Küresel emisyonların yüzde 80’inden 57 şirketin sorumlu olduğu raporlandı. Dünyayı adeta yok oluşa sürükleyen kapitalizm, iklim zirveleriyle sermayeye yeni yağma alanları açarken, emisyonlar artış göstermeye devam ediyor
Paris Anlaşması’nın imzalanmasından bu yana dünyanın en büyük emisyon salımcılarına ilişkin güncellenmiş verileri içeren bir rapor Carbon Majors tarafından yayınladı. Rapora göre, çoğu fosil yakıt şirketi, Paris Anlaşması’ndan sonraki yedi yılda, anlaşmanın kabulünden önceki yedi yıla kıyasla daha fazla fosil yakıt üretti. Paris Anlaşması’ndan bu yana üretilen küresel CO2 emisyonlarının çoğunluğu, üretimi yavaşlatmakta başarısız olan küçük bir grup yüksek emisyon salan üreticiden kaynaklanıyor.
57 şirketin ilk 5’i
Paris Anlaşması’ndan bu yana küresel CO2 emisyonlarının yüzde 80’inden sadece 57 şirket sorumlu. Diğer yandan 2016’dan 2022’ye kadar fosil yakıtlar ve çimentodan kaynaklanan küresel CO2 emisyonlarının yüzde 88’inden ise 117 şirket sorumlu. 57 şirketin ilk 5’i, Chevron, ExxonMobil, BP, Shell ve ConocoPhillips, tarihsel fosil yakıt ve çimento CO2 emisyonlarının yüzde 11,1’inden (196 GtCO2) sorumlu.
Devlet şirketlerinde artış
En büyük 5 devlet şirketi ise Saudi Aramco, Gazprom, National Iranian Oil Company, Coal India ve Pemex, tarihsel fosil yakıt ve çimento CO2 emisyonlarının yüzde 10,9’undan (194 GtCO2) sorumludur. 2015’ten bu yana kömür arzı şirketlerden devlete ait kuruluşlara kaydı. Şirketlere ait kömür üretim emisyonları 2015’ten 2022’ye kadar yüzde 27,9’luk bir düşüşle 939 MtCO2e azaldı. Ancak, emisyonlar 2015-2022 yılları arasında ulus-devlet ve devlete ait üreticilerden 2.208 MtCO2e ve 343 MtCO2e olarak sırasıyla yüzde 19 ve yüzde 29 artış gösterdi.
Asya kıtası öne çıkıyor
Fosil yakıt şirketlerinin çoğunluğu, Paris Anlaşması’ndan sonraki 7 yılda, önceki 7 yıllık döneme kıyasla daha yüksek üretim gerçekleştirdi. Devlete ait şirketlerin yüzde 65’i ve özel şirketlerin yüzde 55’i 2016- 2022 döneminde 2009-2015 dönemine kıyasla daha yüksek üretim yaptı. Paris Anlaşması’ndan sonra devlete ve sermayeye ait şirketlerin üretimindeki artış, öncesine kıyasla en çok Asya’da görülüyor. 5 Asya şirketinin tamamı ve devlete ait 10 Asya kuruluşundan 8’i, 2009- 2015 dönemine kıyasla 2016-2022 döneminde daha yüksek emisyonlarla bağlantılı. Bu durum öncelikle Asya kömür üretiminden kaynaklanan artan emisyonlarla ortaya çıkıyor.
Atılan her adım sermaye çıkarı için
1992’de Rio De Janeiro’da yapılan Dünya Zirvesi’nde kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (BMİDÇS) ek olarak kabul edilip, 1997’de Japonya’nın Kyoto şehrinde karara bağlanan Kyoto Sözleşmesi 16 Mart 1998’de imzaya açılmış ve 15 Mart 1999’da son halini almıştı. Kyoto sözleşmesiyle karbon ticaretinin önü açılırken, 2015 yılında imzalanan ve 2016’da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması’yla küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2050’ye kadar sera gazı emisyonlarını ‘net sıfır’ hedefinin beraberinden Emisyon Ticaret Sistemi (ETS) yürürlüğe sokuldu. Net sıfır ile karbon yakıtlardan vazgeçmek şöyle dursun her geçen gün büyümekte. Net sıfır oyunu ile kömürlü bir termik santral sahibi şirket diğer yandan GES, RES vb enerji yatırımı yaptığında ‘net sıfır’ hedefini tutturuyor olması sermaye için sadece genişleme adımından başkaca bir şey değil.
Devletlerden yalan beyanlar
Dünyadaki birçok ülke Birleşmiş Milletler’e sundukları raporlarında sera gazı emisyonlarını eksik bildirdiği belirlenmişti. Washington Post’ta yayınlanan bir araştırmada, 196 ülke raporunun incelenmesi sonucunda ülkelerin emisyonlarını beyan ettikleri ile atmosfere gönderdikleri sera gazları arasında devasa bir uçurum olduğunu ortaya koyarken, kapitalizmin yalanlarının asla bitmeyeceği açığa çıkıyordu. 8,5 milyar ton ile 13,3 milyar ton arasında verinin eksik rapor edildiği ve bu gizlenen verinin karbon kirliliğinin yaklaşık yüzde 25’ine tekabül ettiği bağımsız araştırmacılar tarafından belirlenirken, küresel ısınmanın 1,5 derece olmazsa 2 derece ile sınırlanmasının bu veriler ışığında mümkün olamayacağı net olarak ortaya çıktı.
Nükleer 3’e katlandı
Bugüne kadar gerçekleştirilen tüm iklim zirvelerinin gündemi karbon yani emisyon ticaretinin yürürlüğe sokulması üzerineydi. Ülkelerin karbon salınımlarını düşürmek üzere verdikleri sözler bir yana aksine salınımlar günümüze kadar artarak devam etti. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde düzenlenen COP28’de 100 ülke, yenilenebilir enerji kullanımını 2030 itibarıyla üç katına çıkarmayı taahhüt ederken, 2050’de net sıfır emisyon hedefine ulaşılması ve küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılması için nükleer enerjinin kilit rol oynadığını iddiasıyla, ‘Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu’nu imzalaması dikkat çekiydi.
Her şey sermaye için!
İklim değişikliği ve küresel ısınma, aşırı üretim ve tüketimlerin doğal yaşam üzerinde oluşturduğu yıkımın bir sonucuyken, aşırı üretimlerden asla vazgeçemeyecek olan kapitalizmin küresel ısınmaya çare bulacağız iddiasıyla düzenlediği zirvelerde kapitalist büyümeyi sağlamak dışında hiçbir hedef olmadığı gibi fosil yakıtlardan vazgeçmek gibi bir niyet de yok. Kapitalizm, büyüyememe sorununu iklim sorunu üzerinden fırsata çevirip yeniden yüksek büyüme olanaklarını yaratmak istiyor. Çin’in “enerji depolama gibi temel teknolojiler henüz olgunlaşmamışken” ifadelerinde kendini bulan, lityum vd. nadir toprak element ve mineral madenciliği; süren konvansiyonel madenciliğin yarattığı yıkımları çok aşan bir yıkım ortaya çıkarılacak olması ise dünyada her geçen gün büyüyen ekolojik krizi çöküşe taşıması ise kapitalistlerin gündeminde hiç yer almadı ve almayacak.
EKOLOJİ SERVİSİ