Pek çok mektup, boş vere sakıncalı bulunup gönderilmiyor ya da kısmen karalandıktan sonra gönderiliyor. Oysa mahpusun haberleşme hakkı, en kutsal haklarından biri
Hüseyin Aykol
Hasan Umut Özer, Karabük T Tipi Cezaevi’ndeyken bana bir mektup göndermek istiyor. Mektupta üç husus var: Birlikte kalmakta oldukları Fuat Bor’un babasının vefat ettiği, Şerzan Kurt öykü yarışmasına nasıl katılabilecekleri ve yan odada bulunan kadın mahpuslarla mektup üzerinden haberleşme haklarının engellendiği. Yani yarım sayfa bile etmeyen bu üç husus cezaevi idaresi tarafından sakıncalı bulunup, mektubun bana gönderilmemesine karar veriliyor.
Mektubun gönderilmemesi konusunda İnfaz Hakimliği’ne yaptığı itiraz da kabul edilmeyince, H. Umut Özer, bu kez Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş. AYM, böylesi durumun haberleşme hakkının ihlal edildiğine karar veriyor. Kararda başvurucuya 3 bin lira tazminat ödenmesi ve ihlalin sonuçlarının kaldırılması için yeniden yargılama yapılması isteniyor.
Bunun üzerine Karabük İnfaz Hakimliği, 28 Aralık 2022 günü aldığı bir kararla, söz konusu mektubun bana gönderilmesini Karabük T Tipi Cezaevi idaresinden istedi. Cezaevi idaresi, infaz hakimliğinin aldığı bu kararı 15 ay sonra da olsa yerine getirdi ve mektubu bana gönderdi.
Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu bu karar, aslında tüm cezaevi idarelerinin kulağına küpe olmalı! Pek çok mektup, boş vere sakıncalı bulunup gönderilmiyor ya da kısmen karalandıktan sonra gönderiliyor. Oysa mahpusun haberleşme hakkı, en kutsal haklarından biri. Ortada bir suç unsuru varsa, onunla uğraşacak olan o kadar çok mahkeme var ki, bırakın her birim kendi işini yapsın! Cezaevi idarelerinin ve ilgili kurullarının kendini mahkeme yerine koyması doğru değil…
* * *
Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan İhsan Balkaş, 18 Aralık 2023 tarihli (yani mektubu üç ay sonra postaya verilmiş) mektubunda şöyle diyor: “Yeni Yaşam ile içeride buluşmamız engelleniyor olsa da, faşizmin içerisi ve dışarısı arasında fazla bir farkın bırakmadığı zulüm, inkar, baskı, yasaklar ve her türlü hukuksuzluğun kurumsallaştığı koşullarda, her türlü bedeli karşılayarak, her şeye rağmen Yeni Yaşam’ın dışarıda varlığını sürdürüyor olması, Apê Musa’nın ardıllarına yakışan bir davranış olduğu gibi, biz içerideki özgürlük tutsaklarına da büyük bir umut ve onur kaynağıdır.
Ailelerimizin ve halkımızın Yeni Yaşam sayesinde cezaevindeki uygulamalar ve yaşatılanlardan haberi oluyor. Bizler dışarıdan haber alamasak da en azından ailelerimiz ve halkımızın haberi oluyor. Ailelerimiz ve halkımızın olanlardan haberi olması için zaman zaman mektup yazarak sesimizi ulaştırmaya çalışıyoruz. Ancak bu mektup ve temel insan hakkı olan haberleşme ve iletişim hakkı da çeşitli keyfi bahanelerle ya engelleniyor ya da kaybediliyor.
En son 27 Kasım 2023 tarihinde İnsan Hakları Derneği’ne yazdığım bir mektup, mevcut siyasi iktidarın içeride ve dışarıda Kürt halkına karşı uyguladığı hukuksuz uygulamaları dile getirdiğim kısmı, ‘sakıncalı’ olduğu gerekçesiyle ilgili kısmın karalanarak gönderilmesine karar verilmiş. Bu keyfiyete karşı İnfaz Hakimliği’ne itiraz ettim; ancak bir hafta içinde bir karar veya cevap verilmesi gerekirken, 20 gün geçti ama herhangi bir cevap vermeden, fiili olarak mektubumun gönderilmesi durduruldu ve gönderilmedi.
Cemal Tanhan arkadaşımızın ölümün eşiğine getirildiği günlerin ve yaşadıklarının şahidi olmanın büyük acısını yaşıyoruz. Tüm ilgili başvurulara ve çabalara rağmen son ana kadar tahliye edilmedi. Yaşamını yitirmesi kesinleşmeyene kadar tahliye edilmedi. Oysa defalarca bilincini yitirdi. Tüm ağır hastalıklarının raporları mevcuttu. Tümden bilincini yitirip, ölüm komasına girdikten sonra hastanedeyken tahliye edildi. Dışarıda tedavi şansı olmadan yaşamını yitirdi. Bu yaşanan son örnekti.” (Mektubun geri kalanı karalanmış!)
* * *
İzmir-Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Dursun Kaş, 4 Mart 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Haftalık 10 saat olan sohbet hakkımız burada 4 saat olarak uygulanmakta. AYM’nin savunma hakkı ihlali kararı verdiği bir dosyadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kesinleşen Deniz Şah, tüm haklardan ya tümüyle ya da kısmen mahrum bırakılmış durumda. Haftalık telefon ve ziyaret hakkı 15 günde bir olarak uygulanıyor. Sohbete çıkarılmıyor. Havalandırmadan ise sadece 2 saat yararlanıyor. Deniz Şah’a anadili Arapça gazeteler verilmiyor. TRT’nin Arapça kanalını izlemesine izin verilmiyor.
Kitap yayın haklarımız kısıtlanıyor. Ailelerimizin dışarıdan gönderdiği dergileri alamıyoruz. Kitaplar geç dağıtılıyor. Rıza Kartal’ın Burhaniye T Tipi Cezaevi’ndeyken arkadaş görüşçüsü olan üç akrabasının görüşçülükleri burada iptal edildi. Aynı isimler için burada yaptığı başvuru, bir yıldır sonuçlandırılmadı. Gökhan Gündüz’e bir arkadaşına yazdığı mektupta çizdiği bir karikatür taslağı için Cumhurbaşkanına hakaret davası açıldı. 24 Şubat 2024 günü Silivri Hapishanesi’nden buraya sürgün-sevkle getirilen Barış Yüksel ve Engin Ateş, onursuz çıplak arama saldırısına uğradılar.”
* * *
Sincan 3 nolu L Tipi Cezaevi’nde tutulmakta olan Nedim Öztürk, 1 Mart 2024 tarihli mektubunda şöyle diyor: “Malum 140 günlük açlık grevi sonrası karaciğerden mideye, bağırsaklara, tükürük bezlerine ve prostata varıncaya kadar birçok sağlık sorunu çıktı. Yine bu sorunlarla birlikte denge, baş dönmesi ve baş ağrısı sorunları da mevcut. Baş dönmesi sorunu nedeniyle buraya getirildiğim günden bugüne belirli aralıklarla altı defa hücremde düştüm. Birçok kez düşme tehlikesi yaşadım. Bu düşmelerin ikisini idare fark edebildi. Nitekim gazetemi ve yemek vermek için mazgalı açtıklarında beni yerde yatar buldular. Diğer dört düşmede yerde ne kadar kaldığımı bilmiyorum. Kendime gelince yerden kalktım.
Nöroloji doktoru uzun süreli açlık grevlerinde diğer organlarda oluşan tahribatların beyinde de olabileceğini söyledi. Ben bu düşme ve benzeri nedenlerle Adalet Bakanlığı’na ve savcılığa sevk talebinde bulundum. Bari kampüs içinde bulunan 1 ya da 2 nolu F Tipi’nde bulunan arkadaşlarımın yanına göndermelerini istedim; ancak olumlu bir cevap alamadım. Bana verilen cevap, şu an yattığım 17 aylık cezamın adli olduğu, bundan dolayı ‘yüksek güvenlikli, yani F Tipi’ne gidemezsin’ oluyor.
Cezanın verildiği yer Tekirdağ 2 nolu F Tipi. Devrimci tutsaklara yönelik saldırılara karşı kapı dövme, üst katta sayım verme, revir-ziyaretlere gittiğimizde dönüşte hücreye gitme yerine yerde oturma gibi eylemler yaptık. İşte bu süreçte açılan iki ayrı davadan toplam 17 ay hapis cezası almıştım. Bu ceza, adli cezaymış! Ben de kendilerine şunu soruyorum: Bu ceza adli ise, son dönemde çıkarılan infaz düzenlemesinden yararlandırılıp, niçin tahliye edilmiyorum?
İşin özü devrimciysen, yurtseversen zulme-sömürüye karşıysan size hiçbir şey yok deniyor. Kendi yasalarını hiçe sayıyorlar. Bu hapishanelerde benim hastaneye gidip-gelmem bir güvenlik sorunu. Bakanlık da, savcılık da anlaşılan 140 günlük direnişten intikamını almaya çalışıyor. Bana ‘öl’ diyorlar. Hep dedik, demeye de devam edeceğiz: Bir canım var, halkıma ve vatanıma feda olsun! Ben de bu adaletsizliği, çifte standardı protesto etmek için 1 Mart gününden itibaren bir ay boyunca açlık grevi yapacağım!”
MEKTUBU GELENLER:
İhsan Balkaş – Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi
Mahmut Ulusan – Ereğli Yüksek Güvenlikli Cezaevi
Dursun Kaş – Kırıklar 2 nolu F Tipi Cezaevi
Hasan Umut Özer – Sincan 1 nolu Yüksek Güvenlikli CİK
Nedim Öztürk – Sincan 3 nolu L Tipi Cezaevi