Yerel seçimler bitti. AKP; halka yabancılaşmanın, halktan kopmanın ve halkın sorunlarını görmemenin bedelini sandıkta ödedi.
AKP yaptıklarının bedelini sandıkta ödeyeceğini bildiğinden seçim öncesi ve seçim sonrası halkın iradesinin sandığa yansımasını engellemeye girişti. Seçim öncesinde özellikle Kürt coğrafyasında taşımalı seçmenlerle sandık iradesine fesat karıştırmaya çalışan AKP, seçimden sonrada İl, İlçe ve Yüksek Seçim Kurulu aracılığıyla halkın iradesini gasp girişimlerini sürürdü.
Türkiye’nin her yerinde AKP’den belediyeleri devralan yeni seçilenler iki şok ile karşılaştılar. Belediye kasalarının milyarlarca borçla bırakılması, Kürt coğrafyasındaki belediyelerin menkul ve gayrı menkullerinin kayyumlar eliyle emniyet müdürlükleri, kaymakamlıklar, valilikler gibi kurumlara peşkeş çekilmeleri ve AKP’li belediye başkanlarının; makam katlarında(!) ultra lüks banyolar, jakuziler, milyonlarca liralık çerez paraları, AKP’li belediye başkanlarının lüks yaşamlarıyla karşılaştılar. AKP ve MHP’li belediyenin kaynaklarını yakınlarına ve yandaşlarına peşkeş çekme girişim ve çabaları seçimleri kaybetmelerinden sonra da devam ediyordu. Bunların sonucu halkın olan belediyelerin milyarlarca borçlanması nedeniyle çalışamaz hale gelmeleri halkta şoka ve infiale yol açtı. Öyle talan etmişlerdi ki Malatya Büyükşehir Belediye başkanlığına seçilen AKP’li yeni belediye başkanı önceki AKP’li belediye başkanının belediyeyi borçlandırması nedeniyle belediye personelinin maaşlarını ancak banka kredisiyle ödeyebildiklerini ifade ediyor ve bir AKP’li bir başka AKP’liyi halka şikayet ediyordu. Seçilen belediye yönetimleri AKP/MHP’li belediyelerinin talanları sonucu oluşan belediyelerin borçlarını listeler halinde halkla paylaştıkça talanın ve yağmanın boyutları ortaya çıkıyordu.
Halk açlıkla, yoksullukla boğuşurken iktidar bloğu belediyeleri ve kayyımları yolsuzlukla, talanla, yağmayla ultra lüks yaşamlar sürüyorlardı. AKP’liler halktan o kadar kopmuşlar ki milletvekili Monaco’da, Mamak belediye meclis üyesi Antalya’da yedikleri ‘ıstakoz’ resimlerini paylaşma görgüsüzlüğünden, grup başkanvekili de yarım milyon lirayı aşan fiyatıyla Rolex saatiyle poz verme pervasızlığından çekinmiyordu.
Halk AKP’nin yolsuzluğunu ve talanını, AKP’li belediyelerin borçlarını, ıstakoz görgüsüzlüğünü, Rolex saat pervasızlığını konuşurken gündeme birden önce Mardin’de belediye meclisi toplantısında İstiklal Marşı’nın okunmadığı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin toplantı salonunda bayrağın kaldırıldığını iddia eden, aynı merkezli, kurgulu ve provokatif haberler servis edildi. İçişleri Bakanlığı sanki bu haberleri bekliyormuş gibi jet hızıyla mülkiye müfettişlerini görevlendirdiğini paylaştı. Devamında aynı amaca hizmet eden, Diyarbakır Sur Belediyesi seçilenleri halk ile beraber belediyeye geçtiklerini gösteren ve içinde Atatürk’e ve Cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddia edilen bir video servis edildi. Ardından da yine İçişleri Bakanlığının mülkiye müfettişlerini görevlendirildiği haberi ve Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma açtığı haberi servis edildi.
Soruşturmada Atatürk’e ve Cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiasıyla zihinsel engelli U.G. gözaltına alındı. Provokasyonları kurgulayanlar o kadar ahlaksızlaşmışlar ki engelli bir insanın özel durumunu suistimal ve istismar etmekten çekinmiyorlardı. Annesinin beyanlarına göre; U.G., hastalığı nedeniyle kalabalığın olduğu yerlere gitme eğilimi olan, düğünlere, toplantılara ve AKP dahil kentteki partilerin de etkinliklerine giden bir insan. Daha önceki tutuklamalarında engellik durumu nedeniyle tahliye kararlarına ve engelli raporuna rağmen U.G. tutuklandı.
Peki bu provokasyonları kurgulayanlar kimler, provokasyonlardan amaçlanan ne, provokasyonlar nelere yol açabilir? Toplumsal ve siyasal muhalefetin; cesaretle, kararlılıkla ve ısrarla üzerinde durması gereken hususlar bunlardır.
Provokasyonlar neye ve kime hizmet ediyorsa, bunu kurgulayanlar da onlardır.
Provokasyonların amacı AKP/MHP bloğunun belediyeler üzerinden halkın kaynaklarını talan ettiği, yolsuzluklarla halkı yoksulluğa mahkum ettiği, AKP’lilerin lüks yaşamları ve ‘ıstakoz’ görgüsüzlüğü tartışılmalarının önüne geçmek için ‘cambaza bak, cambaza’ hikâyesindeki gibi gündem saptırmaya hizmet ettiği açıktır. Bu durumda provokasyonu kurgulayanlar iktidar bloku ile yerel işbirlikçi çıkar gruplarıdır. İktidar bloku yolsuzluğun, talanın, görgüsüzlüğün tartışılmasının önüne geçmek isterken, çıkarcı işbirlikçiler de halkın iradesine ve halka ait olanın talanına göz dikmişlerdir. Bayrak, İstiklal Marşı gibi ülkenin egemenliğini ifade eden değerlerle Kürtlerin sorunları olmadığı açıktır. Tıpkı 2005 Mersin’deki Newroz mitinginde küçük çocuklara bayrak yaktırmak isteyen ‘görevlilerin’ daha sonra ortaya çıktığı gibi hem U.G.’nin durumunu suistimal edenler, hem de bayrak, İstiklal Marşı yalanını kurgulayıp, provoke edenler mutlaka ortaya çıkacaklar. Yolsuzluğun, talanın konuşulmasının önüne geçemeyecekler, halkın iradesine çökemeyecekler.
Bu oyun, tehlikeli bir oyundur. Yaptığınız halkı birbirine karşı kışkırtmaya, halkı kutuplaştırmaya, halkın bir kısmını hedef göstermeye hizmet etmektedir. Toplumsal barışın ve ortak yaşamın altına dinamit sokmaktır. Kişisel veya grupsal çıkarlarınız için ülkenin toplumsal barışı ile oynamaya değer mi?
Ancak suçüstü yakalandınız. Halkın kaynaklarını talan ettiniz, yağmaladınız, yolsuzluklarla halkı yoksulluğa mahkum ettiniz, görgüsüzlüklerinizle halkı rencide ettiniz. Bu sefer suçlarınızı bayrağın arkasına gizleyemeyeceksiniz.