Newroz’da sahne almak için Türkiye’ye gelen Emel Mathlouthi, Kürt müziğinin ilgisini çektiğini belirterek, ‘Bu ritim, renk ve kültür şöleninin bir parçası olmak istiyorum’ dedi
Mahsum Sağlam
Bu yıl “Rabe dema azadî û sekeftinê ye” şiarıyla İstanbul’da ve Amed’de gerçekleştirilecek Newrozlara dünyaca ünlü sanatçı Emel Mathlouthi’nin sahne alacağının duyurulması herkeste heyecan yarattı. Zira Emel Mathlouthi söylediği şarkılarla birçok ezilen halkın ortak duygularına hitap ederek onları birleştiren bir yerde durdu.
Emel Mathlouthi’yle Newroz öncesi Mezopotamya Kültür Merkezi’ne (MKM) ziyaretinde karşılaşıyoruz. Hayli dikkatlice etrafa, duvardaki resimlere bakıyor telefonuyla, MKM’nin logusunu çekiyor, duvara asılı Sarya’nın dans ettiği kareden çekilen bir fotoğrafa dalarak yakından inceliyor ve kim olduğunu soruyor. Sarya’yı anlatıyor MKM emekçileri. Daha sonra bir masa üzerinde duran Yeni Yaşam gazetesini eline alarak PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fotoğrafını göstererek onu tanıdığını belli eden bir ses tonuyla işaret parmağıyla “Öcalan” diyor. Arapça çevirisi bir kitabını babasına hediye ettiğini söylüyor. Emel Mathlouthi, Ciwan Haco’nun “Hay Dilberi” şarkısını söyledikten sonra ekliyor, bu şarkıyı söylediğinde birçok kişi Hay değil, Hey diye onu düzelten yorumlar yazdığını ama o Ciwan’dan böyle duyduğunu söylüyor. Gülerek Kürtlerin neden dil konusunda bu kadar hay, hey ve hoya takıldıklarına anlam veremiyor. O da böylelikle Kürtlerin dil konusunda birbirini düzelten özelliklerine rastlıyor. Emel Mathlouthi, İstanbul Newroz’u öncesi sorularımızı yanıtladı.
- Müziğinizde çok çeşitliliğe rastlıyoruz, Tunus devriminden Filistin’e son olarak da Kürtçe eserler seslendirdiniz. Ezilen halkların sesi olma çabanız var, bunu nasıl yorumluyorsunuz?
İnsanların yaptığım müzikteki çeşitliliği görmesinden dolayı mutluyum. Sanırım bulunduğum noktada çok farklı etkileri kucaklamak istediğim bir noktadayım. Tüm dünyadaki kültürlerdeki çeşitliliği tüm kalbimle savunuyorum ve bunun yanı sıra da ritimler, folklor ve en yalın haliyle insanların kendilerini ifade etme biçimleri. Dolayısıyla bir şekilde bir süngermişçesine etrafımdakilerle ilgileniyorum ve bunlar müziğimde de yer buluyor.
- Şarkılarınız Tunus hükümeti tarafından yasaklandı. Kendinizi protest bir sanatçı olarak mı tanımlıyorsunuz?
Evet, sanırım hem müziğim yoluyla hem de genel olarak her şey yoluyla itiraz eden bir sanatçıyım. Sanırım başlangıçta yalnızca adalet ve insan hakları konusundaki tutkumla doğal olarak başladım. Haliyle her zaman insanların ve halkların mücadeleleri konusunda güçlü duyduklarım vardı, kendi mücadelemden yola çıkarak. Sonra gözlerimi dünyaya açtım. Yaşamdaki amacım olarak empati yapmam gerekir ve müzik yoluyla köprüler kurarak insanları birbirine bağlamam gerekir diye düşünüyorum.
- İstanbul ve Amed Newroz’unda sahne almak Kürt halkı tarafından onurlandırmaktır aynı zamanda. Newroz’a katılma hikayeniz ve sizde yarattığı duygu hakkında ne söylemek istersiniz?
Aslında ilk konser anlaşmalarım Kürt şehirlerindeydi. Kariyerimin başında ilk Kürt toplumu beni davet etti. Kürt kültürüne ve müziğine hayranım. Kanımca bu müzikte benim gerçekten ilgimi çekecek pek çok ritim var. Dolayısıyla o ritim, renk ve kültür şöleninin bir parçası olmak istiyorum. Bir Tunuslu ve bir Arap kadın olarak bu benim için farklı bir deneyim. Esasen görmediğimiz, bilmediğimiz bir şey. Benim açımdan bu kültüre yakın olmak ve o kültürün güzelliğini takdir etmek ve yaşamak gerçekten büyüleyici. Özellikle de başka bir kültürden gelen birisi olarak aramızda çok sayıda bağ olduğunu düşünüyorum.
- Son olarak Newroz’da sizi dinlemeye gelecek halklara mesajınız nedir?
Bana göre müzik, şiir ve kültürle birbirimizin kıymetini bilmeli ve takdir etmeliyiz. Bence bir araya gelmeli ve kültürlerimizi yüceltmeli ve kutsamalıyız. Bu var olana verilecek en iyi cevaptır, çünkü hepimizin hisleri var ve hepimiz başkalarıyla etkileşime geçiyoruz. Nereli olursak olalım hepimizin hisleri aynı ve ihtiyaçları da aynı. Şarkı söylerken sahne alırken artık ben veya Amerikalı müzisyenim ya da dinleyiciler arasında herhangi bir fark kalmaz. Orada hepimizin bağlı olduğu sihirli ışık halkaları gibiyiz. Bence dünyada daha fazla yaratmalıyız, çeşitliliği ve farklılığı daha fazla yüceltmeliyiz ve sevgiyi ve kültürü daha fazla yüceltmeli ve kıymetini bilmeliyiz.
Emel Mathlouthi kimdir?
Emel Meslusi ya da Mathlouthi 11 Ocak 1982’de Tunus’ta dünyaya gelir. Henüz küçük yaşta müziğe ilgi duyan Emel Mathlouthi, 10 yaşında ilk bestesini yapar. 15 yaşında çevresinin teşviki ve 90’ların büyük pop şarkıcılarından ilham alarak güçlü vokal yeteneklerini keşfeder. 19 yaşında ağır metal ve gotik müziğe ilgi duyar ve Tunus’ta üniversitede ilk metal grubunu kurar. Birkaç yıl sonra Joan Baez’in sesinden ve fikirlerinden derinden etkilenir, grubunu bırakıp fırsat eksikliğinden ve yurttaşlarının ilgisizliğinden duyduğu hayal kırıklığıyla “Ya Tounes Ya Meskina” (Zavallı Tunus) gibi politik şarkılar yazmaya başlar. 2006 yılında Prix RMC Moyen-Orient Musique yarışmasında finalist olarak yer alır. 2008 yılında şarkıları Tunus hükümeti tarafından radyo ve televizyondan yasaklanınca Paris’e taşınma kararı alır. Şarkıları hükümet tarafından yasaklansa da Fransa’daki canlı performanslarının kayıtları Tunus’ta internet üzerinde dolaşır. Arap Baharı’nın 2010’da başladığı vakitler Tunus’tadır ve “Kelmti Horra” şarkısını sokak protestosu sırasında söyler. Bu video, isyanın bir marşı haline gelir ve 2015’te bu şarkıyı Nobel Barış Ödülü töreninde seslendirir.