Yerel seçimler yaklaşıyor. Hummalı çalışmalardan anlıyorsunuzdur. Geçtiğimiz yollar bir kez daha kazılıyor. Yaşadığımız kentlerde inşaatlar hızlandı. Bütçede kalanlar şu an yönetimde olanlar tarafından tüketilmeye çalışılıyor. İnşaat alanları büyütülüyor, yaşam alanları kentsel dönüşümle iktidarı beslemeye devam ediyor.
Süreç hızlandı. İş cinayetleri ve ekolojik cinayetler de aynı hızla artmakta. Konu kent olunca, birkaç alan paranın çarkında cinayete kurban edilmekte; kentsel dönüşümle barınma hakkı yok ediliyor, kentlerin çeperindeki doğal alanlar hızla yapılaşmaya açılıyor. Bildiğiniz gibi Sur’da, Cizre’de Nusaybin’de vb. Kürdistan Bölgesinde yaşam alanları savaş araçlarıyla yıkıldı, orada yaşayan halklar yerinden edildi, “lüks” konutlar yapıldı. Bu uğurda halklar öldü, yerinden edildi, kentin belleği yok edildi. İnşaat şirketleri ve onunla birlikte var olan üretimler, taş ocakları, çimento fabrikaları, yollar, köprü yapanlar, inşaat aracı yapanlar, kiralayanlar kalkındı. Bu süreçten tarihi yapılar, kentin çeperindeki doğal alanlar da nasibini aldı. Hasankeyf; Sur İçi binlerce yıl kimliğini korudu ama iktidarın saldırılarına bu dönemde yenik düşürüldü.
Eminim biliyorsunuzdur. İş cinayetleri, ekoloji katliamlar da, işçiler üzerindeki baskı ve zulüm de aynı hızla sürüyor. 3. Havalimanı’nda sömürüye, güvencesiz koşullarda çalışmaya karşı duran işçiler hala tutuklu. Taşeron şirketler kıdem tazminatlarını vermeden işçi çıkartmaya devam ediyor, İGA ya bağlı şirket patronlarının “bilmiyorduk” diye iddia ettiği tüm koşullar hala devam ediyor, bozulmuş yemekler, güvencesiz çalışma koşulları, yatakhaneleri yağmur ve çamurun basması. İşçiler bu katliamı canıyla ödemeye devam ediyor. Ölen işçilerin sayısı da kimlikleri de tam olarak bilinmiyor. İşinden edilenlerin de. Havalimanı şantiyesindeki işler; jandarmanın kontrolü altında “güvenlikli” sürüyor.
Kentlerin her yeri inşaat sahasına dönmüş durumda. İnşaat araçları kentin içinde cirit atıyor. İşçiler inşaatlarda çalışırken yaşamlarını kaybetmeye devam ediyor. Kent halkı inşaat araçları altında can veriyor.
İSİG ekim ayında tespit edilen en az 177 iş cinayeti olduğunu, bunun 2’si çocuk, 10’u kadın ve 14’ü göçmen olduğunu yayınladı. 2017 yılında ölen işçilerin sayısı en az 2006 kişi. İçlerinde çocukların ve savaştan kaçan mültecilerin bulunduğu 2 bin den fazla emekçi artık yaşamıyor. Bu işçilerin adını www.guvenlicalisma.org <http://www.guvenlicalisma.org> da bulabilirsiniz. Yıllarca yaşama emek veren işçiler; servis kazasında, kullandığı aracın altında kalarak ezilmeyle, patlatma esnasında kayaların, toprağın veya çöken kalıbın göçüğü altında kalarak, yüksekten düşerek ve kötü çalışma koşullarının sonucunda kalp krizi ile hayatını yitirdi.
Hızlanan bir kentsel dönüşüm örneği daha; AKP nin iktidar kalesi İstanbul; yer Üsküdar Kirazlıtepe. AKP’nin genel başkanı Çamlıca tepesine cami yaptırmaya karar verip süreci başlattı. İstanbul’ un tepesine bir cami Çamlıca tepesinin kimliğini yok edilerek kondurtuldu. Süreç bununla kalmadı. Caminin altındaki mahallenin yıkılması buyruldu ve kentsel dönüşüm yasası uyarınca mahallede evler, ortak mekanlar yıkılmaya başladı. Mahalle halkının tek toplanma alanı olan kirazlı Tepe’deki dönüşüm alanı dışında bölgedeki ibadet alanları ve İstanbul’un birçok noktasına yeraltından çıkan kaynak içme suyunu sağlayan ortak alanlar AKP li iktidarının yıkım kapsamı altında. Esentepe Camii sabaha karşı saat 04.00 sularında olaylı bir şekilde yıkılmıştı, hatırlarsanız. Üsküdar belediyesi zabıta memurları aracılığı ile gönderdiği tebliğ ile mülk sahiplerine baskıyı artırdı. Amaç kiracıların barınma haklarını ellerinden almak, mülk sahiplerini ise tek taraflı muvafakatnameye imza atmalarını sağlamak. Mahalle halkının yaşam alanlarını da daraltarak, mahalleyi yaşanmaz hale getirerek yıkıma devam etmeye çalışıyorlar. Sokak lambaları çalıştırılmıyor geceleri, çöpler günlerce toplanmıyor. AKP li Üsküdar belediyesi tarafından mahalle tamamen yok edilene kadar baskı sürdürülecek, şüphesiz halk da direnmeye devam edecek.
Yerel seçimler yaklaşıyor. Oylar AKP-MHP’li adaya verildiğinde o yerelin yönetimi belirlenmiş olmayacak, AKP-MHP egemenliği ve baskısı onaylanmış olacak. Sermaye rüzgarını arkasına almış tüm adaylar da bundan farklı davranmayacak. Halkların yaşamında yıkım, ölüm, para üçlemesini sürecek. Karar bizim, hepimizin, birlikte karar vermemiz; yaşamımızı, yaşam alanlarımızı korumamız için bir şans daha önümüzde. Bu zulmü; birlikte, en temelden mahalleden, yerel yönetimlerden sona erdirelim. Gelin birlikte unuttuğumuz kardeşliğimize yeniden dönelim. Faşizmin ve kapitalizmin çarklarını birlikte parçalayalım.