Sermaye yapay zekaya milyarlarca dolar akıtırken, yapay zekanın yaratacağı ekonomik büyüme ‘ihtimalinin’ peşine düşmüş durumda. Ancak, kapitalizmin temel çelişkilerini çözebilecek bir teknolojik gelişmenin bu yolla gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. Sermaye elinde ve kontrolünde geliştirilen yapay zeka, sermayenin ütopik büyüme hedefiyle ilerletilmeye çalışılırken, küçük bir grubu zenginleştirip sonsuza kadar egemen kılmak amaçlanıyor. Doğal yaşamı yok oluşa sürükleyen aşırı üretimleri arttırmak yapay zekanın temel hedefi. Diğer yandan yapay zeka ile insanlığın çok büyük çoğunluğunun yaşam standartlarını çok daha kötüleştiren sonuçların ortaya çıkması ise kaçınılmaz.
Davos’ta gerçekleştirilen Dünya Ekonomi Forumu 50 yılı aşkın süredir devam ediyor. Sermayenin Davos’ta gerçekleştirdiği son 10 toplantının değişmeyenleri dikkat çekici. Bunlar; iklim değişikliği, çevre sorunları, savaşlar, açlık, terör, enerji, kontrolsüz göç-mülteciler, olası halk isyanları vb. içerikleri barındırıyor. Tabi ki boşa konuşmuyorlar, konuştukları hemen her konuda uzlaştıkları ne varsa hayata geçiriyorlar. Son yıllarda toplantı gündemlerine değişmeyen birkaç başlık daha eklenirken, bunlar; ‘Dördüncü sanayi devrimi çağında küresel bir mimariyi şekillendirmek, yeni modellerin inşa edildiği bir dünya yaratmak ve yapay zeka’.
Yaklaşık yirmi yıldır risk algı anketi verilerinden yararlanarak Dünya Ekonomik Forumu tarafından, Marsh & McLennan Şirketleri, SK Group ve Zurich Sigorta Grubu stratejik ortaklığına hazırlatılan, 2024 Küresel Riskler Raporu’nda, “Küresel güç dinamikleri, iklim, teknoloji ve demografik yapıdaki sistemik değişimler karşısında, küresel riskler dünyanın uyum kapasitesini sınırlarına kadar zorlamaktadır” diye belirtiliyor. Raporda, dünya genelinde uzmanların üçte ikisi, orta ve büyük güçlerin yeni kurallar ve normlar için yarıştığı ve bu normları belirlediği (aynı zamanda uyguladığı) çok kutuplu veya parçalı bir düzenin önümüzdeki on yılda şekilleneceği öngörülüyor.
Raporda yapay zeka ile ortaya çıkan en yıkıcı risklere karşı hızla koruma önlemleri inşa etmeye yönelik küresel iş birliğine odaklanılması öneriliyor. Bununla birlikte raporda, yanlış bilgi ve dezenformasyona karşı dijital okuryazarlık kampanyalarıyla bireysel ve devletlerin dayanıklılığının güçlendirilmesi veya hem kamu hem de özel sektörün rol oynayacağı, ‘enerji dönüşümünü hızlandırma’ potansiyeline sahip iklim modellemesi ve teknolojileri konusunda daha fazla araştırma ve geliştirmenin teşvik edilmesine dikkat çekiyor.
Marsh McLennan Avrupa CEO’su Carolina Klint, yapay zekâdaki atılımlar için; yanlış bilgilendirme, aracıların ortadan kalkması ve stratejik yanlış hesaplamalardan kaynaklanan tehditlere karşı tepki vermede zorluk yaşayan birçok organizasyon için risk görünümünü kökten değiştireceğini iddia ediyor. Zurich Sigorta Grubu, Sürdürülebilirlik Riskler Lideri John Scott ise, “dünya yapay zeka, iklim değişikliği, jeopolitik değişimler ve demografik değişimlerle önemli yapısal dönüşümlerden geçiyor. Bilinen riskler yoğunlaşıyor ve yeni riskler ortaya çıkıyor ancak bunlar aynı zamanda ‘fırsatlar da sunuyor” diye belirtiyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Riskler Raporu aynı zamanda yapay zeka tarafından üretilen yanlış bilgilerin ve dezenformasyonun önümüzdeki iki yıl içinde beklenen ikinci en ciddi küresel riski olarak ortaya çıkabileceği belirtiliyor. Yapay zeka, siber saldırıların etkinliğini artıracak olsa da, bunların etkisi, siber savunma yeteneklerini geliştirmek için yapay zeka teknolojilerinin kullanılmasıyla dengelenebileceği iddiasında bulunuluyor.
Yapay zekayı iklim değişimlerinde etkili bir araç olacağı ve dönüşüm sürecini hızlandıracağı iddiaları yapılırken, diğer taraftan enerji kullanımında tasarrufu değil daha çok enerji kullanılmasına yol açacağı belirtiliyor. Çevre gruplarından oluşan bir koalisyon, yapay zekanın iklim krizinin çözümüne yardımcı olacağı yönündeki iddiaların yanlış olduğunu ve iklim dezenformasyonunun yayılmasını hızlandıracağını belirtiyor. Dezenformasyona Karşı İklim Eylemi’nin bir parçası olan Friends of the Earth’ün iklim dezenformasyon programı direktörü Michael Khoo, “Yapay zekanın gezegeni kurtarabileceğini her zaman duyuyor gibiyiz, ancak bu abartıya inanmamalıyız” diyor.
Microsoft, 2019 yılında büyük petrol tekellerinden biri olan ExxonMobil ile bir ortaklık yaptığını ve şirketin Microsoft’un bulut bilişim platformu Azure’u kullanacağını açıkladı. Petrol devi, performans analizi gibi belirli görevler için yapay zekaya dayanan teknolojiyi kullanarak madencilik operasyonlarını optimize edebileceğini ve 2025 yılına kadar üretimi günde 50.000 varil petrole eşdeğer artırabileceği belirtildi. Bu durum, Microsoft’un yapay zekayı doğrudan daha fazla fosil yakıt üretmek için kullanılacağını gösterirken, sera gazı artışları ise gündemlerinde yer bulmayacak.
Bazı iddialarda, yapay zeka pazarının sınırlarına doğru hızla yol aldığı ve bu sınırı ortaya çıkaran şeyin ise mevcut yapay zeka şirketlerinin kârlı bir süreç yaşamıyor olması. Microsoft, Google ve Apple gibi yapay zeka alanındaki büyük sermaye, bu sorunu aşmak için mikroçiplerdeki yeniliklere yatırım yapmayı tercih ediyor. Forbes’e göre yapay zekanın işletmeler tarafından en yaygın kullanımı müşteri hizmetlerinde çalışanlarının yerini robotlara bırakması. Yapay zekanın kodlama ve çeviri gibi alanlarda birçok hata üretmesi ise problem yaratırken, yapay zekanın insan denetiminde kullanılmasını gerektiriyor.
5G, Endüstri 4.0 ve beraberinde geliştirilen ‘Yapay Zeka’ ile sermaye kendisine yeni bir büyüme ve birikim yolu açıyor. İnsan zekasının ve insanlığın bugüne kadar biriktirdiği bilgilerin bilgisayarlara yüklenerek gerçeğin ters yüz edilip, post gerçekliğin yaratıldığı bir dünya için ‘Yapay Zeka’ geliştirilmek istendiğini söylememiz gerekiyor.
Sermaye yapay zekayı üretim süreçlerinde kullanarak daha az ve ucuz işçi ile daha çok üretim bağlamında değerlendirmeyi amaçlarken, aynı zamanda her türden silahın (biyolojik, nükleer, vd.) daha işlevsel kullanımını hedefleyerek halkları köleleştirme peşinde olduğunu unutmayalım. Kapitalizm için iyi bir örnek olan, “Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser” sözü kulağımıza küpe olmalı ve bilimsel gelişmelere sınıfsal konumumuz üzerinde yaklaşmalıyız.