Haber takibi yapan gazetecilerin gözaltına alınıp işkenceye maruz kalmalarına tepki gösteren basın meslek örgütleri, gazeteciler üzerinden topluma gözdağı verilmek istendiğini belirtti
Wan Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın daha önce verilen memnu haklarının mahkeme kararı ile geri alınmak istenmesine karşı 3 Nisan günü İstanbul Esenyurt’ta yaşanan protestoları takip eden Mezopotamya Ajansı muhabiri Ferhat Sezgin, gazetemiz muhabiri Sema Korkmaz, Pir Haber Ajansı (PİRHA) muhabiri Dilan Şimşek ile ArtıGerçek muhabiri Müzeyyen Yüce polislerce gözaltına alınıp şiddet gördü.
Polislerin burnunu kırdığı MA muhabiri Ferhat Sezgin ve diğer gazeteciler iki gündür İl Emniyet Müdürlüğü’nde tutuluyor.
Basın meslek örgütü yöneticileri, gazetecilerin haber takibi yaparken gözaltına alınıp şiddete maruz kalmasına tepki gösterdi.
MLSA: Medya kuruluşlarına mesaj göndermeye çalışıyorlar
Medya ve Hukuk Çalışmalar Derneği (MLSA) Eş Direktörü Veysel Ok, polislerin ve Türk yargısının gazetecilere yönelik şiddeti rutin bir iş haline getirdiğini, bunun ise toplumu dizayn etmek ve gözdağı verme amacı taşıdığını ifade etti. Ok, “Bu şiddetin diğer bir ayağı ise, diğer bütün medya kuruluşlarına mesaj vermeye çalışıyorlar. ‘Yaşanan hak ihlallerini topluma ulaştırırsanız, siz bu şekilde muamele yaparız’ diyorlar. Böyle bir olay karşısında bütün basın meslek örgütleri ve siyasi partilerin gazetecilere sahip çıkması gerekir” dedi.
MA muhabiri Ferhat Sezgin’in burnunu kıran polislerin “intikam” almak istediğini söyleyen Ok, “Mezopotamya Ajansı hak odaklı haber yaptığı için sürekli polisler tarafından hedef alınıyor. Ferhat Sezgin’e yapılan açıkça işkencedir ve bu da suçtur. Maalesef Türkiye’de bir cezasızlık politikası olduğu için polisler daha rahat davranarak hukuksuz davranmayı kendilerine hak olarak görüyorlar” diye konuştu.
‘Sorumlusu iktidar’
İşkencenin asıl sorumlusunun iktidar olduğunu vurgulayan Ok, “Kamu görevlileri suç işliyorsa bunun sorumlusu siyasi iktidardır. Van olaylarında biliyoruz ki sahada en çok şiddete uğrayan gazetecilerdi. Bacağı kırılan, kamerası kırılan gazeteciler oldu. Polisler bunu yaparken şundan eminler, herhangi bir yargı cezası ile karşılaşmayacaklar. Bu cezasızlığa karşı dayanışmak ve ortaklaşmak gerekir” dedi.
Basın-İş: Düşmanca bir tutum
Basın-İş Sendikası Genel Başkanı Turgut Dedeoğlu ise, gazetecilere yönelik şiddetin “düşmanca bir tutum” olduğunu ifade etti.
Kendilerini devletin yerine koyan polislerinin zorbalığı kendilerine hakmış gibi gördüklerini dile getiren Dedeoğlu, “Türkiye’nin her bölgesinde gazetecilere yönelik bu tür baskılar var. Sahada polisler tarafından kameraları kırılıyor, darp ediliyor ve görüntüleri siliniyor. Bunlara baktığımızda bunların hepsi anayasal bir suçtur. Bu mesleği halk için yapılıyor. Onun için herkesin gazetecilere sahip çıkması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Gazetecilere yönelik bu şiddetin demokratik bir Türkiye ortamında mutlaka hesabının sorulacağının söyleyen Dedeoğlu, “Bu ülkede gazetecinin milliyeti yoktur. Gazeteci bir kamu mesleğidir ve halka karşı görevi olan bir meslektir. Onun herkesin gazetecilere saygılı olması gerekir” dedi.
TGS: Sezgin’in burnun kırılması kabul edilemez!
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Sekreteri Banu Tuna de, uzun süredir Türkiye’de kimin gazeteci olduğuna iktidarın karar verdiğini belirtti.
Özgür Basın’a yönelik baskı ve yıldırma politikalarının süreklileştiğine dikkat çeken Tuna, “Ferhat Sezgin’in polis tarafından burnunun kırılması kabul edilemez. Bunun kazara yaşanmış bir olay olduğunu da düşünmüyorum. Polis güçleri, toplumsal eylemlerden tanıdıkları, aşina oldukları basın çalışanlarına özellikle düşmanca davranıyor. Bu örnekte görev yaptırmama, darp, işkence var ve bunların hepsi suçtur. Tüm meslektaşlarımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Kaynak: MA