Aydın Germencik’te tarım arazilerinde oluşan dev yarıklar Karacasu’da da meydana geldi. JES’lerin yeraltı suyunu tüketmesinden kaynaklı olarak yaşanan yarılmaların dışında su kuyuları ve dereler ise JES atıklarıyla zehirlenmekte
Aydın’da yoğunlaşan Jeotermal Enerji Santraller (JES) bölgeyi zehirlemeye devam ediyor. Uygulamalar nedeniyle incir, zeytin ve üzüm bahçeleri kurumaya başlamış, bundan 2,5 yıl önce Germencik’e bağlı Hıdırbeyli, Mursallı ve Ömerbeyli Mahalleleri’ndeki tarım arazilerinde 1 kilometre boyunca ilerleyen yarılmalar yaşanmıştı. Yine Aydın’da en çok JES bulunan Karacasu’da 150’yi aşan sayıda incir ve zeytin ağacı oluşan dev yarıklar tarafından yutuldu. Geçtiğimiz Temmuz ayında ise yarıkların oluştuğu araziler yaklaşık 50 metre yerinden kayarken bu kaymaların halen sürmekte olduğu belirtiliyor. Karacasu ile Kuyucak ilçesinde JES kuyularının sayısı 150’ye ulaşırken, bölgede aralıksız kuyu açma çalışmalarının sürüyor olması felaketlerin tetikleyicisi olarak öne çıkıyor.
10 metre derinlikte yarık
Karacasu’da arazi içinde 8-10 metre derinlikte dev yarıklar oluşurken, 150’yi aşkın incir ve zeytin ağacı kökünden sökülüp toprak altında kalarak bir bahçe evi de yıkıldı. Yurttaşlar yarıkların tünel ve kanyona benzediğini ifade ederken, bunun bir afet olmadığını belirtti. Belediyede su işlerinden emekli bir yurttaş, emekli olunca bu ağaçları diktiğini belirterek, büyük bir maddi zarara uğradıklarını söyledi. Aydın Ses gazetesinden Günay Pabuşçu’ya konuşan yurttaş, “Sadece benim arazimde 100 kadar incir, 30 kadar zeytin vardı. 3-5 tanesi dışında hepsi toprak altında kaldı” dedi.
Hiçbir yetkili kurum ilgilenmiyor
Yurttaş arazide sorunlar ortaya çıktığında her yere başvurduğunu belirterek, “Biz su kullanırken parayı DSİ’ye yatırıyoruz ama DSİ’den bir sorumlu gelip de derdimizi dinlemedi. Kimse sorumluluk almadı. AFAD geldi bir tek. Onlardan da bir geri dönüş alamadım. Ziraat Odasına gittim. Onlar da bir şey söylemedi. Kaymakamlığa çıktım oradan da hiçbir öneri alamadım. Doğal afet dediler geçtiler. İlçe Tarımdan da bir netice alamadım. Mahkemeye davacı oldum. Hala keşfe gelinecek. 4 bin 700 metrekare benim arazi var. Diğer bir vatandaşın arazi 6 bin 900 metrekare. Yan taraftaki 10 dönüm. Toplam 14 dekar yer etkilendi. 30 metreden fazla yola doğru kaydı. 7-8 metreyi bulan yarıklar oluştu. 10’dan fazla yerde bu yarıklar var” dedi.
JES’ler tartışılmıyor
Olaya tanık olan bir vatandaş, “Ekim yaptık bitirdik. Acayip bir gürültü yükseldi. Kepçe mi çalışıyor dedik. Aradık baktık göremedik. Ne olduğu anlayamadık. Gürültü çok acayip bir şeydi. Gacır gucur öttü. Bir baktık yerin yarısı gitti. Arkadaşlardan biri bağırdı traktörleri motosikleti alın diye. Sonra işte arazi sahiplerine haber verdik” dedi. Diğer yandan 2021 yılında Germencik’in dört bir yanında çatlaklar oluşmaya başladı. Germencik’te 16 jeotermal enerji santrali ve 150’ye yakın sondaj kuyusu, yer altı sularını boşaltıyor olmasından dolayı yaşanırken, Karacasu’da JES gerçeğinin tartışma dışı tutulması dikkat çekici.
JES’ler suları tüketip kirletiyor
JES’ler bir termik santral olan ve GWh başına ortalama 2700 m3 su kullanan santrallerin bulunduğu bölgede hava kalitesi bozulurken, aynı yeraltından çekilen ve ağır metaller barındıran atık sularını da çevreye yayarak büyük bir ekolojik yıkım yaratmaktadır. Yoğun su kullanımları bölgelerde su kıtlığına yol açarken, aynı zamanda atık suların bir kısmının yeraltına deşarj edilmesinden kaynaklı olarak yeraltı sularını da hem kirletmekte hem de tüketmektedir. Temiz yenilenebilir enerji safsatası ile süslenen bu işletmeler sabit sermaye gideri dışında işletme giderleri en düşük olan santraller olması bakımından sermayeye çekici gelen yatırımlardır. Santrallerde çok az sayıda çalışan olması, kömürlü ya da doğalgazlı termik santraller gibi hammadde gideri baskısı olmayan sıfır hammadde gideriyle çalışırlarken, bulundukları bölgeyi zehirleyerek yaşanmaz yer haline dönüştürmektedirler.
JES’ler deprem riskini büyütür
Deprem bilimcilerin bölgede 5 ile 7 arasında büyük bir deprem beklendiği yönünde yaptıkları uyarılar olmasına karşın yeraltı çatlaklarına olan ilgisizlik gibi, depreme dair de hiçbir çalışmanın yapılmıyor olması dikkat çekici. Jeotermal kaynaklara ulaşmak amacıyla yapılan sondajlarla yeraltının bin ila 5 bin metre derinliğine kadar inilerek ulaşılan yüksek sıcaklıktaki akışkan yeryüzüne çekilir. Bu akışkan içinde siyanür dahil birçok ağır metal bulunduğu bilinmektedir. Jeotermal enerji santrallerinde genellikle rezervuarı beslemek amacıyla yeraltından sıvıyı çekebilmek için yeraltına ayrıca su basılır. Sondajın kendisi depremleri tetiklerken sondaj sırasında salınan suyun ve santralde soğuyan akışkanın bir kısmının geri basıldığı reenjeksiyon kuyularında uygulanan bu işlemin fay hatlarında çeşitli dengesizliklere sebep olduğu bilimsel raporlarda yer almaktadır.
EKOLOJİ SERVİSİ