Kapitalizm kendini var eden üç sacayağını yaşamsallaştırmak adına modernitesini de yaratmıştır. Yerküre de en büyük tahribatların faili madencilik endüstrisidir. Ormanları, dereleri, gölleri, havayı, suyu, toprağı, tarihi, kültürü, doğal ve toplumsal yaşamı yok eden bir leviathandır. Yaşam alanlarımıza dört koldan saldıran kapitalist sistemin madencilik sektörü, ekolojik kırımlara neden olmaktadır.
Aşırı kâr ayağını ulus devletten, ulus devleti endüstriyalizmden ayırmak yanlış olur. Yaşama dair yapılan saldırılar bu temelde ve bütüncül olarak yapılmaktadır. Dolayısıyla bütüncül saldırı politikalarına karşı çıkışlarımızı bu temelde değerlendirmek sorun-çözüm denklemini doğru kurmamızı sağlayacaktır.
Kapitalist sistem özellikle ulus devlet inşasını gerçekleştiremediği ya da gerçekleştirme umudunu kaybettiği alanlarda kolonyalist politikalarına işlevsellik kazandıracaktır. Sermayenin yeşil yüzlü kötü niyetli politikaları iyi niyeti su istimal etmeye devam ederek sürdürülebilirlik, yeşil, ayak izi, dirençli ve daha nice yeni akademik terim bulacak ve aklımızla alay edecektir. İster emperyal ister kolonyal olsun sistem, biz durdurmadan durmayacaktır.
Tüm dünyada egemen sömürü türlerinden biri olan madencilik, Kolonyalist politikaların da yaşam bulması adına ilk yaptığı sömürülerden biri olmuştur. Ki hâlâ bu yöntem kapitalist sistemin egemenliğinin simgesi olarak kullanılmaktadır. Ulus devletin teklik esasına uyulmadığı ya da uydurulamadığı durumlarda devreye girer. Kolonyalizm kapitalist sistemin sömürü adına sızma yollarından biridir. Bu durumda kolonyalizm, aşırı kâr ve endüstriyalizm esasında işlevsel bir aparat olarak konumlanır.
Emperyallerin motorize sektörü olan madencilik sektörü için her gün onlarca işletme ruhsatı verilmektedir. Dünya ve Türkiye sermayeyi beslemek adına faaliyetlerinin önünü açacak kanun, yasa ve yönetmelikleri iktidarları aracılığıyla kolaylıkla çıkararak destekler. Hukuk sistemi ile toplumsal kabullerini bu temellerde kurmaktadır.
Madencilik faaliyetleri genel olarak kentlerin dışındaki alanlarda yapıldığı için çok bilemesek de en büyük talan ve tahribatları beraberinde taşımaktadır. Kolonyalist pratiklerde maden ocağı işletme ruhsatları ile arazi, arsa ve meraların gasp edilerek sermayeye devri sağlanmaktadır. Toprakla olan bağın koparılması, yerellerden gelecek dirençlerin kırılması ve sisteme entegrasyonda kolaylaştırıcı rolü oynaması da planlanan amaçlardan biridir.
Akbelen’de maden şirketi endüstriyalizm temelinde Kazdağları’nda aşırı kâr için, Silopi’de ulus devlet adına yapmaktadır. Kapitalist modernite sistemine hizmet etmesine rağmen ayrı olduğunu düşünmek büyük bir yanılgıdır. Madencilik sömürü, saldırı, küresel ölçekte kırımlara neden olmaktadır. Oluşan kırımlara, yerelden evrensele giden mücadele hattında yer almak, örmek gerekir.
Kapitalist madenciliğin alternatifi, ahlaki ve politik toplumun özgür ve eşit yurttaşlarınca demokratik olan komünal temelde inşa edilecek komün ve kooperatifler olmalıdır. Ve elbette sermayeye hizmet eden, doğa ve emek sömürüsünü esas alan endüstriyalizme hizmet edecek tüm madencilik çalışmalarından vazgeçilmelidir.
Vahşi olan kapitalist sistemdir, kolonyalizmdir. Gözü dönmüş sermayenin yerli ya da yabancı olmasına bakılmaksızın bu yaklaşımın iyi niyetten yoksun bir kandırmaca olduğu bilinciyle hesap sorulmalıdır.
Yeraltı ve üstü varlıklarının sömürüsünü esas alan ve bunun için doğa ve toplumsal yaşamı yok eden madencilik politikalarının son noktası ekolojik kırımdır. Yaşam alanlarımızı ekolojik kırım suç mahalline çeviren bu politikaların yarattığı ekolojik kırımın faili de madencilik sermayesi ve ona hizmet eden devletlerin iktidarlardır.