Ne yaparlarsa yapsınlar olmuyor. Bir türlü olmuyor. Öldürseler, kırsalar olmuyor. Hapsetseler, sürseler, panzer arkasında sürükleseler, helikopterden atsalar, asit kuyularına gömseler, uçaklarla bombalasalar, olmuyor, bir türlü olmuyor. Bir ölseler bin doğuyorlar. Bin ölseler, milyon olup çoğalıyorlar her yerinde yaşamın. En az bir yüzyıldır, maruz kalmadıkları zulüm, uğramadıkları kırım kalmadı. İnsan aklını afallatan, vicdanları karartan ne yapıldıysa olmadı. Olmuyor. Hele şu Newroz dedikleri bir şey var ki adeta uyuyan ruhları şahlandırıyor. Ölüleri uyandırıp sokak sokak, meydan meydan akan bir insan seline döndürüyor. Her Newroz’da adeta new insanlar türüyor. Her biri bir ejderha oluyor, ateşten sloganlar haykırıyor, bedenleri ateş saçıyor adeta. Nasıl bir iksir mayalandırıyorlarsa ruhlarında bütün kış boyunca, alev alev akıyorlar evlerden sokaklara. Asterix çizgi romanında, Romalılarla savaşırken içtikleri bir iksir var ya Galyalıların, işte o iksirden koca bir kazan içmiş gibi, nasıl da bir kıvrak halaya duruyor o bedenler.
İşte yine bir Newroz şafağında çağdaş Kawalardan ilham almış milyonlarca yürek ülkenin dört bir yanında, dünyanın her bir bucağında aynı utkuyla, aynı tutkuyla omuz omuza halaya duruyor, yürek yüreğe sloganları şaha kaldırıyor. Birbirine kenetlenmiş ellerin, birbirine yaslanmış omuzların ahenkli heybetiyle yere vuran ayaklar özgürlüğe susamış bir halkın yüreğinde umudu, özgürlüğü, sevdayı mayalarken düşmanın yüreğine korkunun bin bir türlüsünü ekiyor. Kapitalist uygarlığın finans-kapital çağında destanlar devrini yeniden kurguluyor, kuruyor bir halk. Her gün yeni bir destan yazılıyor, her gün yeniden yeniden kahramanlar zuhur ediyor akıllara durgunluk veren eylemlere imza atan.
Düşman, iyi tanır yüreğinde özgürlük iksiri mayalayan bu halkı. Bu halkın, neye mal olursa olsun özgürlüğünü yaratmaktan vazgeçmeyeceğini çok iyi bilir. Ve bildiği bir tek şey vardır bu özgürlük tutkusu karşısında yapabildiği bir tek şey: Çaresizce zulmünün şiddetini ve çeşidini çoğaltmak. Dostlar da iyi tanımalı, iyi anlamalı bu halkı. Bu halkın, umudunu hangi acılardan süzdüğünü, öfkesini hangi kıyımlarda biriktirdiğini. Bu halk öyle seçimden seçime, bir menzilden bir menzile kısa süreli menfaat birliktelikleri kurulacak bir halk değildir. Sömürgeci kibirle öyle üstten bakılacak, akıl verilecek, göreve koşulacak bir halk, hiç değildir. Yürünecek yolun, beraber yürünecek dostluğun, varılacak menzilin bilgisini, ölçüsünü en çetin sıvalarda sınaya sınaya biriktirmiştir. Ucuz ittifaklara, günü birlik menfaatlere, üsttenci tavırlara, malumatfuruşluğa, akıl hocalıklarına karnı tok, midesi bulanık ve kusasıdır. Hele hele sözüm ona solculuk adına, sosyalistlik adına bu halkın mücadelesini hor gören, küçük gören, nasihat veren, perspektif çizen ırkçı faşist düzenin yardakçıları, iyi okusunlar Newrozlardan new insan yaratan özgürlük paradigmasını. Bir halk her türlü koşul altında nasıl direnir, en ahlaksızca, en vicdansızca saldırılar altında bile müdafaasını en meşru, en ahlaki en vicdani şekilde nasıl gerçekleştirir görsünler. Sosyalizmin, öyle kuru sloganlardan, depolarda saklanıp eylemden eyleme çıkarılan pankartlardan ibaret olmadığını, nasıl sınana sınana yaratılan bir yaşam dinamiği olduğunu görsünler.
Milyonlarca insan, karanlıkları yaka yaka, umudu ve öfkeyi sağa sağa özgürlük şafağına yürüyor. Son karanlık da yırtıldı, yırtılacak. Bir büyük yangına bakar son karanlığın düşmesi. Bu halk, ateş halkıdır, ateşin ve güneşin çocuğudur. Ateşle oynayanlar, ateşlere yanacaklar, tarih bunu yazacak. Cellatların tarih kitapları yırtılacak, darağaçları devrilecek, zulmün kalesi düşecek. Bu zülüm düzeni çökecek, bu halk kazanacak, halklar kazanacak. Tarih bunu yazacak.
Akın var, Güneş’e akın.
Güneş’e varacağız.
Güneş’e dokunmak yakın.