DEM Parti İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan Adayı Akın Birdal ile sayılı günlerin kaldığı seçimi konuştuk: Yeni bir operasyonun eli kulağında. Belki DEM Parti’nin alacağı oy yüzdesi yeniden bir diyalog, yeniden bir masanın kurulması sürecine etkisi olacağını düşünüyorum
Hüseyin Kalkan
“Halkın arasından olup da iyi olmamak mümkün değil, çok iyi geldi biz” diye başlıyor sorularımızı yanıtlamaya. DEM Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediye Eşbaşkan Adayı Akın Birdal. Birdal, nerde olursa olsun Kürt seçmenin tanıdığı ve değer verdiği bir isim. Kimsenin sesi çıkmazken İnsan Hakları Derneği’ndeki mücadelesi, uğradığı saldırılar, bir insan hakları mücadelesinin kahramanına işaret ediyor. O yüzden İzmir’den aday olunca başta Kürtler olmak üzere herkes sevinmiş. Sorunlarımızı bildiğimiz nezaketi ile cevaplıyor.
- İzmir nasıl bir kent, Kürtlerin ve diğer halkların sosyal yapıdaki yeri nedir?
İzmir tarihi bir dokusu var. Çok dilli, çok kültürlü, çok göç almış bir yapısı var. Herkes kendi farklılıklarını koruyarak birlikte yaşamayı içselleştirmiş. Böyle bir kültür oluşmuş. Ve yaklaşık burda 1,5 milyon Kürt seçmen var. 4 milyon 657 bin seçmenin 1.5 milyonu Kürt. Seçim çalışmaları sırasında gördük, her bir Kürt ilçesinin dernekleri var ve dernekler federasyonlaşmış. Bu derneklerin hepsi ile görüşüyoruz. Seçim sürecine girişle birlikte onlar mobilize oldular. İzmir 2019 ve sonrası demoralize olmuş, başkaların yedeği görülmekten dolayı biraz çözülme olmuş. Partisine oy verememesi nedeniyle bir uzaklaşma olmuş, ama şimdi böyle bir seçenek sunulması büyük bir karşılık buldu. Aday olmamız büyük bir heyecan yarattı. Bunu alanlarda görüyoruz ve her geçen gün de bu yükseliyor. Yeni bir umut ve heyecan yarattı.
- Nasıl bir kampanya yürütüyorsunuz?
Biz biraz bu yarışa geç başladık. Bir de bizim kampanyamızın bir hafta öncesinde Özgür Basın’dan -Bizim sesimiz olan sözümüz olan- arkadaşlar gözaltına alındılar. Mezopotamya Ajansı muhabirleri, Jinnews muhabirleri, partinin basın görevlisi arkadaşlar ve 4 gün gözaltında tutulduktan sonra ev hapsine hükmettiler. Biz onları ev hapsinde ziyaret ettik ama onların kampanyamızı izleyip haberleştirme imkanı ellerinden alındı. Toplumun en demokratik hakkı olan haber alma hakkı ellerinden alındı. Bu yüzdende tam görünür olamadık. Burda tabi AKP, CHP arasındaki geleneksel yarış sürüyor. Otobüsler, kamyonlar, minibüsler her yerde. Hem gürültü kirliliği hem çevre kirliliği yaratılıyor. Ne yazık ki biz son 10 gündür çalışmalarımızı hızlandırdık. Bir kitapçık çıkardık. ‘Ne istiyoruz, ne vaad ediyoruz?’ diye.
Bizim vaatlerimizin karşılığı var. Diğerlerinin yok. Onlar arkalarına sermayenin gücünü alıp giderken, biz halklarımızın gücünü yanımıza aldık ve gidiyoruz. Çok iyi bir durum var. İlçelere gidiyoruz, mahallelere gidiyoruz, seçim büroları açıyoruz. Yerel dernekleri ziyaret ediyoruz. Emek örgütlerini ziyaret ediyoruz. DİSK-KESK-TÜRK İŞ’i ziyaret ediyoruz. Meslek odalarını, dernekleri ziyaret ediyoruz. Alevi derneklerini, cemevlerini ziyaret ediyoruz. Burda İstanbul’dan, Ankara’dan farklı olan bir durum var bizim lehimize. CHP’nin aday tercihleri bir yarılma yarattı. Birçok demokrat insan sandığa gitmeyecekken şimdi, bizim kendilerine öyle bir seçenek sunmuş olmamızdan dolayı sandığa gidip oy kullanacaklarını ve çalışacaklarını söylüyorlar.
- Nasıl bir İzmir istiyorsunuz?
İzmir Homeros’tan, Aristoteles’ten geliyor. İzmir’in çok dilli, çok kültürlü oluşu hep övülmüştür, örnek gösterilmiştir. Viktor Hugo, İzmir’i görmediği halde bir şiirinde Ege’nin incisi olarak anıyor. İzmir’de insanlar kültürü ile, folkloru ile birlikte yaşamışlar. Bizi bunu koruyacağız, açığa çıkarcağız. İzmir’in doğası çok güzel. Buna sermayenin bir saldırısı var. Her yerde rant, kar hırsı ile yeşil alanları yapılaşmaya açmak, sanayileşmeye açmak çabası sürüyor. Büyük bir eko-kırım var. Bunu görüyoruz. Buna karşı önlem alacağız. İzmir’in yaşam kaynağı körfez, körfezin kıyısında 18 ilçe var. Körfezi koruyacağız. Ben 8 yıldır İzmir’deyim. Suyun en pahalı olduğu kent İzmir. İnsan hakları temelli bir yerel yönetim anlayışını geliştireceğiz. İzmir deprem fay hattında bulunuyor. Burda depreme dayanıklı bir yapı ve depreme dayanıklı altyapı projemiz var. Meslek odalarımızın katılımı ile çok iyi çalışmalar yapıldı. Kolektif bir yönetimi esas alıyoruz. Türkiye tek adam anlayışı ile yönetiliyorsa burda da yerel yönetimlerde de böyle olmuş. Biz bunu kollektif bir yönetime dönüştüreceğiz. Mahalle meclisleri, kuracağız ve sık toplantılarla kent hakkında kararlar alacağız. Belediyede çok dilli, çok kültürlü yönetim modelini kuracağız. Burda geniş bir göçmen kitlesi var ve ne yazık ki belediye hizmetlerinden yararlanamıyorlar. Bütün farklılıklara eşit bir hizmet vereceğiz. Ekolojik, demokratik ve kadın özgürlükçü bir paradigmamız var.
Ben eski bir Amed milletvekili olarak kalbimin yarısı Diyarbakır’da. Diyarbakır’ın barış anneleri ve adalet nöbetleri ile İzmir’in barış annelerini, adalet nöbetçilerini buluşturacağız. Amed’in kadınları ile İzmir’in kadınlarını buluşturacağız. Amed’in gençleri ile, Amed’in ekolojistleri ile İzmir’in emekçilerini, gençlerini, ekolojistlerini buluşturacağız. Diyarbakır’ın umudu ile İzmir’in umudunu birleştireceğiz. Belki de halklarımız arasında köprünün oluşumunda önemli bir adım olacak diye düşünüyoruz.
- Kent uzlaşısı çerçevesinde anlaştığınız siyasi parti veya STK oldu mu?
Kent uzlaşısı denilince DEM Parti ile CHP arasındaki görüşmeler akla geliyor. İzmir’de bu kapsamda görüşmelerin yapıldığı kentlerde biriydi. Son güne kadar geldi gitti bu. Anlaşma sağlanamadı. Biz son anda belgelerimiz verebildik. Anlaşmanın olmamasında DEM Parti tabanı son derece mutlu oldu. Bazı arkadaşlarımızın olsun diye istekleri vardı. Ama olmaması da İzmir’e böyle bir dinamizm kattı. Ama meslek örgütleri ile odalar ile kolektif bir çalışma içindeyiz. Ola ki seçilirsek biz hemen bilim insanları ile, akademisyenlerle nasıl bir İzmir istiyoruz, nasıl bir İzmir inşa edeceğiz birlikte karar vereceğiz. Bu yaratılmış seçenekte her bir oyun çok önemi var. Yerel yöneticilerin kim olacağından çok, genel barış, demokrasi, adalet, eşitlik ve özgürlük derdimiz var. Böyle bir hayalimize bizim İzmir’de aldığımız oy yüzdesinin kapı aralayacağını düşünüyoruz. Yine bu süreçte çok önemli sorunlar var. Kürt sorununun demokratik çözümüne biz bu süreçte bu sorunu görünür kılmaya çalışıyoruz ve dillendiriyoruz. Örneğin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit. Tecridin sürüyor olması ve cezaevlerinde bedenlerini açlığa yatırmış insanların umudunu dile getiriyoruz. Ve seçim sürecinin sonunda alacağımız oy yüzdesinin böyle bir sürece kapı aralayacağı umudunu taşıyoruz. Sınıra yapılan yığınak, Türkiye’nin bölgede yürüttüğü savaş diplomasisi iyiye işaret değil. Belki DEM Parti’nin alacağı oy yüzdesi yeniden bir diyalog, yeniden bir masanını kurulması sürecine etkisi olacağını düşünüyorum.
- Gençlerin kampanyanıza ilgisi nasıl?
Burada iki gün önce çok ilginç bir şey oldu. Çalışmalarımız sırasında sahada gençleri görememiştik. Ama iki gün önce Newroz ateşinin çevresinde yarısından çoğu-yüzde seksen diyor arkadaşlar- gençti. İşte DEM Parti’nin ‘Biz de varız’ demesi gençleri mobilize olmasına vesilesi oldu. Gençliğin örgütlenmesi, kültürel alanda, siyasi alanda buluşmasını sağlayacağız, yeniden bir örgütlenme süreci olacak onlar için diye düşünüyorum. Kazanalım kazanmayalım DEM Parti öyle bir mobilize oldu, öyle bir sağlam yapıya ulaştı ki emin olun seçimden sonra da bu vaatlerin takipçisi olacak. Demokrasi için, adalet için, iyi bir İzmir için, yaşanabilir bir kent için. Bu kentte yaşayanlar bu kentin yönetimini sağlayacaklar.
- Kent ve kır yoksulları için bir öneriniz var mı?
İzmir’de açlık ve yoksulluk çok büyük. İzmir bir tarım kenti, burda neoliberal kapitalist sistem, toprağı, insanı, hayvanı açlığa mahkum etmiş. İnsanlar önce iş istiyorlar. Bazı demokratik talepler ertelenebiliniyor ama, açlık ve yoksulluk ertelenmez. Burada da bıçak kemiğe dayandı bunu görüyoruz. 1980’e kadar kır yoksullarının ekonomik demokratik mücadelelerinden geliyoruz. Bizim bir modelimiz var KÖY-KOOP modeli. Çok önemli bir modeldi. Darbeden sonra dağıtıldı, kayyım atandı. Biz o modeli yeniden İzmir’de dirilteceğiz. Sonra Türkiye’ye yaymaya çalışacağız. Bu çok önemli. 59 kentte birliğimiz vardı. 4300 köyde kooperatif vardı. Tarımsal amaçlı köy kalkınma kooperatifleri. Ve bütün üretim girdilerini ortaklarımıza, köylülere peşinatsız temin ediyorduk. Tohum, gübre, yem veriyorduk. Hem yem birliği başkanıydım, hem merkez birliğinin yönetimindeydim. Hem de eğitim merkez birliğinin yayın halkla ilişkiler daire başkanlığını yürüttüm. Hayalim yeniden bu KÖY-KOOP’u örgütlemek.
İnsan hakları için bir ömür
DEM Parti İzmir Adayı Akın Birdal, İHD Genel Başkanlığı yaptığı 90’lı yıllarda devlet tarafından hedef gösterilmişti. Birdal, silahlı saldırıda ağır yaralanmıştı. Birdal, 2 Ocak 1948 yılında Niğde’de dünyaya geldi. 1970 yılında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak İlmi Bölümü’nden mezun oldu. 1973 yılında Gazi Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansını tamamladı. 1977-1980 tarihleri arasında Halkevleri Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yaptı. Aynı dönemde, Gazi Üniversitesi Kooperatifçilik Enstitüsü’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra KÖY-KOOP yöneticileriyle birlikte Mamak Askeri Cezaevi’nde bir yıl tutuklu kaldı.1986 yılında kurulan İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 1986-1992 seneleri arasında Genel Sekreterliği görevini yerine getirdi. 1992 yılından 1999 yılına kadar ise İHD Genel Başkanlığı’nı yaptı. 12 Mayıs 1998 günü, Akın Birdal ile görüşmek üzere İHD’ye gelen iki kişi, görüşme sonrası dernekten çıkarken bir anda geri dönerek kurşun yağdırdı. Saldırganlar 13 el ateş etti. Bunlardan altısı Birdal’ın vücuduna isabet etti. Akın Birdal, saldırıdan ağır yaralı olarak kurtuldu. Silahlı saldırganların TİT üyesi olduğu belirtildi. Saldırıyı Yeşil’in ekibinden uzman çavuş Cengiz Ersever’in organize ettiği iddia edildi. Akın Birdal, 1995-1996 Dünya Barış Günleri’nde Mersin ve Ankara’da yaptığı konuşmalardan dolayı 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1999 ve 2000 yıllarında hapse girdi. Bu mahkumiyetleri nedeniyle İçişleri Bakanlığı’nın uyarısıyla, İHD Genel Başkanlığı’ndan ayrılmak zorunda kaldı. 1995 genel seçimlerinde, Emek Barış ve Özgürlük Bloku’nun Mersin Milletvekili Adayı oldu. Partinin yüzde 10 barajını aşamaması nedeniyle seçilemedi. 2002 yılında yine Emek Barış ve Demokrasi blokunun Mersin adayı olan Birdal’ın adaylığı, TCK m. 312’den aldığı mahkumiyet nedeniyle YSK tarafından veto edildi. Akın Birdal, 22 Temmuz 2007’de gerçekleştirilen erken genel seçimlerde Diyarbakır’dan bağımsız milletvekili adayı oldu. Bin Umut Adayları arasında olan Akın Birdal, milletvekili seçilmiş, seçilmesinin ardından DTP’ye katılmıştır. 2009 yerel seçimlerinde DTP İstanbul Belediye Başkan Adayı olmuştur.