Rusya’ya olan 27,5 milyar dolar doğalgaz borç sarmalı Türkiye’yi çıkmaza sürüklüyor. Enerji açığı olmayan Türkiye’nin güneyinde NGS inşası sonrası kuzeyi de adeta Rusya’ya hediye edilirken, sırada ise Trakya var
Yusuf Gürsucu / İstanbul
Mersin’in Gülnar ilçesine bağlı Akkuyu’da inşaatı devam eden ve yakın gelecekte bir ünite ile elektrik üretileceği açıklanan Akkuyu Nükleer Santrali (NGS) şirketinin CEO’su ve Yönetim Kurulu Başkanı Anastasia Zoteeva bir Rus kanalına verdiği röportajda Akkuyu NGS için, “Bunu kendimiz için inşa ediyoruz. Bu nükleer santral Rusya’ya aittir. Bu bizim santralimiz, başka ülkenin topraklarında bulunan bizim santralimiz” vurguları iktidarın santral hakkında söylediği tüm yalanları ifşa ederken, Sinop’a da aynı şirketin nükleer santral kuracağı açıklandı. Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu (Rosatom) Genel Müdürü Aleksey Lihaçev, Ankara’nın Türkiye’deki ikinci nükleer güç santralinin inşasını Rosatom’a emanet etmeye karar verdiğini duyurdu.
Erdoğan Sinop’u vermiş!
Rusya’da parlamentonun alt kanadı Devlet Duması’nda konuşan Lihaçev, “Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni santral inşasının bize emanet edilmesi için siyasi karar alındığını açıkça dile getirdi” ifadelerini kullanırken, yeni nükleer santral konusunda Türk tarafıyla çok aktif müzakereler gerçekleştiğinin altını çizdi. Rosatom Genel Müdürü, açıklamasının devamında, ”Şimdi detaylar üzerinde çalışıyoruz. Büyük olasılıkla yeni inşaat sahası Sinop adını alacak” diye konuştu.
Stratejik anlaşma
Akkuyu’da inşa edilen santralin yaratacağı nükleer kirlilik bir yana santralin tamamen Rusya’ya ait olması Sinop ve Trakya üzerine yapılan planlarda da benzer bir sürecin sürdürüldüğünü göstermekte. Cumhurbaşkanı R. T. Erdoğan ile Soçi’de birlikte düzenledikleri ortak basın toplantısında konuşan Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin enerji alanında işbirliğinin stratejik nitelikte olduğunu vurgulayarak, Türkiye’nin de artık ‘nükleer kulübüne’ üye olduğunu söyleyip Sinop’ta 2. nükleer santral inşaatı için temasların devam ettiğini belirtmişti.
Sinop NGS Rusya’nın
Rusya Devlet Atom Enerjisi Kurumu Rosatom’un Genel Müdürü olan Aleksey Lihaçev geçtiğimiz yıl yaptığı bir açıklamada, Sinop’un nükleer santral inşası için cazip bir nokta olduğunu iddia ederek, “Büyük bir nükleer santralin gelecekteki varlığını da göz önünde bulundurarak, teknolojik ittifaklar kurulması, yatırım politikası ve ‘Türkiye enerji piyasasının şekillendirilmesi’ açısından yaklaşımlar oluşturmak üzere Türk iş ortaklarımızla görüşmelere başladık” diye belirtmişti. Sinop NGS’nin kim tarafından ve kimin santrali olacağı konusunun çoktan pişirildiği anlaşılırken, Türkiye’nin Rusya ile sürdürdüğü müzakerenin konusu, Rusya’ya olan 27,5 milyar dolar doğalgaz borcunun bu tür anlaşmalarla uzatıldığı anlaşılabilmekte.
Trakya projesi!
Putin Soçi’de yaptığı açıklamada, Türkiye’de doğalgaz merkezi (Trakya) projesi konusunda çalışmaların da sürdüğünü belirterek, “Gazprom, BOTAŞ’a yol haritasını sundu, sırada ortak çalışma grubunun kurulması var” sözleri anlaşmaların çoktan bittiğine işaret ediyordu. Diğer yandan geçtiğimiz yıl yapılan genel seçimlerden hemen önce eski Enerji Bakanı Fatih Dönmez yaptığı bir açıklamada, “Rusya’dan ithal gazda belli bir rakamın üzerinde ödemelerin ertelenmesi konusunda mutabakat sağlandı” ifadeleri ise mutabakatın yapılan açıklamalardaki içerik olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyorken, son yapılan açıklamalar bunu doğrular nitelikte.
Hasta adam ölüm döşeğinde
Rusya ile gizli anlaşmalar yoluyla ilerleyen Akkuyu Nükleer Santral sürecinin bir benzeri Sinop’ta atılırken, ‘hasta adam Osmanlı’ adı verilen döneme benzer bir süreç bugün Türkiye’de işlemekte. Lihaçev’in “Türkiye enerji piyasasının şekillendirilmesi” üzerine yaptığı vurgu bir başka duruma işaret ederken, Trakya’nın doğalgaz dağıtım merkezi yapılması için Rusya’ya Trakya’nın teslim edileceği ve yanında da Sinop’un hediye edileceği gün gibi ortadaydı. Alacaklı ülkelerin hasta adam olarak nitelediği Osmanlı’nın alacaklı olan devletlere tanıdığı iktisadi, siyasi ve sosyal ayrıcalık olan kapitülasyonlar, Rusya ile yapılan anlaşmalarda yeniden açıkça ortaya çıkmakta. Bu kez ise Türkiye’nin hastalıktan öte ölüm döşeğinde olduğu, borç batağından kaynaklı bir Rusya’ya bir ABD’ye bir AB’ye yönünü dönerek adeta dönme dolaba benzedi.
İklim zirveleri ve nükleer
Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai kentinde düzenlenen COP28’de iklim zirvesine katılan 100 ülke, yenilenebilir enerji kullanımını 2030 itibarıyla üç katına çıkarmayı taahhüt ederken, 2050’de net sıfır emisyon hedefine ulaşılması ve küresel sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılması için nükleer enerjinin kilit rol oynadığını iddiasıyla, ‘Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu’nu imzalaması dikkat çekmişti. Bu zirve sonrası atağa geçen nükleer sermaye çok yönlü adımlarla büyüme sürecine bağlanmaya başlarken, Türkiye’de bu gelişmeyi lehine kullanarak nükleere kılıf uydurmakta.
Çernobil ve Fukuşima nükleer santrallerinde yaşanan patlamaların yarattığı radyoaktif zehirlenme ve ölümler sonucunda nükleer sermaye kan kaybına uğrarken, yeni siparişler alamamaya başladı. Birçok ülke nükleerden çekilme kararlarını açıklarken, Türkiye gibi bazı ülkeler ise bu dönemde bazı grift ilişkiler içinde nükleer santral kurma hevesine soyundu. Diğer yandan küçük nükleer reaktörlerin güvenilir ve düşük maliyetli bir çözüm olarak tartışmaya açıldı. Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) tarafından hazırlanan değerlendirme raporu ile ‘temiz enerji’ sınıfına alınması yönünde adımlar büyürken, COP28’de nükleer sermaye kendisine alan açmayı başardı.
Sürdürülebilir kalkınma!
Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Konseyi’nin (UNECE) 2021 yılı Eylül ayında yayımladığı teknoloji özet raporunda ise nükleer enerjinin Paris Anlaşması ve 2030 ‘Sürdürülebilir Kalkınma’ hedeflerinin gerekliliklerinin yerine getirilmesine yardımcı olabileceği iddia edilmişti. Nükleerin, küresel enerji sisteminin ve enerji yoğun endüstrilerin karbondan arındırılmasında diğer sürdürülebilir düşük karbonlu veya sıfır karbon teknolojilerinin kullanılmasının yanında daha geniş bir yelpazenin parçası olarak görülebileceği belirtiliyordu.
Nükleer kurtarıcı oldu
UNECE raporunda, nükleer santrallerin kapatılması kararlarının iklim değişikliğinin azaltılmasına yönelik yürütülen çabalar için gerilemeyi temsil ettiği yer aldı. Nükleer enerjinin, UNECE bölgesindeki 11 ülkede (Belçika, Bulgaristan, Çekya, Finlandiya, Fransa, Macaristan, Slovakya, Slovenya, İsveç, İsviçre ve Ukrayna) elektrik üretiminin yüzde 30’dan fazlasını sağlayan enerji sistemi olduğu Belçika 2025’te, Almanya ise 2023’te nükleer enerjiyi aşamalı olarak devre dışı bırakma kararı dışında tüm ülkelerin nükleer enerjiyi kurtarıcı gördüğü raporda vurgulanıyordu.
Nükleer sermaye
Şu anda tüm dünyada çalışan 444 nükleer enerji santrali var. Bu santrallere ek olarak Türkiye, Çin, Fransa, Japonya, İngiltere ve Finlandiya’nın da bulunduğu 19 ülkede 50 reaktör ise inşa halinde bulunuyor. AB’nin Almanya ile birlikte etkili ülkesi olan Fransa’nın nükleer enerji şirketleri dünyanın en güçlü şirketleri. AB’nin nükleer enerji taslağında nükleer santraller için radyoaktif atıkların, ‘çevreye zarar vermeyen ve atıklarını güvenli biçimde tasfiye edebilecek santraller’ vurgusunda bulunulması ise dikkat çekiciyken, nükleer sermayenin sorunlarını ufak ufak çözdüğüne işaret etmekte.
Nükleer Karşıtı Platform (NKP), Türkiye’nin Paris iklim anlaşmasının imzalandığı esnada nükleer atıkların ithalinin önünü açan ek maddelere yönelik olarak, “Paris İklim Anlaşması nükleer enerjinin Truva atı mı!” diye bir soru sormuştu.
AB’nin güvenli tasfiye vurgusu atıkların AB topraklarından ihraç edileceğinin açık göstergesiyken, Türkiye başta olmak üzere birçok ülkenin de bu atıkları almaya hazır olması büyük bir kirlilik sürecini işletilmek istendiğini gösteriyordu.
Nükleer reaktörler tarafından üretilen atık, yüz binlerce yıl boyunca radyoaktif kalmaktadır. Bugüne kadar radyoaktif atıklar için uzun vadeli depolama çözümleri ise bulunamamıştır.
EÜAŞ International Jersey
Sinop’ta nükleer santral kurulumu için Japonya ile yapılan anlaşma sonrası Japonya NGS projesinden çekilmişti. Çekilmenin ardından EÜAŞ, 2015 yılında Jersey Kanal Adaları’nda ‘EÜAŞ International Limited’ adından bir şirket kurduklarını duyurulmasıyla birlikte Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’na başvurarak Sinop NGS’yi kuracakları belirtilmişti. Sinop nükleer santrali için Japon ve Fransızlarla Hollanda’da ortak bir şirket kurduklarını açıklayan EÜAŞ eski Genel Müdürü Halil Alış’ın, “Bu iki off-shore şirket, yani EÜAŞ International Limited ve Hollanda’daki şirket, Türkiye’de Sinop Nükleer Güç Santrali’ni kuracaklar” sözleri eskide kalmış planlar olarak çöpe gitmiş durumda.