Eyvallah! Adam delirdi. Yani Demirel delirdi. Eskiden delilik edenlere, “Mazhar Osman gözün kör olsun” denirdi. Malum, Mazhar Osman, Bakırköy Akıl Hastanesi’nin kurucusu ve baş doktoruydu.
Şimdi ben de bu olayda Ankara DGM Savcısı Nusret Demiral’a “Gözün kör olsun” diyeceğim ki, nasıl Demirel’in dokunulmazlığının kaldırılmasını istemiyor da Leyla Zana’ya kafayı takmış.
Nusret Bey, sen Leyla’dan hava alırsın. Amma bal gibi vatana hıyanete tam teşebbüsten karşında dev gibi Süleyman Demirel vardır. Bak nasıl: İşte suç duyurusunda bulunuyorum. Diyor ki, “Gerçek Türkiye’yi tanıtacağız.” Peki, olur mu? Bal gibi casusluktur. Sen kalk dünyaya gerçek Türkiye’yi anlat, yani de ki: “Hey uygar alem, siz devletimizin adına bakmayın. Cumhuriyet, demokrasi falan değiliz. Sizin insan hakları dediğiniz kural bizde laftan ibarettir.”
Biz hakimlerimizin önüne “Adalet Mülkün Temelidir” yazılı panolar asarız ama Adalet Bakanımız der ki, “Tüm kanunlarımız laçkadır, demodedir ve günün ihtiyaçlarına cevap vermez.” Peki, Bakan Bey kanun olmazsa sen adaleti nasıl temsil edersin? Tabii hava. 70 yıldır doğa kanunlarına karşı çıkarak yalanla “Kürt yoktur” dersin.
Polisin, memleket gençliğini işkence ile sakat etmiş, halk karakollara canavar ini gözüyle bakar. Fakir polis her gün hükümet politikası yüzünden sokak ortasında vurulur. Sonra Süleyman Bey, “Polisimiz fedakârdır” der ve Polis Bayramı’nı kutlar. Ama 1 Mayıs’ı yasaklar.
Cumhurbaşkanı, “Ordumuz muattaldır” yani battaldır, işe yaramazdır” der. Mademki dışa karşı işe yaramıyor, bari manevra kabilinden ver de Kürtlere karşı kullan. Yani eski başbakanlardan Refik Saydam’ın deyişiyle “Türkiye’de işler, A’dan Z’ye kadar tümden bozuk ve berbat” olsun, sonra sen kalk, “Gerçek Türkiye’yi anlatacağız” de.
Sayın Süleyman Bey, Türkiye gerçeklerini anlattıramazlar sana. Savcı Demiral kızmazsa, başçavuş amcalar anlatırlar sana. Hem neme lazım bize baksana, yıllardan beri gerçek Türkiye’yi yazıyoruz diye başımıza gelenler. Bırak alem duymasın. Allah ameline göre rahmet etsin. Atatürk bize güzel bir formül vermiş, geçinip gidiyoruz.
Adam demiş ki, “Biz bize benzeriz.”
Ne güzel demiş, değil mi?
19 Nisan 1992