Neredeyse yüz yıl önceydi ve görünüşte çok basit bir şeydi yaptıkları: Yürümek! Yasal olarak kamuya ait toprakların gasp edilmesine karşı birkaç yüz insan yürüdü o gün ve tarihe geçtiler
Arif Mostarlı
“Pazartesi günü ücretli bir köle olabilirim / Ama Pazar günü özgür bir adamım…”
Bu bir şarkı: The Manchester Rambler… Bugün hâlâ dillerde dolanıyor, eylemlerde dile getiriliyor ve doğrusu bunu hak eden bir geçmişi var. 1930’ların başında, o günlerde Jimmy Miller olarak bilinen Ewan MacColl tarafından yazılmıştı; 1972’de Grammy Ödülü’ne kadar uzanacak olan bu büyük halk şarkıcısı, o zamanlar Britanya Genç Komünistler Birliği’nin bir üyesiydi. Sokak şarkıcılığı, fabrikalar, sendika mitingleri… 1932’de İngiliz istihbarat servisi MI5’in dosyalarında kaydı şöyle açılmıştı: “Çok aşırı görüşlere sahip bir komünist ve özel ilgiyi hak ediyor!”
Keyfi bir ‘sahiplenme’
Yine de en ünlü şarkısı ‘The Manchester Rambler’ oldu, çünkü şarkı tam da ünlü ‘Kinder Scout’ eyleminin öncesinde yazılmıştı. Eylem derken, birazdan anlatacağımız olay belki okuyucuya çok ‘basit’ gelebilir ama hiç öyle değil aslında. Hatta bugün için bile ‘basit’ sayılmaz.
Hikâye şöyle: 1800’lü yıllarda, İngiltere’nin geniş bozkırları, ormanlar ve sulak alanlar bozulmamış muhteşem güzellikler içeriyordu ama zengin toprak sahipleri ve türlü çeşitli kraliyet rütbelileri bu bölgelere hakimdi. Aslında bu alanlara girmeyi yasaklayan özel bir yasa yoktu ama halkı zorla tahliye eden bu güçler, gitgide korucuları, köpekleri, vb. artırarak av ve gezinti için kullandıkları kamu arazilerini ‘yasak bölge’ haline getirmişler, bunun için de “doğal ortamın bozulduğu” yalanını uydurmuşlardı. Tam da bugünlerin “halk plajlara akın etti, vatandaş denize giremedi” mevzusunda olduğu gibi çulsuz emekçilerin ülke toprağında hakkı olmadığını düşünüyorlardı.
‘Provokatörler’ (!) sahnede
Bu, kentlere, kasabalara sıkışmış halk için her zaman sorundu ama 1900’lerde artık durum daha çekilmez olmuştu. Sabahtan akşama ağır koşullarda çalışan emekçiler, kasaba ve şehirlerin zorlu koşullarından kaçmaya çalışırken dağlara ve bozkırlara erişimin yasaklanması tepki çekiyor, bu arada geniş kırsal alanların özel mülkiyetine karşı çıkan Marksist grupların liderliğindeki spor kulüplerinde de büyük bir artış gerçekleşiyordu.
Nihayet 1932 baharında Kuzey İngiltere’deki işçiler arasında bir duyuru dolaşmaya başladı. Britanya İşçi Sporları Federasyonu sekreteri ve Genç Komünistler Birliği üyesi Benny Rothman tarafından yönlendirilen el ilanlarında işçiler, 24 Nisan günü saat 14.00’te Derbyshire Peak Bölgesi’nin en yüksek noktası olan Kinder Scout’ta düzenlenen ‘toplu izinsiz girişe’ katılmaya çağrılıyordu. O zamanlar Kinder ve etrafındaki bozkırların çoğu, sahibi Devonshire Dükü tarafından yalnızca orman tavuğu avlamak için tutuluyordu ve bekçiler, araziye gireni dövüp dışarı atıyordu.
Sopalar ve kemerler
Aralarında Ewan MacColl’un da bulunduğu yüzlerce kişi çağrıya uyarak iki kolda toplandı ve yürüyüş başladı. Yürüyüşçüler önce şarkılar ve ‘Enternasyonal’ söyleyerek ‘yasal’ yoldan bir süre ilerlediler; sonra bir düdük sesiyle aniden duvarlardan atlayıp ‘yasak’ araziye daldılar. Korucular elde sopa onları bekliyordu tabii ama sayıları kitleyi durduracak kadar değildi. Sopalara karşı işçilerin kemer kayışları konuştu ve bir nice cenk olunduktan sonra tasfiye edildiler. Birkaçı yaralanırken, bu arada iki koldan gelen yürüyüşçüler buluştu ve tepede bir de güzel kutlama yaptılar.
Geriye dönüşte Hayfield’de heyecanlı bir karşılama vardı. Eylem büyük etki yaratmış, halkın sevgisini kazanmıştı. Tabii ki polis de oradaydı ve Ewan MacColl ile Benny Rethman dahil altı kişi tutuklandı, beşine izinsiz giriş resmi bir suç olmadığı için bekçilere karşı şiddet kullandıkları gerekçesiyle iki ila altı ay hapis cezası verildi. Ancak bu, izinsiz dolaşanlara karşı daha büyük bir sempati dalgası yarattı ve ‘dolaşma hakkı’ hareketini ateşledi. Daha sonra Winnats Geçidi’nde düzenlenen eyleme 10 bin kişi katılacaktı.
Bu, İngiltere’deki en başarılı sivil itaatsizlik eylemi olarak tarihe geçti ve reformist sol tarafından ‘aşırı radikal’ olmakla suçlansa da ‘serbest dolaşım’ konusunda muazzam bir dalga yarattı. 1949’da Milli Parklar mevzuatının kabul edilmesine yol açarken, yürüyüşçülerin kamu arazilerinde seyahat etme hakları, sonunda 2000 tarihli Kırsal ve Yol Hakları Yasası (CROW Yasası) tarafından tanındı. Yine de şu anda bile İngiltere’den bütün kamu arazileri halka açık değil.
Öte yandan, Kinder Scout eylemine katılanlardan bazıları daha sonra da devrimci eylemlerde rol alırken, bazıları ise İspanya İç Savaşı sırasında faşizme karşı savaşırken yaşamını yitirdi.
***
Şimdi, bugünden bakınca, okuyucu muhtemelen bütün bunları uzak geçmişte kalmış vakalar olarak görüyor ama pek acele etmemeli bence. Ege ya da Güney sahillerinde Anayasal olarak halka ait olan sahillerin herhangi bir yerinden denize girmeyi ya da İstanbul’un kibar semtlerinde dolanmayı deneyin mesela; belki bu, ‘Kinder Scout’ tepesi olayından hâlâ ne kadar geride olduğumuz ya da boş cüzdanlar nedeniyle ‘Pazartesi’ köleliğinin ‘Pazar’ günü bitip bitmediği hakkında bir fikir verebilir.