Demokratik toplumlarda protesto hakkı, halkın karar süreçlerine katılma zemini olarak görülmektedir. Halkın taleplerini görmezden gelen otoriter yönetimleri demokratik çizgide tutmanın etkili ve meşru yöntemi protesto hakkıdır. Bu hak, hak mücadelesinin öznesi olan ifade özgürlüğü hakkının da devamıdır.
Demokratik yönetimler halkın karar mekanizmalarına katılma talebinin koşullarını oluşturur. Otoriter yönetimler ise halkın itiraz ve önerilerini görmezden gelir ve sert müdahalelerle halkın sesini bastırır. Hatta otoriter ve baskıcı yönetimlerin en belirgin özelliklerinden biri de “ibreti alem olsun” ve halkın başka kesimleri de itirazlarını yükseltmesinler diye dehşet ve korku uyandıracak şekilde protestoları bastırır ve ağır cezalar verirler.
Ülkeyi faşizm uygulamalarına varacak şekilde baskıcı yöntemlerle yöneten AKP yönetimine karşı son 10 yılda toplumun sonuç alıcı iki protesto eylemi, demokratik yöntemlerle karar mekanizmalarına katıldığı iki sokak demokrasisi vardır.
Bunlar 2013 yılında Gezi Protestoları ve 2014 yılında Kobani halkının IŞİD barbarlarına karşı direnişiyle dayanışma eylemleridir. Bunlara umudun tohumu olarak değerlendirilebilecek 2-3 Nisan 2024 yargı eliyle Van halkının iradesinin gaspına karşı Van halkının iradesinin sahiplendiği eylemleri de ekleyebiliriz.
Gezi eylemleri, İstanbul halkının kent yönetimine ilişkin önerilerinin otoriter yönetimin kulak tıkamasına karşı halkın kentine sahip çıkmasıdır. AKP yönetimi halkın itirazını bastırmak ve sesini kısmak için şiddet eylemlerine başvurdu ve bu barışçıl eylemde 10 insan kolluk şiddeti veya ihmali ile yaşamını yitirdi. Buna rağmen Gezi direnişçileri ülke genelinde halkın desteğiyle AKP yönetimini masaya oturttu ve o dönem için kentini savunmayı başardı. Ancak kindar nesil yetiştirilmesi gerektiğini söyleyen kindarlar Gezi direnişçilerine karşı kinini büyüttü ve 15 Temmuz darbe girişimini de bahane ederek güdümlü yargı ile Gezi direnişinin intikamını aldı.
Maalesef toplum olarak Gezi direnişçilerinin mücadelesini yeteri kadar sahiplenmedik. Gezi direnişçileri hakkında yargı defalarca beraat ve tahliye kararları vermesine rağmen Nasrettin Hoca’nın doğuran kazan hikayesi gibi dava davayı doğurdu ve AİHM / Kavala kararına rağmen müebbet hapis dahil ağır cezalarla cezalandırıldılar. Gezi direnişçilerinin rehin alınması ve ceza miktarlarının yüksek olmasının sebebi ise halka korku salıp sokak muhalefetini boğmak içindi.
Kobani dayanışması da Kobani halkıyla IŞİD barbarlığına karşı dayanışma eylemleridir. Bu eylemler Kürtler için hem Türkiye hem de başta Ortadoğu olmak üzere uluslararası kamuoyu açısından önemli sonuçlar barındırdı. Haziran 2014’te Musul’a saldırmasıyla başlayan IŞİD yayılması durdurulamıyordu. 3 Ağustos 2014’de Şengal’de katliam yapması kadınları ve çocukları pazarlarda satması, insanların kafasını kesmesi ve katliam videoları yayınlaması Kürtlerde travmaya, uluslararası kamuoyunda da ciddi korku ve paniğe neden oldu. Şengal katliamından sonra sanki IŞİD özellikle Kuzeydoğu Suriye’deki Kürt bölgesine yönlendirilmişti.
Kobani’ye yönelen IŞİD’e karşı Eylül ayının başından itibaren uluslararası sivil, demokratik kamuoyunun dünyanın birçok yerinde Kobani’de Kürt halkıyla dayanışma girişimleri oldu. Bunun için de bulundukları ülkeleri ve uluslararası koalisyonu harekete geçirmek amacıyla basın açıklamaları, yürüyüşler ve protestolar yaptılar. Ancak IŞİD Kobani’nin Türkiye sınırı dışındaki her tarafını işgal etmiş ve hem insani hem de askeri yardımın ve dayanışmanın Kobani’ye ulaştırmasının imkanlarını kesmişti. O dönemde Türkiye’de çözüm süreci olmasına rağmen Türkiye Kürtlere insani ve askeri yardım kapılarını açmıyordu. Eylül 2014’ten 6 Ekim 2014’e kadar başta Türkiye’de olmak üzere dünyanın birçok yerinde Kobani halkıyla dayanışma talepli yürüyüşleri ve açıklamaları oldu. 6 Ekim 2014’te IŞİD Kobani’ye girmeye başlayınca Kürtler açısından sokak muhalefetinden başka bir yol kalmamıştı. Ancak Kürtlerin sokak muhalefetine karşı dönemin iktidarı yer yer gerekli tedbirleri almaması yer yer de sokak muhalefetini provoke etmesiyle çoğunluğunun da kolluk personellerinin silahlarından çıkan kurşunlarla 47 insan yaşamını yitirdi.
Sokak muhalefeti sonuç verdi. Kürtler yurtlarında kaldılar. Ortadoğu ve uluslararası kamuoyu IŞİD tehdidinden, kadınlar ve çocuklar da IŞİD karanlığından kurtulmanın ilk adımı oldu.
Gezi direnişinden sonra Kobani dayanışma eylemlerinin de sonuç vermesini şovenist, milliyetçi, eril ve iktidarcı blok hazmedemedi. Tıpkı Gezi direnişinin karşı olduğu gibi Kobani dayanışmasının özneleri olan Kürtlere ve HDP’ye karşı da kinini büyüttü. Erdoğan ve iktidar bloğu karşı eylem yaparak o günden beri her toplumsal muhalefet girişimine ‘Gezi kalkışması’, ‘Kobani kalkışması’ söylemleriyle topluma korku yaymakta ve sokak muhalefetini şiddet ve baskıyla susturmaya çalıştı. Maalesef siyasal muhalefet iktidar bloğunun karşı eylemine etkili bir cevap veremedi.
Dayanışma eylemlerinden 10 yıl sonra Sincan Cezaevi Kampüsü’nde Kobani dayanışma eylemlerinin yargılanmasının karar günü olması bekleniyor. Ülkenin demokrasisini ve hukuk sistemini önemseyen sorumluluk sahibi siyasal ve toplumsal muhalefetin her biri ve vicdan sahibi her birey Kobani dayanışma eylemleri gerekçe gösterilerek Kürt halkına ve ülkenin demokrasisine yönelik saldırıya itiraz etmeli ve Kürt halkıyla yan yana olduğunu yüksek sesle söylemelidir.
Gezi direnişinin yargı eliyle intikam alınmasında toplum olarak yeteri kadar sahiplenemedik. Kobani dayanışmasını da aynı kadere terk edersek, güdümlü yargının insafına bırakırsak, sokak muhalefeti ve temel insan hakkı olan protesto hakkı iktidar bloku eliyle ortadan kaldırılacaktır. İktidarın saldırısına karşı toplumsal muhalefeti örmek için halen geç değil. Ülkenin bütün dinamikleri yan yana, omuz omuza toplumsal muhalefeti örelim ve demokrasiyi sahiplenelim. Van’da halk iradesine karşı saldırıda başardık, Kobani yargılamaları için de başarabiliriz.