Geçenlerde DEM Partili vekil Ömer Öcalan, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Alpha News adlı yayın organına, aynı zamanda amcası olan PKK Lideri Abdullah Öcalan’la ilgili bir demeç verdi. Demecini okudum. Aklı başında herkesin sürekli dile getirdiği düşünceleri dile getirdiğini gördüm. “Doğru söylemiş” deyip tam geçecektim ki, Havuz Medyası’nın tetikçisi bir internet sitesinde şu başlığı gördüm: “Öcalan’ın yeğeni milletvekilinden skandal sözler.”
Skandal nedir? Mesela iktidar ortağı MHP’nin başı Bahçeli’nin “HDP kapatılsın, ardından da DEM Parti kapatılsın” sözleri skandalın dik alasıdır. Tarihindeki suçları boş verelim. Sadece bu sözleri yüzünden demokrasiye geçildiği gün MHP kapatılır ve sözün sahibi yargılanır.
Geçelim.
Ömer Öcalan demecinde şunları söyledi: “Ortadoğu’da yaşanan sorunun çözümü Öcalan’dan geçer, o nedenle tüm Avrupa ülkelerine ve uluslararası güçlere, rollerini olumlu bir şekilde oynamaları çağrısında bulunmak istiyorum.”
Havuz medyası işte bu sözlere skandal lafını yapıştırmış.
Ömer Öcalan şu sırada İsrail ve İran çatışmasıyla Türkiye’nin sınırlarında meydana gelen muazzam tehlikeye karşı konuşmuş. Savaşın tırmanması ve tüm bölge ülkelerini, elbette Türkiye’yi de içine çekecek olan savaştan çıkış yolunu göstermiş. Tehlikeyi önlemenin yolunu İmralı tecridine ve esaretine son verilmesi olarak nitelemiş. Yerden göğe kadar haklı.
Şöyle düşünün: Savaşın içinde olanlar ve bu savaşın sonunda Ortadoğu’daki enerji yollarını ele geçirmek için birbirleriyle boğaz boğaza gelenler savaşı önleyebilir mi? Dünyanın hemen hemen bütün devletleri bu savaşın içinde doğrudan ya da dolaylı, vekalet vererek ya da bizzat yer almakta. O devletlerin halkları da iktidarların milliyetçi demagojisiyle genel olarak çoğunlukla bu savaşta kendi devletlerini desteklemekte. Birisi çıksın ve şu yeryüzünde dünya devletlerinden birinin, o devletin halkının ve halkın başındaki devlet adamının ya da o devletteki bir muhalefet partisi ve liderinin hızla bölgesel nükleer savaşa doğru tırmanan bu felaketi önleyebileceğini bize söylesin.
Söyleyemez. Çağımız küresel ve bölgesel emperyalizm çağıdır. Bütün devletler istisnasız dünya pazarlarından ister pastanın tamamını isterse bir lokmasını kapmak için bu savaşın içindedir. Bu devletlerin halkları da kapitalistlerin koparacağı petrol, maden, su pazarlarından bir küçük parçanın da kendi paylarına düşeceği hayaliyle çoğunlukla kendi devletlerinin savaşında kurban olmayı koyu cehalet nedeniyle kendileri seçmiştir.
Devletli halklar kendi devlet iktidarlarına son vermedikçe devletlerini savaş alanından çıkaramazlar. Ve ne yazık ki şu dönemde o devletler de devrimci güçler olmakla birlikte, böyle bir devrim henüz mayalanmış olmaktan uzaktır.
Abdullah Öcalan kimdir? Dört parçaya bölünmüş “DEVLETSİZ KÜRT ULUSUNUN” önderidir. Zindandadır.
Devletsiz Kürt ulusunun öncü sınıfı kapitalist sınıf değildir. Kürdistan işçi sınıfının ve emekçilerinin öncülüğünde bir ulustur.
O nedenle emperyalist savaştan bölgede çıkarı olmayan ve savaştan çıkarı olan savaş ağalarının hakimiyetinde bulunmayan yegane güç devletsiz Kürt halkıdır.
Ömer Öcalan “çözüm Öcalan’dır” derken bu büyük hakikatten yola çıkmıştır. Dört parçadaki Kürt ulusunun birliğini KDP yönetimi önlemektedir ve Öcalan özgür olduğu gün elli milyon Kürt ulusu, Barzani engelini aşacak, onun etrafında birleşecektir. Kürt ulusunun, Barzani boyunduruğundan kurtulacak olan Peşmerge ile Rojava’nın QSD güçleri, Bakur ve Rojhilat savaşçıları da ulusal birlik bayrağı altında toplandığı zaman, yenilmez bir barış gücü yaratılacaktır. Devletsiz ve burjuvasız bu muazzam gücün savaştan en küçük bir çıkarı yoktur. Kürt halkı elbette Türklere, Farslara ve Araplara, onlar istemedikçe “demokrasi” vermeyecek, onların devletlerini yıkmayacak, yerine onlar adına demokratik devletler kurmayacaktır. Ama Suriye’de, Irak’ta, İran’da ve Türkiye’de mevcut iktidarlar varlığını korusa bile, Kürt ulusunun sivilleri ve öz savunma güçleri birleştiği gün, bu iktidarlar savaş alanında bir gün bile kalamayacaklar, barış masasına oturacaklardır.
Diyorlar ki, “ama Öcalan’ın özgürlüğü neredeyse imkansızdır.”
Geçen Ekim ayından bu yana bu imkansızlığa karşı dünya ayağa kalkan bir hamlenin içindedir. Evet, İmralı konsepti küresel güçlerin konseptidir. Savaşabilmek için Öcalan’a yapılan komplo sonrasında Üçüncü Dünya Savaşı’nın belirleyici adımlarını atmışlardır. Barışa razı olmadıkları için İmralı işkencesine devam etsin diye Erdoğan iktidarına destek vermektedirler.
Ama şu çarpıcı gerçeği söyleyelim: Öcalan’ın özgürlüğü imkansızsa barış da imkansızdır. Barış imkansızsa tüm insanlığın geleceği de imkansızdır.
Ömer Öcalan’ın demecinin özeti şudur: Ya Öcalan’a özgürlük ya da barbarlık.
İstediğiniz şıkkı seçebilirsiniz.