Biz Sincan Kadın Kapalı Mahpushanesi’nde 60’a yakın politik kadın tutsağız. Ağır tecrit koşullarına rağmen ülkemizin demokratik cumhuriyetle daha eşitlikçi, özgürlükçü, barışçıl tüm farklılıkların yan yana demokratik yaşam inşasına daha fazla ihtiyaç olduğu bir süreçten geçtiğimizin farkındayız. Bedenini açlığa yatırmak da dahil bu farkındalığın görülmesi için mücadele ediyoruz.
Bu nedenle tüm medya kurum ve kuruluşlarının genel yayın yönetmenlerine, gazetecilere, yerel ve ulusal tüm basın çalışanlarına sorumluluklarınızdan dolayı bir meslektaşınız olarak size yazmaya değer veriyorum.
Ülkemiz ağır ekonomik, siyasal, sosyal krizin içinde her gün daha fazla kaosa sürüklendiğinin sizler de farkındasınız. Bunun en temel nedenlerinden biri kadın ve Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmemesinden dolayı kaosun daha da derinleştiği aşikârdır.
Böyle bir süreçte ülkemizde savaş ve çatışmaların diyalog yoluyla çözülmesine en anlamlı katkıyı sağlayacak olan medyanın barış gazeteciliği, barış dili, kalemi olduğu size de sorumluluk yüklemektedir; hem de daha fazla olarak…
Kürt sorunu ve Filistin sorununun birbirine benzerliği dolayısıyla İsrail gazeteci Gideon Levy, 7 Ekim 2023’te İsrail’e eylem düzenleyen Filistinlilere İsrail devlet uygulamalarının zemin hazırladığını kaleme alan yazısında şöyle diyor: 53 yıllık bir işgal ve 15 yıllık bir kuşatma her zaman böyle bir durumlara yol açar. (…) Şimdi bir yandan yıllarca süren yok saymanın ve gruplara ağır bir ayrımcılığa uğratılmasının sonucunu yaşıyoruz. Aynı zamanda kardeşlerinin İsrail işgali ve baskısı altında biteviye acı çektiğini gördüler. Bunun patlayacağı kesindi ve oldu. İşte (…) küstahlığının kaçınılmaz sonucu: İsrail ne isterse yapar ve bundan sorumlu tutulmaz, hesap ödemez, düşüncesinin sonucu. Ordu tarafından desteklenen yerleşimcilerin pogromu için Batı Şeria’da sivillerin ve masum insanların saldırıya uğraması ve öldürülmesi için hesap ödemez. (…) Gazze bir kafes, dünyanın en büyük hapishanesi. 17 yıldır kafeste yaşayan insanlar direnmek istiyorlar ve imkanları varsa bunu yapıyorlar. Batı Gazze etrafındaki bariyerleri inşa etmek için milyonlarca dolar harcandı. Yerin altında ve üstünde inanılmaz bariyerler, elektronik araçlar ve sonunda direniş olduğunu anlıyorsunuz ki, o bariyerleri yıktılar.”
Gideon Levy, sadece hak odaklı barış gazeteciliği görevini bu yazıyla yapmış oluyor. Türkiye’deki tüm gazeteler bu yazıyı manşetten verip Levy’i kutladı.
Şiddet ve savaşların kıyaslanarak birinin diğerinden daha iyi ya da daha kötü olduğunu söylemek hak savunuculuğu değil, savaşın sürdürücüsü demek olduğunu biliyorsunuz. Türkiye’de de hak odaklı barış gazeteciliğinin Kürt ve Türk toplumunun barış umudunu nasıl büyüttüğümüzün örneğini yaşadık.
Nitekim 28 Şubat 2015 günü, Sayın Öcalan ile AKP hükümeti-devleti arasında Dolmabahçe protokolü imzalandığında yayın çizgisi ne olursa olsun medya organlarının barış gazeteciliği sorumluluğuyla attıkları manşetler şöyleydi: Şimdi Barış Zamanı (Sabah), Dolmabahçe anlaşması (Cumhuriyet), Bu bir çağrıdır (Habertürk), Silahlara veda çağrısı (Yeni Şafak), Çözüm sürecinde silah bırakma tartışmaları (Zaman), Silah bırakma süreci (BirGün), Barış baharı (Star), 10 ilke çağrısı (Özgür Gündem), Silahlara veda çağrısı (Taraf), İlk kez ortak açıklama (Evrensel), Barışa dev adım (Akşam), Tarihi çağrı (Takvim), Güzel şeyler oluyor (Güneş), Tarihi gün (Türkiye), Silahın dili sona erecek (Akit)… İki, üç gazete dışında tüm bu manşetler toplumsal barışın gerçekleşme umuduna can suyu taşıdı. Dahası 14-28 Mayıs 2023 genel seçimlerinde PKK tek taraflı ateşkes ilan etti. Bu fırsat değerlendirilmediği gibi tek olumlu söz dahi söylenmedi.
En büyük şiddet tekeli ve örgütü haline gelmiş ulus devletleri eleştirmeden barış gazeteciliği yapılamaz. Eğer ulus devlet silah kullanıyorsa reddettikleri de silah kullanacaktır. Barış gazeteciliğinin görmesi gereken demokratik cumhuriyetin geleceği ile Kürt özgürlük sorununun demokratik, barışçıl çözümü iç içe geçmiş oluşudur. 100 yıldır dört ulusal devletin Kürt halkına inkâr, imha ve tek dili dayattığı bir gerçek. Fırsat buldukça isyan eden Kürtler hiç isyansız kalmadı. Süleyman Demirel, “PKK, 29. isyandır” demişti. İnkâr, hiçbir iktidara kazandırmadı. Mutlak zafer de olmayacak. Savaşları bitirecek ve politikayı silahların gölgesinden çıkaracak olan da silah bulundurma tekelini elinde tutan ve politikasının temeline zoru koyan ulus devleti görmeden barış gazeteciliği yapılamaz.
Bugün Kürt sorununun devlet tarafından güvenlikçi politikalarla çözmeye yönelmesiyle barış öncüsü Abdullah Öcalan üzerinde tecridi mutlaklaştırması, medyanın hak odaklı barış dili (kalemi, yorumu) haberciliğini ötelemesi, mevcut durumun daha da ağırlaşmasına yol açtı, açmaktadır. Bu nedenle bugün barış gazeteciliğine daha fazla ihtiyaç duyulan bir süreçteyiz. Ulusal ve uluslararası evrensel yayıncılık ilkelerinin tanımıyla barış gazeteciliği şudur: Toplumsal ve toplumlar arası gerilim ve çatışma ve kadın konularının hak odaklı perspektifle ve şiddet dışı yöntemlerle çözümlenmesi yönünde etik üzerine kurulu gazeteciliktir. Yani hak haberciliği perspektifidir.
Bugün genelgeçer gazeteciliğin savaşçı şiddeti derinleştiren, hak ihlali yapan haberciliğin ülkemizdeki kaosu (çatışmayı) derinleştirdiğini ne yazık ki her dakika şiddeti alevlendiren haber dili hâkim kılınmıştır. Bu da her gün Kürt, Türk gençlerinin ve kadınların ölümüne, toplumu yıkıma sürüklemektedir.
Bu durum, tarihle yüzleşilmemiş ve sorumluluğu üstlenilmemiş kayıplar, acı, gözyaşı dolu ülkemizde medyanın çatıştırıcı dili yastan çıkmayan toplum yaratmaya hizmet etmektedir. Linç girişimlerine ve iç çatışmalara zemin hazırlamaktadır.
Oysa barışın zemini her zaman oluşabilir. 2024 Newroz’unda milyonlar toplumsal barış talebiyle haykırdı. Öncüsünü de barış öncüsü Öcalan’ı işaret etti. Alandaki kadınlardan biri “Biz ne iş ne de aş istiyoruz, biz barış istiyoruz” dedi. Çünkü savaşın yoksullaştırdığını biliyor.
Evet, ülkemizde barışın gerçekleşmesine, barış gazeteciğini hâkim kılarak çözüm ve diyalog sürecinin başlamasına tarihi katkı sunabilirsiniz.
Sizlerden beklenti -ki mesleki etik gereği- bu süreçte sorumluluk almanız, ülkemizde sorunlarımızı güvenlikçi politikalardan uzak çözebilmektir.
Toplumsal barışın sağlandığı bir ülkede buluşmak dileğiyle…