Başlık içeriğe tam uydu mu, bilemiyorum; ama pek çok yönüyle Van’daki direniş ve mutlu son, doğru kabul edilenleri düzelten bir gelişme oldu. Doğru kabul edilen yanlışları düzeltti, içerisinde bulunduğumuz dönemin doğrularını ortaya koydu. Olumsuzlanmanın olumsuzlanması diyalektiğin temel ilkelerinden biri olarak kabul edilir. Bu ilkeye göre her doğru kendinden önceki dönemin yanlışlarının reddi üzerinden gelişir. Bir fikir, bir biçim, bir ifade tarzı, belli bir dönemin ihtiyaçlarını karşıladığı sürece doğru görülür ve sahiplenir. Bu işlevini yitirdiğinde başka fikir, biçim ve tarzlar tarafından aşılır. Buna göre her yanlış esasında bir dönemin doğrusudur ve aynı zamanda her doğru sonraki dönemin yanlışı durumuna düşebilir. Bu yaklaşım, temelde bize doğada ve tabii ki insan yaşamında, yani toplumda, sabit doğruların olamayacağını anlatır. Bu önemli bir hakikat ve kavrayıştır. Doğayı ve toplumsal gerçeği anlamada diyalektik kavrayış son derece öğreticidir.
Van’daki gelişmeler de birçok yanlışı düzeltti, toplumun kavrayışını ortaya koydu. Aslında sadece Van’daki gelişmeleri değil, bir bütün yerel seçim sonuçlarını böyle görmek ve okumak mümkündür. En temelde yerel seçimler AKP-MHP’nin doğrularını, topluma doğru olarak dayattıklarını yanlışladı. Yani bunların doğru olmadığını, yanlış olduğunu gösterdi. Van ise bu yanlışları reddetti. Van’ı özgün kılan bu oldu. AKP-MHP iktidarı, Van şahsında Kürt halkına boyun eğdirerek doğrularını topluma kabul ettirmeyi amaçlamıştı. İşte Van’da Kürt halkının teptiği bu olmuştur. Eğer AKP-MHP iktidarı bunu başarabilseydi, kendini hakim kılmayı sürdürecekti. Çünkü AKP-MHP iktidarının doğruları Kürtlerin soykırımı temelinde olmaktadır. AKP-MHP iktidarı Kürtler soykırıma uğratılmalı teziyle Türkiye’de iktidar olmakta ve ülkeyi yönetmektedir. Bu iktidar ve yönetme tarzının Türkiye’yi ve Türkiye toplumunu nasıl bir duruma getirdiği çokça anlatılmaktadır. Zaten yerel seçim sonuçları bunun toplum tarafından benimsenmediğini ortaya koydu. Fakat AKP-MHP iktidarı toplumu baskı ve özel savaşla yönetmeyi esas aldığından, her seferinde bu yöntemlerle toplumun taleplerini bastırma yoluna gitmiş ve belli bir dönem için bile olsa bundan sonuç almıştır. Ancak bu sefer buna muvaffak olamadı. Van direnişiyle bu plan bozuldu. Peki, nasıl oldu da Van’da Kürt halkı böyle bir direnişi sergileyebildi ve en önemlisi de bundan sonuç alabildi? En can alıcı nokta işte burasıdır. Buna verilecek en doğru cevap Van’da nelerin reddedildiğini ve bunu sağlayanın ne olduğunu anlamaktır. Bu, genişçe ele alınması ve değerlendirilmesi gereken bir konudur aslında. Bu gazete yazısında şöyle bir özetleme yapabiliriz;
Bir; öncelikle Van halkının hakkını teslim etmek gerekir. Van halkı ne kadar direngen olduğunu gösterdi. Van halkı kelimenin tam anlamıyla bir devrim yaptı. Takdiri ve saygıyı hak etmiştir. Şüphesiz Van’da direnen bir bütün Kürt halkıydı. Bütün Kürt kentleri Van’la birlikte ayaktaydı.
İki; Van’da halkın geliştirdiği itiraz ve protesto yeni bir mücadele tarzını ortaya çıkarmıştır. Toplumun doğrudan öznesi olduğu, kendi politik bilinci ve iradesiyle geliştirdiği demokratik meşru mücadele tarzı ortaya çıkmıştır. Toplumun bu bilinç, iradeye kavuşması yeni ve önemli bir durumdur. Elbette tüm tarihsel gelişmelere toplum öncülük etmiştir. Kitleler, toplumun çıkarlarını esas alan ve dillendiren fikir, hareket ve eylemlere katılarak tarihsel gelişmeleri yaratmışlardır. Fakat yüksek politik bilinç ve iradeyle toplumun süreçlere bizzat öncülük etmesi biraz daha farklıdır. Kürt halkının bu düzeyi yakaladığı belirtilebilir. Kürt karşıtlığına dayalı milliyetçilik, ırkçılık, gericilik ve özel savaşla Kürt halkının sindirilmeye çalışıldığı bir süreçte Kürt halkının böyle mücadele pozisyonuna geçmesi önemlidir. Zaten AKP-MHP iktidarını zorlayan ve geri atmaya mecbur bırakan tam da bu olmuştur. İktidarın şu kışkırttı, bu yönlendirdi diyecek durumu kalmadı. Özel savaş kanallarının bu yönlü kara propagandaları olmadı değil, ama kendileri bile kendi seslerini duyamadılar.
Üç; özel savaş merkezi tam anlamıyla çöktü. Çünkü özel savaşın hakimiyeti olsaydı, halk böyle bir duruşu ortaya koymazdı, koyamazdı. Daha önceki benzer durumlarda halkın bu düzeyde tepki geliştirmemesinde özel savaşın toplum üzerindeki etkisiyle yakından ilgisi vardır. Bir yerde özel savaş etkili olduğunda orada doğruyu ortaya koymak ve savunmasını yapmak zordur. Fakat şimdi bu etki azalmış veya yok olmuştur. Bunsuz AKP-MHP iktidarının toplum üzerindeki etkinliğini sürdürmesi çok zordur. Çünkü özel savaş adeta AKP-MHP iktidarının temel yönetme aracı haline gelmiştir. Herhalde AKP-MHP iktidarı yeni ve daha keskin baskı yöntemleriyle özel savaşı yeniden dizayn etmeyi ve etkili kılmayı düşünüyordur. Tayyip Erdoğan’ın yaklaşımları bunu gösteriyor. Fakat buna muvaffak olmak öyle kolay değildir.
Dört; Van’daki direnişin sonuç almasında Türkiye halklarının ve Türkiye demokrasi güçlerinin desteği çok belirleyici olmuştur. Dolayısıyla Van’daki zafer Kürt halkıyla Türkiye halklarının ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesiyle olmuştur. Bu da önemli ve yeni bir durumdur. Şimdiye kadar Kürt halkı yalnızlaştırılarak hedeflenmiş ve amiyane tabirle her seferinde hırpalanmıştır. Hem geleneksel olarak devletin hem de AKP-MHP iktidarının en temel Kürt politikası bu olmuştur. Bununla sadece Kürt hırpalanmamış, Türkiye toplumu da bu siyasete mahkum edilerek en az Kürtler kadar hırpalanmıştır. Bu siyaseti bozmak ve Türkiye’nin temel sorunlarını birlikte çözmek adına Türkiye halklarıyla, demokrasi güçleriyle ittifak geliştirmek için bugüne kadar önemli adımlar atılmıştır. Örneğin HDP’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde barajı aşması ve yeni bir durumun ortaya çıkması bu yönlü stratejik adımların sonucuydu. Şimdi de benzer bir durum ortaya çıkmıştır. Bu da Türkiye halklarıyla ve demokrasi güçleriyle geliştirilen ilişki ve ittifakla olmuştur. Demek ki HDP’nin ortaya koyduğu ve şimdi DEM Parti’nin geliştirdiği demokratik ittifak yaklaşımı halk tarafından güçlü bir şekilde sahiplenmiştir. Daha açık söylersem, Kürt halkı ve demokratik siyaset içerisinde Kürt halkının demokratik ittifak politikasını benimsemediği propagandası ve yalanı çökmüştür. Tam tersine Kürt halkı bununla gelişme yaşayacağının bilincinde olarak hareket etmiştir. Van’daki durumu bir de böyle ele almak ve okumak gerekir.
Beş ve son diyelim; ilkel milliyetçiliği geliştirerek Kürtlerin Türkiye halklarıyla, demokrasi güçleriyle ilişkilenmesini önlemeye çalışan KDP ve KDP anlayışı da büyük bir darbe almıştır. KDP’nin siyaseti ortadadır, AKP-MHP iktidarını korumaya çalışıyor. Çünkü KDP, AKP-MHP iktidarının ortağı durumundadır. AKP-MHP’ye ve onun Kürdistan ve Ortadoğu’daki politikasına dayanarak güç oluyor. Zaten yerel seçimlerde KDP açıkça AKP-MHP’yi ve hizbulkontrayı desteklemiştir. Dolayısıyla KDP ve ilkel milliyetçi anlayış da yenilen taraftadır.
Yerel seçimlerin ve özelde Van’daki gelişmenin sonuçları daha da sıralanabilir. Fakat sıraladığımız bu sonuçlar aynı zamanda ve esas olarak yerel seçimlerin ve Van’daki gelişmelerin nedenleridir. Bunlar Van’ı yarattı, Van da bunu daha da güçlendirdi. Sonuç, Kürtlerin ve Türkiye halklarının kazanımlarının artmasıdır.