Son yerel seçimlerden sonra herkesin dile getirdiği; dört yıl seçim olmayacak. 22 yıldır yapamadıklarının sonuna geldiler ve şimdi de son çiviyi çakmaya hazırlık yapıyorlar. Halkı inim inim inleten adalet ve ekonomi bu haldeyken kim dört sene daha beklemek ister? Maaşlara yapılan zamlarla günlük yaşamdaki zamların arasındaki fark gittikçe büyümekte. Mehmet Şimşek uluslararası kariyere sahip bir ekonomist ama ekonomiyi ondan daha iyi bilen bir cumhurbaşkanı varken durumlar nasıl düzelir?
Muhalefet “dört sene seçim olmayacak” algısından kurtulmalıdır. Halk ve muhalefet bunun farkına vararak hükümeti istifaya çağırmalıdır. Ertesi günümüzü göremediğimiz bir zamanda bu dört sene içinde ne olacak kim bilir? Muhalefet yapılacaksa şimdi daha iradeli ve sonuç alacak hamleler geliştirilmelidir. Hükümeti istifaya zorlayacak adımlar atılmalıdır ki, rejim değişikliği olsun. İktidarın nefret ve ayrıştırıcı dilini, MHP’nin ötekileştirme politikalarını bertaraf etmek gerekir. İYİ Parti’nin 2023 seçimlerinde neden masayı devirdiğinin nedenleri ortaya çıktı. Esasında mayıs seçimlerinde derin devletin ne olduğunu daha iyi anladık.
Hele Ortadoğu’da savaş olma durumunun olasılığı varsayılırsa, kimse hiçbir şeyin kolay bir planlamayla olamayacağını anlamalı. İktidar son çare olarak savaş arzusunu yerine getirmeye çalışıyor. Eğer bu dört sene savaşa yönelik bir zaman kazanma durumuysa ülke bugünkü durumundan daha kötü günleri görecektir. Çünkü hiçbir savaş huzur getirmez, aksine yıkım yaratır. İran- İsrail savaşının fitili ateşlenmişken böyle yeni bir savaş sahası açmak veya savaş alanını büyütmek dünya için de felaket olabilir. Önemli olan bu ateş diğer bölge ülkelerine nasıl yansır? Her iki ülke de kendi savaş olanaklarını test ediyor. Bu saldırının tepkisi nasıl olacak merakı oluştu. İsrail “her şeyin bir zamanı var, sabır” diyerek yumuşak bir tehdit içeren açıklama yaptı. İran da “eğer İsrail misilleme yaparsa bu seferki saldırımız daha ağır silahlarla olacak” restini çekiyor.
Savaş başlatmak çok kolay ama barışı yaşatmak çok zor. Savaş ölümcül silahlarla gerçekleşen insanlık dışı bir olay. Barış ise tam aksine düşünsel çareleri üreten bir anlayış. Bir yandan savaş için silah üreteceksin, ülkeleri birbirine düşüreceksin veya iç işlerine karışacaksın, insanların ölümüne sebep olacaksın, sonranda barış ortamından bahsedeceksin. Buna ikiyüzlülük denir. Bu ikiyüzlülüğe her silah üreten ülke tabidir. Türkiye de son zamanlarda Baykar şirketiyle bu silah grubunun içinde yer almaya başladı. Tek adam rejimiyle birlikte damatlara da fırsatlar çıktı. Albayrak ekonomiyi batırdı ve sessizce ortalıktan kayboldu. Diğer damat Bayraktar devlet destekli silah endüstrisinin başına getirildi. Şimdilerde 2. Ordu Komutanı ile birlikte sınırda SİHA denetimleri yapıyor. Bu şu anlama geliyor; bu yaz çok sıcak bir savaş ortamı yaşanabilir.
İnsanlığın, yaşamın can çekiştiği bir zamanda yaşıyoruz. Bu kadar da olmaz derken daha da beterini yaşıyoruz. Gerilla mezarlarını tahrip eden askerleri hatırlarız ve “bunlar nasıl Müslüman, nasıl insan” sesleri de kulaklarımızda çınlar. Geçenlerde de sevgili ağabeyim, değerli bir hukukçu, 49’lardan Kürt yurtsever Medet Serhat’ın mezarına saldırı yapıldı. Bu alçakça saldırıyı yapanları eğer güvenlik görevlileri yakalayamıyorsa saldırıyı bütün yetkililer yapmış olacaktır. T.C. kanununda hiçbir zaman işletilmese de “ölünün hatırasına hakaret” diye bir suç maddesi var. Türkiye devleti Kürtlere karşı suç işlemeye devam ediyor. 22 senelik iktidarın geldiği seviye bu.
Hafta sonu Amedspor sayesinde mutlu bir olay yaşadık ama bu aşağılık saldırılarla sevincimiz kursağımızda kaldı.
Amedspor’a tebrikler ve bir üst ligde de başarılar dilerim.