DEM Parti İzmir Belediye Eşbaşkan adayı Türkan Aslan ile seçim çalışmalarını konuştuk: DEM Parti’nin kendi adayları ile seçimlere girmesi toplumda özellikle parti tabanında büyük bir coşku ile karşılandı. İnsanlarda AKP-MHP ile muhalefet arasında sıkışmışlıktan dolayı bir bıkkınlık var
Hüseyin Kalkan
DEM Parti İzmir Belediye Eşbaşkan adayı Türkan Aslan uzun yıllardır İzmir’de çalışan bir insan hakları avukatı. Onu İzmir’de katledilen Deniz Poyraz’ın avukatı olarak tanıdı kamuoyu. Diğer Eşbaşkan Adayı Akın Birdal ile birlikte geç ama hızlı bir kampanyaya başladılar. Aslan, yürüttükleri seçim kampanyasına dair şunları söylüyor: “DEM Parti’nin kent uzlaşısının sağlanması konusundaki çabası nedeniyle seçim çalışmalarına diğer partilere göre geç başladık. Ancak, bu arayı kapatmak için sınırlı imkanlar ile yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Diğer partilerden farklı olarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi Seçim Bildirgemizi de kitapçık haline getirdik. Bu kitapçıkta yerel yönetime bakış açımızı, ilkelerimizi ve İzmir’in sorunlarına ilişkin çözüm önerilerimizi 30 ana başlık altında topladık. Bunu kamuoyu ile paylaştık. Diğer partiler yerel yönetim anlayışlarını ve ilkelerini kamuoyu ile paylaşma gereği duymadılar çünkü halka ve yaşadığımız kentlere verecekleri yeni bir şey yok. Bu nedenle de seçim çalışmalarını sanal ortamda, reklamlar ve şehirdeki afişlemelerle vs. götürmektedirler. Bizler ise, seçim sürecinde özellikle halk buluşmalarını, demokratik kitle örgütleri, meslek odaları ve sendikalar ve kadın örgütleri ile bir araya gelmeye çalışıyoruz. Bu konuda diğer partilerle kıyaslanmayacak şekilde sahada hakim olduğumuzu söylemek mümkün. Biz çalışmalarımızı özverili gönüllü arkadaşlarımızın çalışması ile götürüyoruz.”
DEM seçmeni coşkulu
İzmir’de kampanya geç başlamış, kent uzlaşısı ile ilgili görüşmeler sürdüğü için. Ancak DEM Parti seçmeni partinin kendi adayları ile seçime girmesini coşku ile karşılanmış. Böylece aradaki mesafe hızla kapanmaya başlamış. Aslan, bu coşkuyu yine coşku ile aktarıyor: “DEM Parti’nin kendi adayları ile seçimlere girmesinin toplumda özellikle parti tabanında büyük bir coşku ile karşılandığını öncelikle ifade etmek gerekiyor. İnsanlarda AKP-MHP ile muhalefet arasında sıkışmışlıktan dolayı bir bıkkınlık var. Karşılatığımız tüm insanlar kendilerine sandığa gitme nedeni ve seçeneği oluşturduğumuz için ne kadar memnun ve mutlu olduklarını söylemekteler. Aynı şekilde hem CHP hem de AKP tabanından insanlar oylarını bize vereceklerini, bu partilerin kente hizmet etmediğini ve edemeyeceğini belirtiyorlar. Bu nedenle halktan çok olumlu geri dönüşler alıyoruz.”
Kenti, kentlilerle yönetmek
DEM Parti adayları kentlilerle yürümeyi, onlarla birlikte yönetmeyi esas alıyorlar. Türkan Aslan, kampanyanın ilk gününde demokratik kitle örgütleri ile görüştüklerini söylüyor ve gerekçesini şöyle açıklıyor: “Seçim çalışmalarına başladığımız gün itibarı ile öncelikle demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları ve sendikaları ziyaret ettik. Çünkü bu kenti hep birlikte yeni bir anlayışla inşa edebileceğimize inanıyoruz. Meslek odaları, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile akademisyen ve bilim insanlarından oluşacak danışma meclisleri ve kent konseyleri ile birlikte çalışmayı hedefliyoruz. Kent konseylerinin ve Danışma Meclislerinin kararlarının belediye ve il genel meclislerinde öncelikli olarak görüşülmesini sağlayacağız. Sınıf mücadelesi, yaşamın her yerinde devam ettirilmek durumundadır. Kentler, bu anlamda sınıf mücadelesinin başlıca alanıdır. Emekçiler için öncelikle yerel yönetimlerin görev ve sorumlulukları içindeki kamusal hizmet ve kullanımlarının genişletilmesi, yeni imkânlar yaratılması, toplumsal yaşamın kamusal desteklerle güçlendirilmesi ve örgütlülüğün hayatın her alanına yayılması gereklidir. Yerel yönetimler, emekçilerin sermayeye karşı mevziler kazanmasında önemli rol oynayabilirler. DEM Parti, emekçileri önceleyen kamucu-sosyal bir yerel yönetim anlayışına sahiptir. Yerel kamu hizmetlerinin piyasaya koşullarında taşeron işçilerle üretilmesi, çalışma düzenini ve istihdam yapısını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle taşeron işçiliğe izin vermeyeceğiz. Tüm belediye hizmetlerinin doğrudan belediyenin kadrolu ve güvenceli çalışanları tarafından üretilmesi sağlanacaktır. Kamu hizmetlerinin piyasalaştırılmasına ve özelleştirilmesine son vereceğiz.”
Yerel yönetimler ve emekçiler
Aslan, emekçilerin durumu ile ilgili neredeyse bir sendika gibi ayrıntılı bir program açıklıyor: “Başta belediyelerde olmak üzere kentteki tüm çalışma yerlerinde sendikalaşmayı destekleyeceğiz. Çalışanların örgütleriyle birlikte yönetime katılması sağlanacaktır. Emekçilerin, mahalle meclislerinden başlayarak her düzeyde yönetime katılmaları için konusunda yeni ve etkin mekanizmalar geliştireceğiz. Yerel yönetimlerin hizmet üretiminde ve ihtiyaç duyulan mal ve hizmet gerekliliğinde şirketleri değil, öncelikle halkın ortaklığına dayanan kooperatif vb. örgütlenmeleri tercih edeceğiz. Sigortasız, güvencesiz ve sağlıksız ortamlarda işçi çalıştırılmasına karşı, Bölge Çalışma Müdürlüğü ile işbirliği yapılacak, ayrıca belediyenin ruhsat verme ve denetleme yetkisini işçi ve iş güvenliği için de kullanacağız. İşçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlamak üzere gerekli denetimleri düzenli olarak yapacağız. Emekçilere sağlıklı çalışma koşullarının sağlanması için yerel yönetimleri de görevlendiren yasal düzenlemeler için mücadele edeceğiz. Özellikle Aliağa’da gibi ağır sanayi bölgelerinden başlayarak, bütün sanayi bölgelerinde ve üretim alanlarında halk sağlığını ve işçi sağlığını tehlikeye düşüren etkenleri ortadan kaldırmak için belediye imkânları seferber edilecektir.”
Çocukların gözü ile İzmir
Türkan Aslan rakamlarla ve belgelerle konuşmayı seviyor. Bu nedenle söyledikleri gerçek bir tabana oturuyor. Çocuklar konusunda ise çok daha duyarlı. Söylediği şunlar: “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 31 Aralık 2023 tarihi itibariyle 4 milyon 479 bin 525 olan İzmir’in nüfusunun %17,36’sını (778 bin) 15 yaş altındaki çocuklar oluşturuyor. Çocukları yalnızca bakıma muhtaç bir grup olarak değil birer yurttaş olarak görüyoruz. Her çocuğun, herhangi bir ayrıma uğramadan güvenli ve sağlıklı bir çevrede insanca yaşayabileceği bir kentte büyümesi en temel hakkıdır. Günümüz kentlerinde çocuklar kalabalık, güvensiz ve kirletilmiş çevrelerde yaşamaktadırlar. Kentler, çocuklara öğrenme, oyun ve eğlence için çok az fırsat sunmaktadır. Yerel yönetim anlayışımızın temelinde çocuklar için sağlıklı ve güvenli bir çevre yaratmak, gelişimleri için gerekli tüm olanak ve temel hizmetleri vermek vardır. Çocuklarla ilgili atacağımız adımlarda BM Çocuk Haklarına dair Sözleşme ile diğer uluslararası çocuk hakları belgelerinden yararlanacağız. Belediye bünyesindeki tüm karar ve düzenlemelerde ‘Çocuk Etki Değerlendirmesi (ÇOED)’ uygulamasını esas alacağız. Şehir içindeki bütün mekânsal düzenlemelerde, araçlarda, etkinliklerde çocukların hareket ve davranışlarını öngören düzenlemeler yapacağız. Özellikle güç durumdaki çocuklar (fiziki, psikolojik, duygusal ve zihni yönden) için sağlık ve güvenlik sağlayacağız. Özel eğitime muhtaç çocuklara yönelik eğitim birimleri kuracağız. Çocuklara trafik güvenliğinin sağlandığı, koşabilecekleri, bisiklete binebilecekleri ve oynayabilecekleri sokaklar ve mekânlar oluşturacağız. Şiddet gören, istismara uğrayan ve çalışmak zorunda bırakılan çocuklara yönelik koruma programları ve çocuk koruma evleri oluşturulacağız. Engelli çocukların yatılı da kalabilecekleri sosyal destek ve rehabilitasyon mekanları açacağız. Çocuk işçiliğine karşı aktif mücadele edilecektir. Eğitim yaşında çalışmak zorunda kalan çocukların eğitimlerine dönmelerini sağlayacak önlemler geliştirilecektir. Çocukların kendi anadilinde eğitimini gerçekleştirmeleri için, anadilinde eğitim veren kreşler açacağız. Ayrıca ilköğretim, ortaöğretim ve üniversite öğrencilerine yönelik anadilinde kurslar vb. eğitim aktiviteleri gerçekleştireceğiz. Yoksul çocukların eğitim araç ve gereçlerinin karşılayacağız. İmar planlamasında eğitim kurumlarına daha fazla yer ayıracağız. Çocukların sanat ve kültür yoluyla kendilerini var edebilmelerine imkan tanıyan etkinlikler oluşturacağız.”
‘Kadınsız demokrasi olmaz’
Türkan Aslan, en uzun yanıtını kadın ve çocuklara ilgili olan soruya veriyor. Bu uzun yanıtı biraz kısaltarak vermek zorunda kalıyoruz. Aslan şunları söylüyor: “Kadınları ve kadınların meselelerini içermeden demokratik bir seçim sürecinden söz edilemez! Kadınların ve kadın örgütlerinin yerel politika, karar ve uygulama süreçlerine katılımı, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) kapsamında düzenlenen 7. Gözlem Raporu’nda ve Avrupa Belediyeler ve Bölgeler Konseyi (CEMR) tarafından oluşturulan Yerel Yaşamda Avrupa Kadın Erkek Eşitliği Şartı kapsamında da önemle belirtilen temel bir kentsel haktır. Bu nedenle, ‘kentsel haklar ve kadın hakları bağlamında kadınların ve kadın örgütlerinin politika, karar ve uygulama süreçlerine katılımını’ uluslararası taahhütlerin yerine getirilmesi açısından da önemli buluyoruz. Yereldeki kadınlar ve kadın örgütlerinin, yoksulluk, göç, kadınlara yönelik şiddet, bakım hizmetleri, cinsel sağlık/kadın sağlığı, sağlıklı gıda ve çevreye erişim gibi sorunların çözüm önerilerini geliştirmek, kendi sözünü söylemek üzere kent yönetimine eşit katılımın sağlanması için erişilebilir kanallar oluşturacağız.”
İzmir için kadın zamanı
DEM Parti’nin her merkezdeki adayları kadın meselesine duyarlı. Bunun eşbaşkanlıktan kaynaklandığını belirtmeye bile gerek yok. Aslan’ın bize anlattığı kadın programı, seçimin sonucu ne olursa olsun, İzmir Belediyesi’nin bunda sonraki faaliyetlerini etkileyecektir: “2023 yılında İzmir’de basına yansıyan kadarıyla en az 29 kadın öldürüldü! İzmir’de mevcut durumda toplam yedi adet sığınak ve bir adet sığınak sonrası barınma hizmeti veren barınma evi bulunmaktadır. Yine büyükşehir ve ilçe belediyelerine ait toplam yirmi üç adet kadın danışma merkezi vardır. Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddetin boyutu ve İzmir’in nüfusu düşünüldüğünde bu sayının yetersiz olduğu çok açıktır. Yasal zorunlulukla birlikte her 100 bin nüfusa en az bir sığınak ile kadın danışma merkezlerinin artırılması, 7/24 açık sadece cinsiyete dayalı şiddetle ilgili hizmet veren acil yardım hattı ve her 200 bin nüfusa bir cinsel şiddet kriz merkezi açılması için çalışacağız. Şiddeti önleme ve şiddete karşı korumada LBTİ+ lar ve göçmen kadınların da ayrımcılıkla karşılaşmaksızın mevcut merkezlerden yararlanmasını sağlayacağız.
– Toplumsal cinsiyete duyarlı kent planlaması ve sosyal destek mekanizmaları oluşturacağız.
– Kadın bütçesi ve emekçi halkın bütçesini oluşturacağız.
– Kamusal hizmetlere erişimde ve tüm alanlarda;
– Kadın istihdamındaki cinsiyet temelli ayrımcılığı ortadan kaldıracağız.
– Her mahalleye ücretsiz kreş açacağız.
– Tarlada, atölyede, evde kayıtsız çalışan kadınlara güvence ve eşit iş eşdeğer ücret sağlanmasına ilişkin mekanizmalar oluşturmaya çalışacağız.
– Ev içi emeği görünür hale getirecek ve emekli olmalarını sağlayacak mekanizmaların oluşturulmasına çalışacağız.
– Kadın girişimciliği destekleyeceğiz ve istihdam alanlarının yaratılmasına kentin dinamikleri ile birlikte ortak çalışacak mekanizmalar oluşturacağız.
– Kadın, çocuk ve yaşlıları daha fazla etkileyen ve insanların, hayvanların ve tüm canlıların yaşamlarını ve yaşam alanlarını tehdit eden, havayı, suyunu, toprağı kirleten, ekolojik yıkım ve talan projelerine karşı mücadele için tüm mekanizmaları yaratarak tüm canlıları koruyacağız.
– Yeterli sayıda, ekolojik, yeşil alanların, parkların, çocuk oyun alanlarının düzenlenmesi için katılımcı politikalar ve uygulamaları yaşama geçirmek için çalışacağız.
– Kadınların ücretsiz yararlanabileceği, sanat, kültür ve spor etkinliklerine katılabileceği sosyal alanları güçlendireceğiz.”