Aziz Nesin acayip bir adamdır. Bence 20. yüzyılın çeyrek Nasrettin Hoca’sıdır. Bakınız şu kitabının adına: Boktan Atasözleri. Aziz, Türkçe atasözlerini taramış, iyisiyle boktan olanları ayırmış ve örnekler vermiştir. Örneklerinden iki tanesini yazıma alıyorum: 1. Gemisini kurtaran kaptandır. Egoizme güzel bir örnek olarak sunar. 2. Beni ısırmayan yılan bin yaşasın. Aziz’e göre doğrusu da cidden boktan bir atasözüdür bu.
Bakıyorum, bu ara boktan deyimler kullanılıyor. Mesela; 1. Faili meçhul cinayetler. Şu lafa bak yahu faili meçhul cinayet olur mu? Meçhul dediğiniz fail koskoca hükümettir, devlettir. Eğer bir ülkede devlet ve hükümet meçhul yani bilinmiyorsa o ülkenin hali ne olur? Ne olur, bugünkü Türkiye olur. 2. Gözaltına alma. Eskiden buna nezaret altına alma denirdi. Göz en nazik ve kibar bir organ olduğu için eh bu nazik organın himayesine alınan kişiye ne olurdu? Çok defa kişiyi korumak için nezarete alınırdı.
Ama şimdi gözaltına alma deyimi doğru mudur ya? Değildir. Esas bu fiil cop altına, falaka altına, Amerika ve İsrail’den elde edilen en vahşi aletler ve usuller altına almaktır. Mazlum insanlar işkencehanelerde vahşice saldırılara uğrayınca göz nerede kalır?
Gerçi işkenceye girmesini kimse için istemek doğru bir istek değil ama isterdim ki, namuslu tüm Anadolu halkı, bu zalimlerin iç yüzünü anlaması için en az bir kere işkence görsünler. O vakit kahraman güvenlik kuvvetlerimizce vatandaşlarımızın nasıl güvence altına alındığını anlayacaklardır. Ve o vakit hasbelkader polislikte iş bulmuş fakir fukara çocuklarının nasıl birer yırtıcı kaplana döndüklerini de göreceklerdir.
Bazen bana işkence yapanlara şaşarım ve kendi kendime derim ki, yahu bu çocuğun benden alacağı yok. Ailevi ve şahsi bir düşmanlığımız da yok, üstelik yaş itibariyle benim çocuğum sayılır. Peki, bana karşı nasıl bu kadar vahşice davranıyor? Üstelik gözlerim ve ellerim bağlı, demek ki, bunlarda mertlik ve erkeklik de yok. Analarını tanımam ama görünüşe bakılırsa bunlar helal süt emmemişler.
Yılda bir kere polis teşkilatımızın kuruluşunun bilmem yüz kaçıncı yılı kutlanır. Hep derim ki, keşke polis teşkilatı kurulmasa idi. Ve yine derim ki Sultan Mahmut’un elin kırılsın ki, Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdı. Keşke şimdi güvenlik kuvvetlerimiz Yeniçeri’den olsalardı.
Aziz okuyucular işte böyle atasözü, deyim ve metotlarla idare ediliyoruz.
İdarecilerimiz, buna rağmen dışarıda itibarımız her gün biraz daha artıyor, diyorlar.
İtibarımıza iki örnek vereyim: Dışarıda paramız ve pasaportumuz geçerli değildir!..
———————-
16 Ağustos 1992