rıza’yı resmettiği bir diğer portresinde ise, Dersim Katliamı’nda yer alan askerlere Mustafa Kemal tarafından verilen Atatürk imzalı madalyayı tablonun birçok noktasına işleyerek ülkenin acı gerçekliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Ermeni soykırımı: 1915-2007
Ülke tarihinin utanç sayfasında yerini alan Ermeni Soykırımı’nı da tuvaline taşıyan Yavru, “1915-2007” adını verdiği soykırım tablosunda Toros Dağları Bölgesi’nde kucağında ölen çocuğunu taşıyan bir Ermeni kadını resmediyor. Tabloda dikkat çeken en önemli detay ise Yavru’nun tabloya yerleştirdiği altı delik ayakkabı. Söz konusu detayda 2007’de katledilen Ermeni gazeteci Hrant Dink’in katledilmesinin hemen ardından çekilen fotoğrafına atıfta bulunarak, soykırımın devamlılığına işaret ediliyor.
68 kuşağı devrimcileri
1972’de idam edilen 68 kuşağının devrimci liderlerinden Deniz Gezmiş ve 1960 Darbesi’nin ardından idam edilen dönemin başbakanı Adnan Menderes tablosunun yan yana olması ise bir başka dikkat çekici konu. Farklı uç noktalarda duran iki ismi bir araya getiren şeyin ne olduğunu İrfan Yavru şöyle anlatıyor:
“Burada hem sağdan hem soldan da olmak üzere çeşitli travmaları yaşamış, hepimizin de bildiği olayları resmetmeye çalıştım. Ben Menderes’in yaptıklarını benimsememekle birlikte tıpkı Deniz Gezmiş gibi idam edilerek öldürülmesinin haksızca olduğunu düşünüyorum. Yani aslında burada ifade etmek istediğim bütün bu travmalar, olaylar ve acıların altını çizip birbirimize yaklaşmamız gerektiğiydi. Yaklaşamadığımızda toplum olamıyor, karşımızdakinin acısını anlayamıyoruz.”
Ortak değerler ve acılar
Serginin içeriği ve önemine dair konuşan Yavru, sergiye neden “Cem, Cemaat, Cemiyet” ismini verdiğini şu sözlerle anlattı:
“Bu coğrafya üzerinde yaşayan çeşitli halklar ve topluluklar var ve bunlar genelde cemaat halinde yaşarlar. Cemaat derken çoğu zaman dini cemaatleri düşünürüz ama cemaat aynı zamanda kapalı topluluklar halinde yaşamayı da tarifler. Bütün bu farklı sosyolojiler ve farklı halkların ortak bir noktaya geldiği yerde ise toplum haline gelmiş oluruz. Bu ortak değerlerle olabilir. Bu ortak değerler ise önce acılarımızı, travmalarımızı karşılıklı tartışmayla başlar. Halbuki biz şimdiye kadar her cemaat kendi travmasını ve acısını kendi içinde yaşadı ve bu yüzden bir türlü toplum olamadık. Bu nedenle cemiyet toplum anlamına geldiği için böyle bir isim verdim.”
‘Kemal Kurkut beni zorladı’
Tablolarını akrilik ve yağlıboya olmak üzere karışık tekniklerle yaptığını ve ağırlıklı olarak geçmiş dönemlerde çekilen fotoğraflardan esinlenerek hazırladığını söyleyen Yavru, kendisini en çok etkileyen fotoğrafın ise Amed Newroz’unda polis tarafından katledilen Kemal Kurkut’a ait olan fotoğraf olduğunu söyledi. Yavru, “Kemal Kurkut fotoğrafı benim için çok çarpıcıydı ve bu fotoğrafı çeken gazeteci Abdurrahman Gök hala yargılanıyor. Benim için en zor tabloda oydu. Hani bir ceylanın peşinde avcı vardır ya bu da öyle bir şeydi. Kemal’in koşarken elinde tuttuğu su şişesi beni o kadar etkiledi ki, o suyu birçok çizime yerleştirdim. O fotoğrafı gören kim olursa olsun biraz vicdanı varsa etkilenir” diye belirtti.
‘Ben değişime inanıyorum’
“Buraya gelecek olan insanlar başka cemaatlerin de travmalarını görüp onlara yakınlık duysun istiyorum” diyen Yavru, serginin önemi ve taşıdığı mesajlara ilişkin de şunları söyledi:
“Bu coğrafyada ya birbirimizi öldüreceğiz ya da birlikte yaşayacağız. Bunun başka bir çözümü yok. Ya bir iç savaş yaşayacağız ya da birlikte yaşayacağız. Birlikte yaşamak ise belli noktalarda ortak değerleri bulmakla sağlanabilir. Örneğin Hrant Dink neden en karşı olan insanın dahi kalbine dokundu? Çünkü sahici konuşan bir insandı. Ben inanıyorum ki sahici konuşursak bu topraklar bu sorunları çözer. Örneğin son seçimlerde hiç beklenmeyen sosyolojilerden CHP oy aldı. CHP Kürt sorununda belki de AKP’den daha travmatik bir partidir ama ben değişime inanıyorum. İnsanlar değişebildiği gibi sosyolojilerin yaklaşım şekilleri de değişebiliyor. Ki bunu son seçimlerde kısmen de olsa gördük.”
İrfan Yavru kimdir?
1953 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun oldu. 1970’li yıllarda siyasi nedenlerle iki yıl cezaevinde kaldı. 1980 darbesinden sonra illegal yollarla ülkesini terk etti. 1985 yılında İsviçre’nin Neuchatel şehrinde resim çalışmalarına başladı. İsviçre’nin Neuchatel şehrinde çalışmalarını sistemli bir hale getirdikten sonra 1987-1988 yıllarında Roma, Paris ve Londra’daki müzelerde inceleme ve çalışmalar yaptı ve 1988 yılında Paris’e yerleşti. Avrupa’nın çeşitli yerlerinde ve İstanbul’da sergiler açan sanatçı, çalışmalarını İstanbul ve Paris’teki atölyelerinde sürdürüyor.
Haber: İbrahim Irmak/MA