Yerel seçimler bitti ama sonuçları değerlendirilmeye devam ediliyor. Değerlendirmeyi her çevre kendi meşrebine uygun yapıyor ve sonuç çıkarma, politika belirlemeye çalışıyor. Seçimde kimi sonuçlar öne çıkıyor. AKP-MHP iktidar klikleri kaybetti, diğerleri kazandı. Neden kaybettiklerine ilişkin çok şey söylenebilir. Kibir, nobranlık, tepeden bakan, ayrıştıran gibi özellikleri öne sürmeden ekonomik-sosyal çöküş ve çürümeyi ortaya koyan görüşlere kadar uzayan geniş bir değerlendirme kapsamı ortaya çıkıyor. Bunları tümü doğrudur. Ancak kaybediş veya çöküşe götüren bu değerlendirmeleri ortaya çıkaran, hepsini kapsayan temeli vurgulamak gerekir. O da son dokuz yıldır geniş bir alana yayılan savaş politikalarıdır. Bu politikanın özünü oluşturan da “çökertme planı”dır.
Çökertme nedir, ne çökertilecek veya ne tasfiye edilecek, ortadan kaldırılacaktı? Çökertilmede hedeflenen Kürtlerin özgürlük istemleridir, bunun için verdikleri meşru mücadelesi oluyor.
2013-15 yıllarında Kürt sorununun çözümü için PKK Lideri Abdullah Öcalan’la yürütülen diyalog süreci olumlu sonuçlar veriyordu. Kamuoyunun çözümüne verdiği destek yüzde 70-80 gibi çok yüksek bir seviyedeydi. Ancak bu yüksek destek bir tarafa bırakılarak “çökertme planı” aşamasına geçildi. Bunun en sarih nedeni katı ulus-devlet paradigması buna hazır değildi, esnemek istemiyordu. Yüzyıllık homojenleştirme, herkesi Türk yapmaya çalışan kurumsal yapının direnmesidir bu. Diyalogdan murat edilen, Kürtlerin “Tamamdır” deyip Türk olmayı kabul edeceği beklentisiydi. Çok kabaca bunu ortaya koymak doğru olandır. Öyle çok teorik-felsefi çözümlemelere de gerek de kalmaz.
Bu beklenti gerçekleşmeyince hatta çözüme destek yüksek olunca yeni bir faza geçiş yapıldı. Bilinen dokuz yıllık “çökertme” süreci böyle başladı. Başta ekonomi olmak üzere hemen her şey “çökertmeye” göre ayarlandı ve pratikleştirildi. Bu süreç her iki taraftan büyük kayıplara yol açtı. En çok da devlet her alanda kayıplar yaşadı; ekonomik, sosyal, siyasal her alanda çürüme düzeyine varan sonuçlar yaşandı, derinleşerek yaşanmaya devam ediyor.
Son seçimlerde de görüldüğü gibi özgürlük taleplerinin çökertilemediği, hatta belki de eskiye göre daha diri ve canlı olduğu açığa çıkmıştır. Seçimlerden sonra şu parti kaybetti, bu parti kazandı gibi değerlendirmeler yapılıyor. Ancak Kürt bileşiğinin içinde yer aldığı DEM Parti’ye bu kazananların içinde pek yer verilmiyor. Meseleye sadece oy artımı açısından bakmak ve Kürtlerin başarısını görünmez kılma oyunları oluyor bunlar.
Halbuki oy açısından da DEM ciddi bir artışı yaptı. Çoğu yerde yaptığı kent uzlaşısı veya değişik taktikler sonucu aday göstermedi, seçim çevresinin özelliklerine uygun taktik hamleler yaptı, sonuçları tayin edecek neticeler sağladı. Yani başarılı bir seçim süreci yaşadı DEM.
Yine başarıyı sadece DEM’e ve onun seçim çalışmalarına indirgemek eksik değerlendirme olur. Özgürlük mücadelesini geniş bir çerçevede ele almak doğru sonuçlara götürebilir ancak. Örneğin Öcalan üzerindeki mutlak tecrit ve iletişimsizliğine dönük yürütülen çalışmalar, Adalet Nöbetleri, cezaevlerinde tutsakların açlık grevleri, iki kolda yürütülen Özgürlük Yürüyüşleri, Newroz kutlamalarına başta Kurdistan olmak üzere dünya genelinde katılan toplamda milyonların özgürlük haykırışları gibi daha da uzatılabilecek demokratik eylemleri, özcesi birleşik özgürlük akışının ortaya çıkardığı neticedir seçim sonuçları.
Van seçim sonuçlarına adeta mazbataya el konulması, AKP adayına verilmesine halkın ortaya koyduğu demokratik ve meşru tepki, direnme çıkışı “çökertmenin” sonuç vermediği, Kürtlerin dimdik ayakta durdukları, özgür ve demokratik yaşamda ısrarla hakikatini haykırıyorlar.
Yine ilk kez bu düzeyde bir dayanışma ağı açığa çıktı. Başta CHP olmak üzere Van’la geniş bir dayanışma gösterildi. Genelde milyonlar sokaklara çıkarak demokratik tavırlarını gösterdi. O gösterileri aynı zamanda özgür ve demokratik Türkiye’nin ayak sesleri olarak da görmek yanlış olmaz. Yani başta Kürt sorunu olmak üzere halkların ve toplumsal kesimlerin sorunlarının çözümüne, demokratik ve özgür yaşama yaklaşmaya doğru birkaç adım daha atıldı.
Çökertmek isteyenler çöküşe doğru yol alıyor. Van’daki mazbata meselesinde geri adım atmak, seçim yenilgisinden ders çıkaracaklarını beklemek gerçekçi değildir. Bazı çıngarlar çıkarırlar. Olası Güney ve Rojava’ya girecekler. Fakat sonucu bunlar tayin etmez. Demokratik ve özgür yaşam hakikati “Güneş” gibi parlıyor.