İmralı tecridinin ‘hukukun kara deliği’ olduğunu belirten avukat Cemal Demir, tecrit sisteminin birlikte mücadele ile aşılabileceğini ifade etti
İmralı Cezaevi’nde ağırlaştırılmış tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 36 aydır haber alınamıyor.
Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması amacıyla yürütülen kampanyalar dünyanın birçok yerinde devam ediyor.
Abdullah Öcalan ile 2008 ile 2011 yılları arasında 7 kez İmralı Adası’nda görüşme gerçekleştiren Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Cemal Demir, mutlak tecridi Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Hakan Yalçın’a değerlendirdi.
‘Hukukun karadeliği’
İmralı’daki tecridin dünyada eşi benzerinin olmadığına vurgu yapan Demir, “Adaletsizlik, keyfilik ve zorbalık İmralı Cezaevi’nde yönetim biçimi olmuştur. Bu nedenle de hukuk çevrelerince ‘hukukun karadeliği’ olarak isimlendirilmiştir. Çünkü bu adadaki sistem, hukuku yutan ve yok eden bir sistemdir” diye konuştu.
‘Çözümün mimarı Öcalan’
Kürtlerin Abdullah Öcalan’ı Kürt sorununun demokratik çözümünün mimarı olarak gördüğünü belirten Demir, “Meselenin çözümünde muhatap alınması gereken de odur. Türk devlet aklı, gelinen aşamada Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl çözümüne kapıyı kapattığı için tamamen güvenlikçi politikalara teslim olmuştur. Bunun bir sonucu olarak da tecrit uygulamasını sürdürerek, hatta bunu mutlak bir tecride dönüştürerek Sayın Öcalan’ın dış çevre ile irtibatını kesmektedir” diye konuştu.
‘3 eylem de ses getirdi’
Demir, tecridin kaldırılması ve Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle başlatılan eylem ve etkinliklere işaret ederek, “Kürt meselesinin çözümü noktasında elbette muhatap olanların da eşit ve özgür koşullarda bulunması gerekir. Bir tarafta Türkiye, diğer tarafta Kürt halkını temsilen Sayın Öcalan’ın olması gerekiyorsa; bu masada ‘eşitlik ve özgürlük’ olmazsa olmaz bir kuraldır. Türk tarafı çözüme yaklaşmayarak Ortadoğu’da krize ve kaosa, dört parça Kürdistan’da ve ülkede kan kaybına neden oluyor. Bundan kaynaklı birçok kesim tarafından birtakım eylem ve etkinlikler yapılmaktadır. Cezaevlerinde başlatılan açlık grevi eylemleri, Adalet Nöbeti eylemleri ve yapılan Özgürlük Yürüyüşü eylemleri de bu bağlamda yapılan eylemlerdir. Her 3 eylem de oldukça ses getiren eylemler oldu” ifadelerini kullandı.
Birlikte mücadele vurgusu
Halkların birlikte mücadelesinin Kürt meselesinin demokratik çözümüne katkı sunacağını vurgulayan Demir, şunları söyledi: “Ayrıca faşizan ve hukuk dışı bir uygulama olan tecridi de ortadan kaldıracaktır. Adalet Nöbeti ve Özgürlük Yürüyüşü gibi sivil itaatsizlik eylemlerin yapılması meseleyi daha çok dünya gündemine sokacaktır. Diğer yandan uluslararası diplomatik ilişkiler geliştirilerek, ülkelerin meclis ve parlamentolarında tartışılmasının sağlanması için daha çok çalışılmalıdır.”
HABER MERKEZİ