Hafızalara kazınan 1992 Cizîr Newrozu’nda ortaya konan direnişi anlatan tanıklıklar, tüm saldırılara rağmen Newroz ateşini yaktıklarını vurgulayarak ‘O direniş önümüzü açtı. Kazanana kadar da mücadelemiz sürecek’ dedi
Tabiatın yeniden canlanmasının yanı sıra zalim Dehaq’ın sonunu getiren Demirci Kawa miti etrafında yeniden dirilişi simgelemesiyle özellikle baskı ve sömürüye maruz kalan Ortadoğu halklarının bir bayram olarak kutladığı Newroz’un heyecanı, bu yıl da günler öncesinden başladı. Çok sayıda merkezde “Rabe dema azadî û serkeftinê ye / Zaman, özgürlük ve zafer zamanıdır” şiarı ile kutlanacak olan Newroz’da yine milyonlarca insan bir araya gelecek. Sadece bu tablonun ortaya çıkması dahi büyük bir direniş hikâyesi barındırıyor.
Kürt özgürlük hareketinin yükselişe geçtiği 90’lı yıllarda devlet, kolluk birimleri ve kontrolündeki paramiliter güçler eliyle Kürdistan’da yaşayan halkın üzerinde ağır bir terör politikası estirmeye başladı. Binlerce kişi açıkça veya kaçırılarak öldürüldü, işkence edildi, zindanlara atıldı, kentler ve köyler yakıldı, yıkıldı.
Bu bir tablo içerisinde Kürt halkının özgürlük talebindeki ısrarı, kendini en güçlü biçimde Newrozlarda gösterdi. Zulme karşı isyanın sembolü ise, 1992 yılındaki Newroz kutlamaları oldu. Üzerinden 32 yıl geçmesine rağmen o yıl ki kutlamalarda yaşananlar hala akıllarda.
Uygulanan sokağa çıkma yasaklarına rağmen Newroz’u kutlamak için o yıl sokağa çıkanlara özellikle Şirnex kent merkez, Cizîr (Cizre) ilçesi ve Mêrdîn’in Nisêbîn (Nusaybin) ilçelerinde devlet sert şekilde yöneldi. Bu saldırılar sonucunda resmi verilere göre 57, tanıklara göre ise 100’ü aşkın insan hayatını kaybetti.
“Kanlı Newroz” olarak tarihe geçen o yıl ki kutlamalarda, Berivan Cizîri’nin öncülük ettiği Cizîr’deki kutlamalara katılanlar tüm engelleme, baskı ve şiddet karşısında geri adım atmayıp Newroz ateşini yaktı.
Hafızalara kazınan Cizîr Newrozu’nu tanıkları anlattı.
‘Devlet barbarlar gibi saldırıdı’
1992 yılının 21 Mart günü Newroz’u kutlamak için eşi Hüseyin Erten ile birlikte sokağa çıkan Ayşe Erten, kolluk birimlerinin saldırı sonucunda eşini yitirdi. Tek amaçlarının Newroz’u kutlamak olduğunu dile getiren Erten, yaşananları şu cümlelerle anlattı:
“Devlet ilk başta ‘izin vereceğiz’ dedi. Biz de ulusal kıyafetlerimizi giydik ve sokağa çıktık. 7’den 70’e herkes gelmişti. Önce köyden gelen insanların önünü kestiler ve saldırmaya başladılar. Yüzlerce insan yaralandı ve 40’ın üzerinde insan yaşamını yitirdi. 3 gün 3 gece insanlar dışarıya adım atamadı. Bazıları sığınaklarda kaldı. Cenazelerimiz hastanede kaldı ve uzun süre cenazelerimizi alamadık. Devlet barbarlar gibi insanlara saldırdı. Eşimin arkadaşlarının yanına gittim ve Hasan nerede dedim? En son mezarlığın orda gördüklerini söylediler. Daha sonra belediye başkanının yanına gittim, Hasan’ın şehit düştüğünü söyledi. ‘Ortalık biraz sakinleşsin öyle gidip cenazeyi alacağız’ dediler. Cenaze camiye getirildiğinde de yine halkın üzerini ateş açtılar.”
‘Berivan’ın yaralanması büyük ses getirdi’
Halkın o günlerde Newrozu kutlamak için büyük bir direniş verdiğini söyleyen Ayşe Erten, “Eşim katledildiğinde 25 yaşındaydı. 3 çocuğum vardı ve en küçüğü 40 günlüktü. O dönem halk tarafından büyük bir direniş sergilendi. Berivan Cizîri yaralandığında büyük bir ses getirmişti. Yolumuzun temiz ve kutsal bir yol olduğunu biliyorduk. O yüzden halk daha fazla direniş sergilemeye başladı. 92 Newrozu’ndan önce Newroz fazla kitlesel kutlanılmıyordu. Ama 92’den sonra yaşanılan olaylarda Newroz daha bir kitlesel kutlanılmaya başlandı. 6-7 gün kala sokaklarda Newroz kutluyorduk. Bu şekilde 21 Mart’ta kadar kutlamalar kesintisiz sürüyordu” diye konuştu.
Erten, sağlık sorunları nedeniyle 3 yıldır Newroz’a katılamasa da her 21 Mart’ta kapısının önünde Newroz ateşi yaktığını kaydetti. Erten, “Mazlum Doğan’ın dediği gibi bir kibrit çöpüyle de olsa Newroz kutlanmalı” diye belirtti.
‘Newroz ateşini yakmamızı engelleyemediler’
Tanıklardan Ahmet Baysoy ise halkın o günlerdeki ısrarı ve geri adım atmayışı sayesinde bugün Newroz’un rahat bir şekilde kutlanabildiğinin altını çizdi. Baysoy, yaşananları şöyle anlattı:
“O yıl çok kalabalık bir kitle ile kent merkezinde bulunan dört yolda bir araya geldik. Başka bir kitle ise Nusaybin Caddesi tarafında bulunan köylerden geliyordu. Ben kitlenin önündeydim. Dönemin emniyet müdürü ile konuşmak için yanına gittim ve ‘önümüzü’ açın dedim. Emniyet müdürü, vali ile ‘konuşacağım’ dedi. Ardından müdahale emri geldiğini ve hiçbir şekilde yürüyüş yapılmasına izin verilmeyeceğini söylediler. Biz yürümekte ısrar edince üzerimize ateş açıldı, biber gazı sıkıldı. Daha sonra tekrar Cudi Mahallesinde bulunan Kasaphane Caddesinde bir araya geldik. Burada tekrar ateş açıldı ve arkadaşlarımız şehit düştü. Köylerden kente girmeye çalışan arkadaşlarımıza terminal tarafından ateş açıldı ve 7 arkadaşımızı katlettiler. Buğday pazarında da ateş açıldı, 1 arkadaşımız orada şehit düştü. Newroz’u kutlamak için akşama kadar direndik. O gün tek amacımız Newroz’u kutlamaktı ve demokrasi şehitlerinin mezarını ziyaret etmekti. On binlerce insan gelmişti, çok büyük bir kalabalık vardı. Kente bağlı tüm köylerden Newroz’u kutlamak için gelmişlerdi. Silahla, gazla saldırdılar ama Newroz ateşini yakmamızı engelleyemediler. Çünkü ne olursa olsun o ateşi yakacağız demiştik ve o ateş yakıldı.”
‘Newroz Kurdistan’ın güneşidir’
Halkın kendileri için büyük önem taşıyan Newroz’u kutlama için büyük fedakarlık yaptığını ifade eden Baysoy, şunları söyledi: “Halk, Newroz günü çok mutlu oluyordu. Eski Newrozları çok özlüyorum. Gençtik ve çok direniş sergiliyorduk, geri adım atmıyorduk. Ama onlar da bize çok fazla baskı uyguluyorlardı. O günden bu güne kadar hep Newroz’a katılıyorum. O dönemde tutuklandım ve dört buçuk yıl ceza evinde kaldım. Memurdum, tutuklandığım için de beni görevden attılar. Newroz benim için her şey. Çok eski geleneğimizdir, Newroz Kurdistan’ın güneşidir. Newroz gelince meydana direniş de geliyor. O günlerde o direnişler olmasaydı bugün Newroz kutlanılmayabilirdi. O günler sayesinde Newroz şimdi kutlanılıyor. O direniş önümüzü açtı ve biz de devamını getiriyoruz. Kazanana kadar mücadelemiz sürecek” şeklinde konuştu.
‘Yasakları boşa çıkardılar’
Newroz’u kutlamak için alanlara iner inmez engellendiklerini belirten Mahmut Özalp da halkın gösterdiği cesur tavır sayesinde engelleme girişimlerinin boşa gittiğini anlattı.
Özalp, “Kutlama yapmamıza engel olamaya çalıştılar. Halk tepki gösterdi ve ortalık savaş alanına döndü. Orada 3 arkadaşımızı katlettiler ve gaz sıktılar. Orada halk tarafından çok büyük bir direniş vardı. İnsanlarda korku yoktu. Tek amacımız orada Newroz ateşi yakmaktı. Kadınlar, çocuklar, erkekler, sokaklar tıklım tıklımdı. Büyük bir keyifle gitmiştik. Eskiden Newroz alanı yoktu her köyde her sokakta kutluyorduk. Halk her şeye rağmen geri adım atmadan Newroz’u kutladı. O günden bu yana sadece tek bir Newroz’a gitmedim o da ameliyat geçirdiğim içindi. Bu Newroz’da da alanda olacağız. 90’lardaki insanlar o gün Newroz’u kutlamasaydılar bugün Newroz diye bir şey olmayabilirdi. Newroz o dönem yasaklarla geçiyordu ama halkın direnişi de ortadaydı ve yasakları boşa çıkarıyordu” dedi.
Kaynak: MA