Gülcan Dereli/İstanbul
İstanbul’da neredeyse her gün çeşitli bölgelerde inşaatlar yükseliyor. Rant uğruna yapılan inşaatlar kısa sürede yükselirken, daha temel atma aşamasında yanında bulunan diğer yapılara zarar veriyor. Yeşil alanın yok denecek kadar az olduğu İstanbul’da deprem sırasında toplanılabilecek alanlara dahi AVM vs. yapılıyor. Altyapı dikkate alınmadan yapılan yapılar son dönemde peş peşe çöküyor. İstanbul’da çok sık yaşanan çökmelerin nedenlerini KHK ile ihraç edilen Barış Akademisyeni Mimar Gül Köksal ile konuştuk.
Son dönemde yaşanan bina çökmelerinin sebebi nedir?
Birbirine yakın veya bitişik nizam inşaatlarda gerekli ön araştırmaların yapılmadığı veya güvenlik önemlerinin alınmadığı durumlarda her türlü kazanın meydana gelmesi kaçınılmazdır. Bu sadece toprak kayması veya çökme değil, aynı zamanda inşaatlarda çalışanların veya oradaki yurttaşların, tabi insanlar dışında canlıların da, hayvanlar, ağaçlar vb. zarar görmesine neden olacaktır. Mevcut yapıların ne tür sistemle yapıldığı, temel nitelikleri bilinmeli, eski yapıların temellerinin etkilenmemesi için çeşitli statik yöntemlerle güçlendirilmesi, koruyucu önlemlerin alınması, yeni yapıların imar koşullarının çevre binalarla uyumlu olması gibi teknik durumlardan söz ediyorum. Önceden imar izni daha az katlı yapıya izin veren, şimdi bunun birden arttığı, bu nedenle daha derin temel açılan binalarda, hele de çevrelerindeki yapılar bir mühendislik hizmeti almadan yapılmışsa, ihtiyaç duyduğu halde güçlendirilmemişse, kaçak katlar vb. ile statik dengesi bozulmuşsa bu tür çökmelerin olması şaşırtıcı değildir.
En son Ümraniye metro inşaatı sırasında bir sitede güvenlik kulübesinde bulanan iki işçi çökme sonucu yaşamını yitirdi. Bu konuda nasıl önlem alınmalı?
Evet, çok üzücü bir olay oldu. Bu olay, insan hayatının ne kadar değersiz görüldüğünün de bir kanıtı. Dediğim gibi inşai faaliyetlerde mimari ve mühendislik açısından gerekli ön araştırmalar ve güvenlik önlemleri alınmadığı takdirde, insanların, insan dışı tüm canlıların ve yapıların zarar görmesi kaçınılmaz. Bir kere çok hızlı inşa süreçleri var, bir an önce, ne koşulda olursa olsun inşaat bitsin ve kazanç sağlansın isteniyor. Metro gibi binlerce insanın günlük yaşamında önemli bir rol alacak uygulama faaliyetinde, bu işi yapmaya ehliyeti olan, deneyimli, uzman firmalar, çalışanlar tercih edilmiyor. Çünkü inşaata dayalı ekonomik sektör ülkenin önemli bir kazanç kaynağı olduğu ve bu sektör liyakata, yasalar vb. dayanarak değil, siyasi ilişkiler, kapitalist sermaye-iktidar bağlarına göre biçimlendiği için ihaleler de doğru düzgün, nitelikli, uygun zaman için yapılmıyor. Uygulama aşamasında da hızlı ve denetimsiz işler yapılıyor. Çevreye ve insana, yaşama verilen zarar ceza almıyor, dolayısıyla denetim de olsa işe yaramıyor. Bunların olmaması için en üst ölçekten üretim ilişkilerinin başka şekilde ele alınması, yani yasalara uyumlu, keyfi olmayan, kamu, toplum, halk yararını önceleyen, çevreye zarar vermemeyi hedefleyen, yeterli sürelerde planlanan, gerekli güvenlik önlemlerinin alındığı, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlandığı yollara girişilmeli.
Yapılan inşaatlarda gerekli denetim yapılıyor mu?
Denetim mekanizmaları gitgide artması gerekirken zayıflıyor. Çünkü yasaların yaptırım gücü tek adam rejimine bağlı nerdeyse hiç kalmadı. Daha doğrusu oradan alınan güçle her türlü yola başvurmak mümkün. Yapı denetimleri, işçi sağlığı ve iş güvenliğini dikkate alan meslek örgütleri, sendikaların gitgide zayıflatılması ve artan baskılar dönüştürücü etkilerinin azalmasına neden oluyor. Denetimin yanı sıra denetimden çıkan sonuçların işletilmesi yani cezai müeyyidelerin de sağlanması lazım. Ancak bu da söz ettiğim siyasi ortam nedeniyle olamıyor. Olan, yapanın yanında neredeyse kâr kalıyor.
Bu çökmelerin sebebi nedir? Sorumlusu kimlerdir?
İnşaat firmalarından, denetleme mekanizmalarına, ihale süreçlerinden, seçimlere sorumluluk yayılıyor. Bir tek kişi veya kurum değil, ama toplamda ülkedeki üretim ilişkileri, diğer bir deyişle kapitalist üretim ilişkileri bağlamındaki inşaat sektörünün yönetim biçimi temel sıkıntı.
Yanılmıyorsam son yapılan Üsküdar metro hattı için altyapının kaldıramayacağı belirtilmişti. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Buna rağmen yapılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Temel dert kamu, toplum, halk yararı olsaydı yapılmazdı ki bir metro hattı inşaatının başka ne derdi olabilir diye sormamız lazım. Cevabı açık: Kamu, toplum, halk yararından ziyade, inşaat sektörünün, bazı sermaye gruplarının güçlenmesi, bu ekonomik kriz ortamında iş alması, iktidarı beslemesi, daha doğrusu sermaye grupları ve iktidar arasındaki organik, kan/aile bağı gibi ilişkilerle karşılıklı birbirlerini beslemesi gibi öncelikleri var. Bunlardan nemalanan diğerleri de ses çıkarmıyorlar. Olan tüm bunlardan etkilenen binlerce cana oluyor.
Rant uğrana mı insan yaşamı tehlikeye atılıyor?
Elbette, insanları da, insan dışı canlıları da, doğayı da, kısacası tüm yaşamı tehlikeye atıyorlar. Üstelik geri dönüşü olmayacak şekilde. Son zamanlarda artan inşaat işçileri direnişleri, hak talepleri, inşaat sektörünün nasıl da vahşi, acımasız, sömürücü olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle de direnen, örgütlenen inşaat işçilerine, emekçilere destek olan sendikalara, meslek örgütlerine baskılar artıyor. Çünkü emekçiler kapitalist üretim ilişkilerinin 21. yüzyılda aslında neredeyse 18-19. yüzyıldaki düzeyini gayet net ortaya koyuyorlar ve bunlar toplum tarafından bilinsin ve/veya direnişler yaygınlaşsın istenmiyor. Bu nedenle hepimizin can güvenliğini, sağlığını tehlikeye atan bu sisteme karşı daha çok yanyana gelmeli, dayanışmalıyız…
Kent değil, betonlaştıranlar suçlu
İstanbul’da altyapının durumu nedir?
İstanbul tarihi geçmişi uzun, çok katmanlı bir kent. Dünyada eşi benzeri olmayan değerleri barındıran özel yerleşimlerden biri. Ayrıca coğrafi olarak da özel; tepeleri, içinden su geçen yapısı, kıyıları ve buradaki katmanlı yerleşimlerin zaman içindeki altyapıları ile hususi bir durum var. Buradaki altyapı faaliyetlerinin de barındırdığı değerler ve coğrafi nitelikler nedeniyle dikkatli yapılması gerekiyor. Her metro kazısında veya neredeyse herhangi bir derin kazıda bir takım buluntular çıkabiliyor. Kıyısından, tepesine zemin nitelikleri değişiyor. Bir de deprem kuşağı meselesi var. Kentin asırlar içinde geçirdiği yüzlerce deprem var, buna ilişkin yetkin araştırmalar, kurumlar var. Deprem gibi doğal afetler işaret edilerek 6306 Kentsel Dönüşüm Yasası gibi bir takım yasalar çıkarıldı ama bu yasalar acele kamulaştırma, yoksul yurttaşları yerinden etme, yeni imar alanları açmak vb. için kullanıldı, kullanılıyor. Oysa ki deprem nedeniyle inşai faaliyetlerin zemini güçlendirerek, yapıları, hele de kamusal yapıları statik önlemleri alarak yapmak lazım. Tabi sürekli olarak imar hakkının arttırıldığı, her yerin betonlaştırıldığı, zemin suyunun hareketinin sağlanacağı doğal yolların tıkandığı, tektonik hareketlerin dikkate alınmadığı, kaçak yapılaşmanın önüne geçilmediği, hatta önünün “imar barışı” gibi yollarla açıldığı, sürekli kıyıların, derelerin doldurularak imara açıldığı, Kanal İstanbul, Kuzey Ormanlarına havalimanı, Portlar gibi büyük projelerle kentin coğrafyasının, doğal dokusunun anlamsızca bozulduğu koşullarda kentin altyapısının da bir suçu yok. Suç, bunları icra edenler ve bunlara göz yumanlarda.
İstanbul’da dikkat çeken çökmeler
- Dudullu-Bostancı Metro Hattı şantiyesinin yanındaki yolda meydana gelen göçük sonrası 10 metre çapında, 7-8 metre derinliğinde çukur oluştu. 2 Kasım 2018’de çökmenin meydana geldiği yerin yanında bulunan siteye ait güvenlik kulübesi ile şantiyeye ait konteyner de göçük altında kaldı ve 2 işçi yaşamını yitirdi.
- Bağcılar’da yan tarafından inşaat temel kazısı yapılan iki binada çatlaklar oluştu. 09 Ekim 2018 İki binanın çökme riski nedeniyle çevresindeki 10 bina boşaltıldı.
- Sancaktepe Mahallesi Dik Sokak’ta bulunan Mevlana İlkokulu’nun duvarında, 28 Temmuz 2018 toprak kayması sonucu okulun duvarı çöktü.
- Beyoğlu Sütlüce’deki 3 katlı bina zeminde oluşan kayma nedeniyle 24 Temmuz 2018’de çöktü. Binanın yanında yapılan otel inşaatının çökmeye neden olduğu belirtilmişti.
- Maltepe’de 24 Temmuz 2018’de yağmurla birlikte yolda çökme meydana geldi. Çöken yolda bir İETT otobüsünün tekeri çukura düştü.
- Beykoz’da 18 Temmuz 2018’de sağanak yağış sırasında tıkanan giderin kapağını açmaya çalışırken çöken bahçe duvarının altında kalan bir yurttaş yaşamını yitirmişti.
- Beşiktaş Metro İstasyonu inşaat alanının yanında, 1 Haziran 2017’de 3 metre derinliğinde, 75 santimetre çapında yolda çökme meydana geldi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden yapılan açıklamada çökmenin metro çalışması nedeniyle olmadığı ileri sürülmüştü.
- Merter’de 28 Eylül 2016’da tekstil firmalarının bulunduğu sokak üzerinde yol çöktü. 6 araç göçük nedeniyle oluşan çukura düşerken, 1 kişi yaralanmıştı.