Birkaç gün önce iktidar medyasında epeyce parlatıldı ama -bence- yeterince dikkatimizi çekmedi. Türkiye Cumhuriyeti devleti, son beş yıllık silah ihracatında 11. sıraya tırmanmış. Haber ciddi. Sıralamayı dünya silahlanma rakamlarını yıllardır derleyen SIPRI yapmış. Haberi ilk yapan yayın organı da BBC. Dünyanın dört bir yanından haber organları da oradan aktardılar bu haberi.
İktidar medyası konuyu “Onlar bize silah isterlerse satmasınlar, biz kendi silahlarımızı yapmaya başladık; dahası o kadar güzel -yani öldüren- silahlar yapıyoruz ki, biz de başkalarına satmaya başladık” havasında verirken; ana muhalefet başta olmak üzere muhalefet partileri de, yükselişe geçen silah ihracatını ve uçuş denemesi yapan ‘yerli ve milli’ savaş uçağını selamlamakta gecikmediler.
Dünyanın dört bir yanındaki iki yüze yakın ülkeye son beş yılda (2019-2023) satılan silahların yüzde 42’sini ABD satmış! İşte böyle emperyalist oluyorsun. Önce bir yerlerde savaş çıkart ya da çıkması muhtemel savaşları kışkırt. Sonra oralara silah sat. Silah (elbette bunu sadece tabanca, tüfek ve hatta top olarak anlamayın; mesela uçak) satışında böylesine büyük tekel olduğun için, bazılarına satacağın uçaklar konusunda satın almak isteyeni adeta yalvart! Kimden bahsettiğimi hemen hatırlayacaksınız!
ABD, silah satışında o kadar büyük tekel ki, kendisine en yakın iki rakibi olan Fransa ve Rusya’nın silah satış oranı yüzde 11’lerde kalmış. Yüzde 42 nerede, yüzde 11 nerede. Yani ABD’nin satışı tam dört kat fazla. Sonrakilerin oranı, daha da düşüyor. Dördüncü ve beşinci durumdakilerin (yani Çin ve Almanya) silah satış oranı yüzde 5,8 ve 5,6. Kendilerinden öncekilerin yarısı kadar. ABD’nin ise en az 8’de biri…
Silah ihracatçısı devletlerin BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olduğunu, ilk beş sıralamasını Almanya’nın delmesinin ne denli -silahlanmaya başlayan bir Almanya!- önemli bir gelişme olduğuna falan girmeyeceğim. Bu yazının amacı kendi derdimiz. Türkiye’de iktidar, hatta yerine gelebilecek yeni iktidarlar, bu silahlanma işine gönül koymuş durumdalar. Ama üretilmiş silah için savaş gerek.
Türkiye devleti -özellikle SİHA’lar olmak üzere- daha da çok silah üretmek istiyor. Diyeceksiniz, tamam üretsin ve sonra da satsın başkalarına. Kazın ayağı öyle değil! Mevcut savaş ortamına (mesela Ukrayna ve Filistin) silahı satanlar zaten var ve onların kimler olduğu belli. Türkiye’nin silah satması için başka savaşlara ihtiyacı olacak. İktidarın Irak ve Suriye sınırlarını ihlal etme isteğinin amacı bu olabilir mi?
Ankara’nın silah ihracatında 11. sıraya yükselmesini, “Türkiye alt-emperyalist ülke oldu” diye değerlendirenler var. Pek haksız da sayılmazlar. Dünya silah sanayisini halen ellerinde tutan emperyalist devletler, nasıl diledikleri ülkelere ya da savaşan taraflara silah satıyorsa, Türkiye de dilediği yoksul ülkelere silah satarak, daha alt düzeyde emperyalist olabilecektir. Yani o bölgedeki ya da ülkedeki siyasi gelişmeleri kendince dizayn etmeye çalışabilecektir. Başarı şart değil elbette!
Ürettiği silahı, çıkarttığı savaşlardaki taraflara satan bir devlet haline gelmek Türkiye gibi alt-emperyalist yönetimler için pek kolay değil. Dahası ve belki de daha da önemlisi, gelir dağılımının bunca bozulduğu ve milyonların açlıkla sınandığı ülkemizde, iktidar daha fazla savaşa ihtiyaç duyuyor. Savaşlarını -tıpkı ABD gibi- kendi sınırları dışına taşımak istiyor. Başarır mı? Sanmıyorum!..
Ancak insanlar ölüyor, insanlar. Kimisi yaralanıyor ve hayatlarını sakat olarak devam ettirebiliyorlar. Kimileri ise yerlerinden yurtlarından oluyorlar. Evinden, yurdundan olmanın ne menem bir sefil bir yaşam olduğunu böyle bir şeyin başınıza gelmesinden önce anlamanız-kavramanız neredeyse imkânsız. Daha çok silah üreten ve satan bir devletin vatandaşı olma ayıbına ortak olmayın!