Cezaevinde yaşadığı hak ihlallerini DEM Parti Amed Milletvekili Serhat Eren’e ileten tutsak Seda Baykan, hükümözlü olmasına rağmen tek kişilik hücrede tutulduğunu ve havalandırmaya yalnızca 3 saat çıkabildiğini söyledi
Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan tutsak Seda Baykan, cezaevinde yaşadığı hak ihlallerini mektup aracılığıyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Amed Milletvekili Serhat Eren’e iletti. Serhat, Seda’nın maruz kaldığı hak ihlallerini Meclis gündemine taşıyarak Adalet Bakanlığı’na soru önergesi verdi.
Yazdığı mektupta yaşadığı hak ihlallerini sıralayan Baykan, şu ifadeleri kullandı:
“*Hücrede tutulmamla alakalı olarak hapishane idaresi bir taraftan ‘karar bize ait’ demesine rağmen, diğer taraftan da ‘tüm dosya arkadaşlarında seninle aynı koşullarda kalmakta’ diyerek, karar bize ait değil demek istiyorlar. Bakanlıkta müthiş bir ciddiyetsizlikle hapishane iradesinin kararıdır, diyorlar. Hücrede tutulmamla alakalı olarak, gerçek gerekçeli kararı, bakanlığın kararını görmek istiyorum.
*Hücrede keyfi olarak tutulmamın sonlandırılmasını ve koşullarımın iyileştirilmesini istiyorum. Tutuklandığımız ilk günden itibaren TCK 302’den aldığımız hüküm onanmış gibi bir koşulda zorla kalmaktayız. Bu kişiye özel muamelenin kaldırılmasını ve her tutsak gibi asli haklarımdan yararlanmak istiyorum.
*Tüm toplumun fişlendiği bir dönemde, neredeyse sadece yoldan geçenin bile bir soruşturmaya tabi olduğu günümüzde steril bir görüşçü bulmadığım için; güvenlik soruşturması adı altında görüşçülerim kriminalize edilmektedir. Ve fiilen bu hakkım yasaklanmaktadır. Bu hakkımı kullanmak istiyorum. Güvenlik soruşturmasının kaldırılmasını istiyorum.
*Tüm tutsakların günlük kullanımında olan havalandırılmayı en az 10-12 saat kullanabiliyorken tarafıma verilen hava hakkı 3 saat ile sınırlıdır. O da yalnızca mesai saatleri içerisinde kullanmam koşuluyla verilmektedir. Hücre camlarında bulunan ince sık dokunmuş teller içeriye hava girmesine engel oluşturmaktadır. Yazın hücrelerde hissedilen sıcaklık 50 santigrat derece ve üzerindedir. Bulunduğum bölümün havalandırması mesai saatleri içerisinde cehennem sıcaklarına ulaşmaktadır. Ve Diyarbakır’sa yaz ve yoğun sıcaklık en az 5 ay sürmektedir. Aşırı sıcaklarda nükseden rahatsızlığımdan kaynaklı, yoğun sıcaklarda havalandırmaya çıkamamaktayım. Geçen yıl 5 ay boyunca havalandırmaya bu sebeple çıkamadım. Hapishane idaresi ise ‘bakarız’ ile süreci yönetmeyi değil oyalamayı tercih ettiği için tüm bu 5 ayı sadece izleyerek geçirdiler.
*Yaz boyu koğuşların havalandırma kapıları 06.00, akşam 19.30 arasında açık kalabiliyorken tarafıma dayatılan saatler 08.30-17.00 aralığındaki 3 saattir. Bu kararıyla birlikte dayatılan bu durum 5 ay boyunca fiilen havalandırma hakkım gasp edilip yasaklanmaktadır.
*Ağır tecrit insanlık suçudur o yüzden tecridin kaldırılması ve insanla temasının somutta sağlanmasını istiyorum. Bizim gibi 302’den hükümözlü olan tüm tutsaklar koğuşlarda kalmaktadırlar. Dolayısıyla tüm tutsaklara tanınan haklar tarafıma da sağlanmalıdır.
*Hiçbir mevzuatta bulunmayan, hücrelerde kalanlara uygulanan, kontrol adı altında, 7 gün 24 saat, her saat başı sistematik işkence uygulanmaktadır. Gündüzleri her saat başı mazgalları açıp, dünyanın en anlamsız sorusu olan ‘iyi misin?’ sorusuna, ne cevap verdiğinden bağımsız illaki bir ses çıkartman beklenmektedir. Yani saat başı bölünmen, yoğunlaşmanın dağılması, sürekli gözle, sesle taciz edilmekteyiz. Gece ise hem malta kapılarını kapalı tutup sürgüsü çekili tuttukları kapıdan vazgeçmeyip hem de aynı zaman da saat başı kontrolde ısrarcı olmaları çok ciddi bir sorundur. Sistematik işkencedir. Gece her saat iradem dışında sürekli uyandırılmak uzun vadede kalıcı hasarlara neden olabilir. Panik atak vs. Bu sistematik işkence 1980 askeri faşist darbesindeki işkencelerden farksızdır. Kişinin kafasına teneke geçirip belirli periyodlarla su damlatmalarıyla bu kontrol işkencesi aynıdır. 19 aydır sürekli gündemde tutmama rağmen hiçbir değişim olmamaktadır. Bu kontrol işkencesinin hepten son bulmasını istiyorum. İşkence insanlık suçudur.
*Keyfi tutum ve talimatlarla tutulan tutanakların ve disiplin soruşturmalarının sonlandırılmasını istiyorum.
*İnfaz Hakimlikleri, bilgisayardan otomatik kopyala yapıştır ile ret kararı vermektedir. Hiçbir dilekçeyi layıkıyla değerlendirmemektedir. 19 aydır hiçbir itirazım kabul görmedi. Bariz ve somut hak ihlallerini görmezden geldiği gibi; tüm tutsakların gerekçeli kararını karıştırarak yanıtlamaktadır. Bir tek ret kararı değişmeyen kâğıtlar da her şeyi birbirine katarak yanıtlamaktadır. Hapishane idaresiyle eş güdümlü karar aşan hakimliğin bu durumunu bilen ve fırsata çeviren idare, her mesele de sorunu çözemeyip İnfaz Hakimliğini işaret etmektedirler. Makul ve haklı taleplerime somut bir yaklaşım ve önce hapishane de çözümü için uğraşılmasını istiyorum. Sürekli İnfaz Hakimliği yolu gösterilerek ret kararının kesinlikle dayatılmasını istemiyorum.
*Geçen yıl Mayıs ayından itibaren, ‘ ivedilikle’, ‘acil’ ibareli tüm görüşme dilekçelerimin olmasına rağmen hapishanede görevli savcı tarafından hiçbir dönüş yapılmamaktadır. Üstelik ara ara hapishaneye uğradığında başta tutsaklarla görüşmektedir. Tarafımla bile isteye görüşmeyen savcının hapishanedeki görevi gereği tarafımla görüşme gerekmektedir. Dışarıda herkes savcı ile görüşebiliyorken benim içeride savcı ile 1 yıldır görüşememem anlaşılır bir durum değildir. Savcının keyfi yaklaşımının sonlanmasını ve tarafımla görüşmesini istiyorum.
*Tutsağı olduğum hapishanede her bölümün her biriminin bir idarecisi bir başkanı bulunmaktadır. Fakat hepsi işlevsizdir. Tüm sistem düzen saraya tabi olduğu gibi burada da aynı biçim ve yaklaşım işletilmektedir. En üstteki idari amirleri de hak iadesinde inisiyatifsizdir. Bakanlıktan gelen her karar noktası noktasına uygulanmaktadır. Hak gaspındaysa oldukça mahirdirler. Hal böyle olunca yalnızca bir kurum müdürü ile görüşüyorum. Belirli periyodik zamanlarla yaptığım görüşmelerde, ‘bakarızla’ 19 aydır oyalama dışında herhangi bir yönetim şekli görmedim. O nedenle müdür görüşlerinde makul ve haklı taleplerimin karşılanmasını, tutsakların lehine kararlar alınmasını, çözücü bir hatta ilerlemesini istiyorum. Somut ve çözücü bir yaklaşımla sorunların aşılmasına yönelik adımlar atılmasını istiyorum.
*Normal koşullarda anayasa ve birçok mevzuatta ‘süreli-süresiz yayın hakkımız’ güvence altına alındığı iddia edilse de hapishanede uygulanmasını tamamen yasakçı bir yaklaşımla gasp edilmektedir. Ücretini hesabımdan karşılayarak abone olduğum Marksist Teori Dergisi’nin toplatma kararı olmayan sayıları hapishane idaresinin keyfi tutum ve yasakçı yaklaşımlarıyla dergi tarafıma verilmemiştir. Birçok hapishanede aynı derginin toplatma kararı olmayan sayıları tutsaklara verilmesine rağmen tarafıma dergim verilmemektedir. Yayın hakkım fiilen gasp edilip yasaklanmaktadır. Dolayısıyla ilgili dergimin toplatma kararı bulunmayan sayılarının tarafıma verilmesini istiyorum. Keyfi kararların kaldırılmasını istiyorum.
*Resim çizmek, karikatür çizmeyi öğrenmek, resim alanında kendimi geliştirmek için hapishane idaresine temin etmek istediğim kırtasiye malzemeleriyle ilgili yazdığımda reddettiler. Ailemin kargo ile gönderdiği kırtasiye malzemelerinin tarafıma verilmesini istediğimdeyse ‘yalnızca kurum aracılığıyla alabilirsin’ denilerek reddedilmiştir. Ancak dosya arkadaşımın (Kayseri Bünyan Kapalı Kadın Hapishanesi) kırtasiyeye erişimi sağlanmaktadır. Oradaki emsal kararı hakimliğe sunmama rağmen Anayasa’nın eşitlik ilkesi gereğince tarafıma resim çizmek için kırtasiye malzemelerimin verilmesini istedim. Yine reddedildi.
*Ağır tecrit altındaki tutsaklığımda, insandan uzakta izole haldeki koşulların içinde tek insanla temas edebildiğim hak; haberleşme ve iletişim hakkıdır. Postanın fahiş fiyatları, mektuplaşmanın ağır aksak işletilmesi, gelen ve giden mektupların postalanma ve kişiye verilme sürelerindeki sınırsız keyfiyet ve karalama, sansür kararları tek iletişim aracımızı da kullanılamaz hale getirmektedir. Daha önce defalarca sorunsuz gönderdiğim mektup paragraflarım bir süre sonra aynı komisyon tarafından sansürlenmiştir. RTÜK’e bağlı radyodan dinleyerek yazdığım kimi şarkı sözleri hapishane idaresince sansürlenmiştir.”
‘Tüm mektuplarım sansürleniyor’
Mektubun devamında, daha önce 10 defa gönderdiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek’ şiirinin belirli bölümlerinin 11’inci kez göndermek istediğinde “sakıncalı” bulunduğuna dikkat çeken Baykan, “ Bu keyfi yaklaşımlar sonucunda, insan komisyonun psikolojisini kestirerek mektup yazamıyor. Bu maddi hatanın düzeltilmesini istediğimde de ‘infaz hakimliğine itiraz etsin’ rahatlığıyla yanıt verilmektedir” dedi.
5 günlük açlık grevi eylemi
Bu keyfi tavır ve tutumun mahkûm edilmesi gerektiğine işaret eden Baykan, sözlerini şöyle sürdürdü: “‘Büyü’ şarkısı Erdal Eren için kaleme alınıp söylenmiş bir şarkıdır. 2010’larda Erdoğan ağlıyordu bu durumlarla ilgili olarak. 17 yaşında Erdal’ı asan zihniyet, ‘büyüyüp de 17’sine geldiğinde baban sana idamlar alacak’ sözünü yasaklamaktadır. Birinin asılmasından rahatsız olmayanlar, anılmasından/ duyulmasından rahatsızlık duymaktadırlar. Bir bütün 13 başlıkta gündemleştirdiğim haklı, makul ve insani taleplerimle alakalı olarak başta Adalet Bakanlığı ve Hapishane İdaresini uyarı amaçlı 5 günlük açlık grevine başlıyorum. 25 Mart-29 Mart tarihleri arasında. Bu maddeleştirdiğim başlıklarda somutta bir değişim ve koşullarımda bir iyileştirme olmadığında en ağır protesto hakkımı kullanacağım. Ve süreç içerisinde oluşabilecek herhangi bir sağlık sorunu ile alakalı olarak mesuliyet başta Bakanlığa ve hapishane idaresine aittir. Bunu bilinmesini istiyorum.”
Kaynak: JINNEWS