Marmara Bölgesi’ndeki cezaevlerine dair yıllık hak ihlalleri raporunu kamuoyuyla paylaşan ÖHD İstanbul Şubesi, açlık grevine giren tutsaklara verilen disiplin cezalarına dikkat çekerek cezaevlerinde hak gaspları ve baskının arttığını aktardı
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu, Marmara Bölgesi’nde yer alan 20 cezaevine ilişkin yıllık hak ihlalleri raporunu açıkladı. Raporu, ÖHD Hapishane Komisyonu üyesi Zelal Aydoğan paylaştı.
Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı, Edirne Kadın Kapalı, Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı, Tekirdağ 2 No’lu T Tipi Kapalı, Çorlu Yüksek Güvenlikli Kapalı, Marmara 2 No’lu L Tipi Kapalı, Marmara 3 No’lu L Tipi Kapalı, Marmara 5 No’lu L Tipi Kapalı, Marmara 7 No’lu L Tipi Kapalı, Marmara Kapalı, Bakırköy Kadın Kapalı, Metris R Tipi Kapalı, Maltepe 2 No’lu L Tipi Kapalı, Ümraniye T Tipi Kapalı, Gebze Kadın Kapalı, Kandıra 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı, Kandıra 2 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı, Düzce T Tipi Kapalı ve Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nu kapsayan raporda yer alan bilgilerin, dernek üyesi avukatların cezaevlerine yaptıkları ziyaretlerde edindikleri bilgiler ve tutsak aileleri ile yapılan görüşmelerden elde edildiğini ifade edildi.
Söz konusu 20 cezaevinde yaşanan hak ihlallerini tek tek sıralayan Komisyon üyesi Zelal Aydoğan, 3 kişilik koğuşlarda 6-7 tutsağın kaldığını, koğuşlara kameralar yerleştirildiğini, tutsaklara su kotası uygulanıp yine verilen suyun kireçli olduğunu, hiçbir hijyen ihtiyacının karşılanmadığını, tutsakların yaptığı başvurulara ise idareler tarafından cevap verilmediğini paylaştı.
Açlık grevinde bulunan tutsaklara disiplin cezası verildiğini söyleyen Aydoğan, doktorların kelepçeli muayene dayattığı, çıplak aramayı kabul etmeyen tutsakların darp edildiğini ifade etti.
Hak gaspları ve baskılar artıyor
Halka yönelik sert politikaların cezaevlerinde daha ağır şekilde uygulandığını dile getiren Av. Aydoğan, “Devletler, taraf oldukları sözleşmelerde yer verilen işkence yasağını da göz önünde bulundurarak hapishanelerde işkencenin önlenmesi için gerekli tedbirleri almalıdır. Özellikle yüksek güvenlikli hapishanelerde tutulan mahpusların beden ve ruh sağlıkları için uzun süre veya süresiz sosyal yalnızlaştırmaya maruz bırakılmamaları gerekmektedir. Spor, sohbet gibi faaliyetler sayesinde mahpuslar sürekli kaldıkları hücrelerin dışına çıkmakta, 7 gün 24 saat birlikte kaldıkları sınırlı sayıdaki kişilerden farklı kişilerle sohbet ederek sosyalleşme imkanı bulmaktadır. Ortak alan faaliyetlerinin kanunda belirtilen düzenleme çerçevesinde dahi yaptırılmıyor olması, mahpuslar açısından ceza içerisinde cezaya dönüştürülmüştür. Hapishanelerde kitaplara getirilen kısıtlamalar ile dergi ve gazetelere getirilen yasaklamalar nedeniyle mahpuslar ifade özgürlüğü kapsamında bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü ve haber alma hakkından faydalanamamaktadır” diye konuştu.
Kürtçe’ye yönelik yasaklar
Aydoğan, cezaevlerine gönderilen kitap, dergi ve gazetelere getirilen yasaklamaların ise “ifade özgürlüğü” hakkının ihlali olduğunu vurguladı. Aydoğan, “Tutsakların ailelerine yazdıkları mektuplar ya da tutsakların ailelerinden gelen mektuplar dahi hiçbir gerekçe gösterilmeden engellenmektedir. Özellikle mahpuslar tarafından yazılan Kürtçe mektupların gönderilmemesi ya da mahpuslara gelen Kürtçe mektupların engellenmesi dışarıda Kürtçe’ye yönelik süren ayrımcılığın cezaevlerinde de devam ettiğini göstermektedir” dedi.
Tedavi hakkı engellemeleri
Son dönemlerde mahpusların tedavi ve sağlık hakkına yönelik ihlallerde de artış yaşandığını söyleyen Aydoğan, “Hapishanelerde yüzlercesi ağır binlerce hasta mahpus bulunmaktadır. Hastane sevklerinde ağız içi aramalar, mahpuslara tekli ring aracı ve hastanede kelepçeli muayene dayatmaları artmış, bu durum hasta mahpuslar açısından birer işkence sürecine dönüştürülmüştür. Bu uygulamalar nedeniyle mahpuslar hastaneye gidememekte, gitse bile muayene ve tedavi olamamaktadır. Koşullu salıverilme tarihi geldiği halde soyut ve kanıtlara dayanmayan nedenler ile subjektif görüşlerin dayanak yapıldığı idare ve gözlem kurulu kararları ile uzun yıllardır hapishanede tutulan mahpusların tahliyeleri engellenmekte, mahpuslar koşullu salıverilme hakkından yararlandırılmamaktadır” ifadelerini kullandı.
Açlık grevleri
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması için başlatılan açlık grevlerine de değinen Aydoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: Eyleme katılan kişi sayısı hapishaneden hapishaneye değişiklik gösterse de tutsaklar ortalama ikişer-üçer kişilik gruplar ile onar günlük açlık grevi yapmaktadır. Tutsakların talebi ise; Türkiye’nin taraf olduğu Uluslararası Sözleşmeler, Anayasa ve Ceza İnfaz Kanununda güvence altına alınan temek hak ve özgürlükler doğrultusunda Abdullah Öcalan üzerindeki hukuka aykırı tecridin son bulması, Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmesinin sağlanmasıdır.”
Uzun süreli açlık grevleri yapmış olan tutsakların bağışıklık sistemi konusunda hekimlerin uyarı yaptığı, devam eden açlık grevinin tutsakların sağlığı üzerinde riskin arttığını ifade eden Aydoğan, “Bu sebeple tutsaklar daha fazla hak ihlaline uğramadan; herhangi bir yaşam hakkı ihlali olmadan açlık grevlerinin son bulması için Abdullah Öcalan’a uygulanan hukuka aykırı tecridin kaldırılması gerekmektedir. Sonuç olarak; Devlet, Anayasa ve kanunlarda kendisine yüklenen yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmeli, tutsaklara yönelik uygulanan hak ihlallerine son vermelidir” dedi.
Hatice Yıldız’ın durumuna dikkat çekildi
ÖHD üyesi avukat Xebat Demircan, cezaevindeki kızına ve kızının arkadaşına para gönderdiği için tutuklanan 75 yaşında müvekkili Hatice Yıldız’ın durumuna dikkat çekti.
Sağlık durumu cezaevinde kalmaya uygun olmayan müvekkiline yönelik tek suçlamanın cezaevine para göndermek olduğunu söyleyen Av. Demircan, “Terörizmin finansmanı kanununa muhalefet’ten hüküm giydirildi. Bu suçun gerçekleşmesi için karşıda bir örgüt üyesinin olması gerekiyor. Para yatırılan kişi cezaevindeki bir tutsak. Devletin denetiminde olan bir mekanizmadan bahsediyoruz. Devletin kontrolünde giden para, devletin kontrolünde olan bir harcamadan bahsediyoruz. Biz bu konu ile ilgili başvurularımızı yaptık, takip ediyoruz. En kısa zamanda tahliye olmasını bekliyoruz” dedi.
Kaynak: MA