Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Huriye Hamidi, çalışan çocuk sayısının her geçen yıl arttığını belirterek, ‘Ekonomik krizin çocuklar üzerindeki en büyük yansıması çocukların aile ekonomilerine katkı sunmak zorunda kalmaları” dedi
Türkiye ve Kurdistan kentlerinde çalışırken hayatını kaybeden çocukların sayısı her geçen yıl artıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG),geçtiğimiz ay yayımladığı son 10 yılda çalışırken hayatını kaybeden çocuklara dair “Çocuk İş Cinayetleri” raporunda 10 yılda 14 yaş ve altı 234, 15-17 yaş arası ise 437 çocuk olmak üzere toplamda 671 çocuğun hayatını kaybettiği belirtiliyor.
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Avukat Huriye Hamidi, çocuk işçiliği ve çocuk hak ihlallerine dair JINNEWS’e değerlendirmelerde bulundu.
Ekonomik etkenler
Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak, çocuk hak ihlalleri noktasında ve çalıştırılan çocuk noktasında çeşitli çalışmalar yürüttüklerini belirten Hamidi, çocuk işçiliğinin bunlardan biri olduğunu söyledi.
Ekonomik krizin çocuklar üzerindeki etkisine değinen Hamidi, ailelerin eğitimi külfet olarak gördüğünü, eğitim araç gereçlerini alamadıkları için okula gidemeyen çocuklar olduğunu ve çocukların yeterli besin maddelerini sağlayamadıklarını belirtti.
Ekonomik krizin çocukların sosyal ortamdan kopmalarına neden olduğunun altını çizen Hamidi, “Ekonomik krizin çocuklar üzerindeki en büyük yansıması aile ekonomilerine katkı sunmak zorunda kalmaları ve çalıştırılmaları olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
Çalışan çocuk sayısının her yıl arttığına dikkat çeken Hamidi, yoksulluk ve çocuk işçiliği arasında neden sonuç ilişkisi olduğunu belirtti.
Çalışan çocuklar
İşverenlerin çocuk istihdamın öncelediğini ifade eden Hamidi, “İşverenler çocukları; daha az ücret verebilecekleri, kayıt dışı istihdam edebilecekleri, taleplere karşı boyun eğen, örgütlenemeyen kişiler olarak görebilmektedirler” dedi.
Çocukların hak öznesi bireyler olduğuna değinen Hamidi, “Çocuklar sahip oldukları hakların yerine getirilmesini talep edebilirler, maruz bırakıldıkları ihlaller noktasında da hak arama mekanizmalarına başvuru yapıp söz üretebilirler” diye konuştu.
Çalıştırılan çocuk sayısının artmasının bir diğer nedeni olarak göçe işaret eden Hamidi, göçle yaşanan toplumsal, mekânsal ve ekonomik değişimlerin etkili olduğunu ifade etti.
MESEM
Mesleki Eğitim Sistemleri’ne (MESEM) değinen Hamidi,“Mesleki Eğitim Sistemleri (MESEM) kapsamında çocukların çocuk olmaları ile bağdaştırılamayacak ağır işlerde ve yeterli denetlenmeyen yerlerde çalıştırıldıklarını ve bu yerlerde farklı ihlallere maruz bırakıldıklarını, bu ihlallerden bazılarının yaşam hakkına dönük olduğunu biliyoruz. Bu haliyle MESEM’lerin çocuklar için sağlıklı bir prosedür olmadığını söylemek mümkündür. Eğitim sisteminin çocukların ilgili alanlarına ve yeteneklerine dönük eğitimler alabilecekleri şekilde dizayn edilmesi çocukların geleceklerini sağlıklı bir şekilde kurmalarına katkı sağlayacaktır” sözlerine yer veriyor.
Kayı dışı çalışan çocuklar
Kayıt dışı çalıştırılan çocuklara dair sağlıklı bir veriye ulaşamadıklarını kaydeden Hamidi, sorunu doğru tespit edip çözüm üretebilmek için sağlıklı veriye ihtiyaçları olduğunu ifade etti.
Kayıt dışı istihdamın düzenlemeden yoksun, yasal çerçevenin dışında kaldığını söyleyen Hamidi, “Bağımsız bazı kuruluşların basına yansıyan haberleri ya da çalışma alanları kapsamında aldıkları başvuruları, yaptıkları çalışmaları derleyerek oluşturduğu veriler de bulunmaktadır. Kayıt altında ve kayıt dışı olan bu verileri bir araya getirdiğimizde evet çocuk işçiliği ile çocuk işçi ölüm sayılarının arttığını söylemek mümkündür” şeklinde konuştu.
Çocukların ruh halleri ve psikolojilerine etkisi
Huriye, çalıştırılan çocukların ruh halleri ve psikolojilerine değinen Hamidi, “Çocuklar ağır veya ilgi ve yetenek alanlarında olmayan işlerde çalışmak zorunda kaldıklarında fiziksel ve ruhsal yönden olumsuz etkilenebilmektedirler. İşyerlerinin denetimsizliği, yetersiz çalışma ve güvenlik ekipmanları ile çalışma yapılmaması, işverenler açısından caydırıcı cezaların olmaması, çocukların kendilerinden beklenemeyecek derecede ağır işlerde çalıştırılması çocuk işçi ölüm sayılarının artmasının nedenlerindendir” dedi.
Devletin sorumlulukları
Çocuk yaşta çalıştırılmaya ve bu çocukların yaşamını yitirmesine karşı mücadele yöntemlerinin çeşitliliğine dikkat çeken Huriye, bu çeşitliliği şu sözlerle özetliyor: “Çocuğun üstün yararı ilkesini çatı ilkelerinden biri olarak kabul eden Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi çocukların her türlü sömürüden korunması noktasında ebeveynlere ve devletlere sorumluluk yükler, bu konuda gerekli önlemlerin alınması gerektiğini belirtir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 138 sayılı İstihdama Kabulde Asgari Yaş Sözleşmesi çocukların çalıştırılmasının önlenmesi açısından asgari yaşın 15 olmasını düzenlemiştir. Anayasa hükümleri uyarınca da çocukların bu gibi sömürülerden korunması, eğitim hakkının sağlanması için her türlü önlemin alınması gerekli görülmüştür. Mevzuat hükümlerini çoğaltmamız mümkün olup bunların ne kadar uygulandığı mevcut durumda ne kadar caydırıcı olduğu ise tartışma konusudur” dedi.
Bütüncül çözüm politikaları
Çocuk işçiliğinin çok katmanlı sorun olduğunu belirten Hamidi, “Katmanlı sorunların çözümü noktasında bütüncül politikaların oluşturulması gerekmektedir. Bu ihlallerin önlenebilmesi açısından caydırıcı yaptırımların uygulanması, yetişkin istihdamının artırılması, kayıt dışı çocuk işçiliğinin önlenmesi, çocukların eğitim hayatlarına devamlarının sağlanması önemlidir. Bu gibi çalışmaların çocuk hak temelli bakış açısıyla ve ilgili tüm kurumların ortaklığı ile yapılması gerektiğini ve bu sorunun çok katmanlı bir sorun olması sebebiyle bütüncül politikalara ihtiyaç duyulduğunu söylemek mümkündür” şeklinde konuştu.
Çalıştırılan çocuk verilerini paylaşan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği (İSİG)’in raporlarını karşılaştırdığımız zaman arasındaki farklılık gözler önüne seriliyor.
Kaynak: JINNEWS