Önüne gelen çok değerli kardeşim Selahattin Demirtaş’a “HDP’yle aranda sorun var mı?” diye sorup duruyor. En son olarak da aynı soruya benzer bir soruyu Cumhuriyet Gazetesi de sordu.
Bu soruyu soran gazeteler ve gazeteciler elbette hiç bir şekilde, örneğin “Demirtaş’a özgürlük” sloganıyla bir kampanya açmayı akıllarının bile köşesinden geçirmiyor.
Bu da onların, Demirtaş’a gazetelerinde yer vermelerinin, söyleşi yapmalarının “samimiyetten” tümüyle uzak olduğunu kanıtlıyor.
Ben bu satırları yazarken ansızın Quto elinde fotoğraf makinasıyla gazetedeki masama yanaştı.
“Veysi abe Amed’de yayınlanan bizim çocukların yer altı gazetesi beni seninle röportaj yapmakla görevlendirdi” deyiverdi.
“Yeraltı” lafını duyunca betim benzim attı. “Git Kandil’le röportaj yap, benim böyle işlerle ilgim yok” dedim.
Güldü: “Şaka ediyem, Akit Gazetesi adına röportaj yapiyem” demez mi? Şaka üstüne şaka. Bu Sur çocuğu adamı deli eder. Pes ettim. “Sor bakalım” dedim.
“Veysi abe, dedi, söylentilere göre senin HDP’yle bir sorunun varmış, bu sorun nedir?”
“Ne sorunu kerata” diyerek burnunu sıktım.
“Görüş ayrılıklarınız varmış” dedi.
Biraz düşündüm. Çiçeği burnunda bu gazeteciyi kırmak olmayacak, konuşmaya karar verdim.
“Var” dedim. “HDP’yle aramda sorun var, görüş ayrılıkları var, ne zaman HDP’ye gitsem orada bana düşman olanlarla kıran kırana kavga ediyorum, topluluğun bir kısmı benim gibi, bir kısmı düşmanlarım gibi, bir kısmı hem benim gibi, hem de düşmanlarım gibi, bazıları da hiç kimse gibi düşünüyor, bu nedenle HDP binasının altı üstüne geliyor, feci olaylar yaşanıyor. Ancak ben yine de HDP’ye devamlı gidiyorum. Alışmış kudurmuştan beterdir, kavgasız duramıyoruz; bazan iyi ki burası boks klubü değilmiş, her giriş çıkışta suratım dağılmış olurdu”.
Quto hayretler içinde dinliyor, bir yandan da not alıyor.
“Görüş ayrılığı hangi konuda?”
“Gençliğimde hangi konudaysa bugün de aynı konuda. Vaktiyle biz TİP içinde, ‘TİP’i devrimin öncü, öz-örgütü yapmak’ için kavgaya tutuşurduk. Şimdi de aynı kavgayı yapmaktayız. HDP devrimin öncü, öz-örgütü olmalıdır. Kimileri karşı çıkmakta. Böyle bir düşünceye karşı çıkılabilir mi? HDP çelik çekirdeğe dayanmalı, demokratik santralizmi benimsemeli, gıkı çıkanı tasfiye ederek arınmalı, silahlı, silahsız, parlamenter illegal her türlü mücadelede ustalaşmalı. Kodu mu oturtmalı…”
“Etme abe heyecanlaniyem…” Quto suratıma şüpheyle bakıyordu. Devam ettim.
“Sen şaka yaptın, ben de şaka yaptım. HDP’deki kavga şakaydı. TİP’te yaptığımız kavga şaka değildi. Essahtan yapıyorduk bu kavgayı. Bir gün yine saç saça baş başa kavga ederken, bir de ne görelim: Karşımızda Ape Musa. Bizi ayırdı. ‘Özörgüt fraksiyonuna’ üye olduğum için yakama yapıştı. ‘Evladım, dedi, TİP otobüstür, ona kuyruk, kanat pervane takıp uçuramazsın’… O anda aklım başıma geldi. Bir daha da otobüsten tayyare yapma işinden vazgeçtim. (Ama iş işten geçmiş TİP mahvolmuştu.) Ape Musa’nın eklediği şu sozleri de unutmadım: Arada otobüs şoförüne ‘gazı sonuna kadar köklemesen de, biraz daha hızlı sürebilirsin demene itirazım olmaz’. İşte böyle eğer sorunsa benim sorunum ‘biraz hızlı gitme’ sorunu.”
Quto cin gibi: “İyi de Veysi abe, HDP devrimin öncü-öz örgütü değilse, devrimin öncü-öz örgütü nerede?” diye soruverdi.
Kendi ağzımla tuzağa düşmüştüm. On dakika düşündüm. Sonunda şöyle dedim:
“Vallahi ben bilmiyorum, ama sokaklarda ‘Öncü, öz örgüt halktır, halk burada’ diyorlar ya, orada olmalıdır”.
Quto kağıtlarını topladı, teypini kapattı.
“Anliyem” dedi…
Quto gittikten sonra yazıma devam ettim. Gazetecilerin merak ettiği “Demirtaş’la HDP arasındaki sorun” aslında merak edilecek bir sorun değil. HDP’de herkesin herkesle sorunu olabilir. Çok bileşenli bir partidir. Sorun olmuyorsa, herkes birbirini kandırıyor demektir. Sorunsuz parti, dikensiz gül olmaz.
Asıl merak edilen soru ise şu olmalı:
Aralarında “sorun” olan bileşenlerin ve bireylerin toplamından oluşan HDP buna rağmen nasıl oluyor da diktaya karşı omuz omuza mücadele edebiliyor?
Çoğunluğu Kürt yurtseverlerinden oluşan HDP’de Kürtler nasıl oluyor da “sorun” çıkaran Türkleri tasfiye etmiyor? Solcular nasıl oluyor da sorun çıkaran çoğunlukla birlikte hareket ediyor? Dindar Kürt materyalist ya da Ermeni solcuyla nasıl oluyor da hapislere girmeyi göze alıyor?
Demirtaş Cumhuriyet’in merak etmediği işte bu soruyu röportajda yanıtlıyor.