Rahmetli hocam Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan, “Türk Hukuk Tarihi” dersimize gelirdi. Hemen ilk derste o babacan haliyle -ki o vakit Türkiye’nin en faşist devriydi, gerçi her zaman en faşisttir de- derdi ki, “Çocuklar, gerçekte bir Türk hukuk tarihi yoktur. Türk hukuku yok ki, tarihi olsun. Ama dersin adı böyledir. Bu yıl birlikte Hammurabi, Çin, Hint, Cengizhan Yasası, Roma Hukuku, Hıristiyan ve İslam hukuk tarihlerini gözden geçireceğiz.”
Canım hocam, nur içinde yat. Elli yıl sonra dahi bakıyorum, hâlâ hukuki manada bir Türk hukuku yok. Ve haliyle bir toplumda hukuk mefhumu yoksa o toplum başka toplumların hukukuna saygı gösteremez. Hukukun ne olduğunu bilmiyor ki, göstersin.
Yani tarihte Türk hukuku yok da sanki şimdi var mıdır? Yok canım. Bizde yani Türkiye Cumhuriyeti’nde yoktur. Eğer Tacikistan, Kazakistan, Türkistan ve diğer Orta Asya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde varsa onu da ben bilmem.
Osmanlılar, İslam hukukunu aldılar. Bir dereceye kadar işlerine geliyordu. Çünkü İslam hukukunda da sana karşı gelenlerin mal, can ve çoluk çocukları “ğenayim” (ganimetler) diye helaldir. O kadar ki, Osmanlılar kılıçla aldıkları yerlerin malları ile zenginleştiler. Çocuk ve delikanlılardan Yeniçeri ordusu kurdular. Ayrıca haremlerini onların güzel kız ve kadınlarıyla zenginleştirdiler.
Gelelim Türkiye Cumhuriyeti’ne. Sözüm ona bir Türkiye kanunu ve hukukunu yapmışız. Ama aslına bakarsanız bu kanunların TC halkıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Aslında bu kanunlar vatandaşlara birer tuzaktır. Bu tuzaklar o kadar saklanamaz hale gelmişlerdir ki, Adalet Bakanı bile, “Hiçbir kanunumuz günün ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır” demektedir.
Resmi görüşün akıntısına kürek çeken renkli basın dahi, “İş Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu, vatandaşlara kurulmuş bir tuzaktır” demek zorunda kalmıştır. İşte modern Türkiye Cumhuriyeti, bu kanunları birbirine ekleyerek, yamalı bir elbise gibi zorla fakir Müslüman Anadolu halkına giydirdi ve üstelik bu yamalı bohçaya “Hukuk İnkılabı” dendi.
Üstelik halkın örf ve adetinden olmayan bu yabancı hukuka, insanlık dışı şöyle bir madde ilave edildi: “Kanunu bilmemek mazeret teşkil etmez.” Yani demek isteniyor ki, Türkçe bilmeyen bir Kürt kanunda Kürtçe konuşmanın yasak olduğunu bilmese de onu cezadan kurtaramaz veya Rizeli balıkçı, eğer 2367 nolu kanuna göre şubat ayından mayıs ayına kadar balık avlamanın yasaklandığını bilmezse gariban cezadan kurtulamaz.
Bu çarpık hukukumuzun ne menem olduğuna daha birçok öykü ve misallerle anlatmak mümkündür. Ama herhalde bu kadarını da mayın tarlasına girmiş bir insan gibi Türkiye’de bu hukukla alakası olmayan kanunlar arasında tüm Türkiye halklarının neler çektiğini okurlarım anlayacaktır.
———————-
20 Ağustos 1992