‘Kadına Yönelik Resmi Şiddet’ raporunu yayınlayan Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu, kadınlara resmi güçlerin kadınlara yönelik şiddet ve tacizinin arttığı belirtildi
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu, “Kadına Yönelik Resmi Şiddet” raporunu paylaştı.
1997 yılından bu yana resmi güçler tarafından cinsel işkenceye maruz kalan kadınlar ile trans kadınlara ücretsiz avukatlık desteğinde bulunan merkezin yayımladığı raporda, kadın ve trans kadınların başvurularına göre işkencenin bir devlet politikası olduğu gerçeğinin değişmediği kaydedildi.
Cinsel taciz sokakta
Kadınların eylemler esnasında polis şiddeti ve tacizine uğradığının ifade edildiği raporda, “Son dönemde cinsel işkencenin devlet güçleri tarafından yaşamın her alanında uygulandığını görmekteyiz. Son birkaç yıldır gözlemlediğimiz şudur ki özellikle sokakta yapılan basın açıklamalarına yönelik polis saldırılarında, cinsel işkencenin çok yoğun olarak uygulanıyor olması. Örneğin, kadınların kendi izinleri olmadan vücutlarının, üzerlerinin aranması en çok başvurulan yöntemlerden biri” denildi.
Cezaevlerinde çıplak arama dayatması
Cezaevlerinde çıplak aramanın arttığı, cezaevlerinde tutsak kadınlara ve tutsak yakınlarına ‘ince arama’ dayatması yapıldığı belirtilen raporda, ”15 gün içinde Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde kadın mahpusların bulundukları koğuşlara erkek gardiyanların ve askerlerin girerek iç çamaşırlarına kadar varan aramalar yapılması da başvurular kapsamında tarafımıza iletildi” bilgisi paylaşıldı
Ring aracında 2 gün bekletilmiş
Birçok kadın başvurucudan tecavüz şikayeti başvuruları alındığı belirtilen raporda, Şakran cezaevinden yapılan bir başvuruya dair şu ifadeler kullanıldı: “Başvurucu adli mahpus bir kadındı. Bu başvuruyla, 6 Şubat 2023 tarihinde Hatay’da yaşanan deprem sırasında cezaevi görevlilerinin, mahpuslara uyguladığı işkenceyi aşan uygulamalardan haberdar olduk. Bize başvuran kadın mahpusun anlattığına göre depremde cezaevi duvarlarının çatlaması nedeniyle yaşanan büyük korku mahpuslarda bir infiale neden olmuştu. Depremin oluşundan bir saat sonra infaz koruma görevlileri koğuşlara geldiler ve erkek, kadın, çocuk tüm mahpusları havalandırma bölümüne çıkardılar. Kadın mahpus, bir erkek mahpusun kafasına ateş ederek onu vurduğunu ve bunun kadın mahpus tarafından ve cezaevi yönetimi tarafından da görüldüğünü, kadın mahpus ve diğer kadınların bir araca bindirildiklerini bu ring aracında bir gün boyunca tutulduklarını, hiçbir ihtiyaçlarının karşılanmadığını, yemek ve su verilmediğini anlatmıştır. Daha sonra şu anda bulundukları cezaevine sevk edildiklerini ama cezaevinin kapısında da cezaevine girmeden yine ring aracında iki gün tutulduklarını, burada da kendilerinin hiçbir ihtiyacının karşılanmadığını tarafımıza anlatmıştır” denildi.
Trans kadınların yaşadıkları
Trans kadınların başvurularının aktarıldığı raporda, ”Trans kadınlar yaşamın tüm alanlarında yolda yürürken dahi devlet şiddetine maruz kalmakta. Sadece dış görüntüleri nedeniyle valilik kararıyla yolları kesilerek kendilerine para cezaları kesilmektedir” diye belirtildi.
Raporda Beyoğlu, Bayram Sokak’ta yaşayan trans kadınların bulunduğu evlerin mühürlendiği ve bu evlerde yaşayan birçok yaşlı ve hasta trans kadının devlet güçleri tarafından sokağa atıldığı aktarıldı.
Raporda Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin imzacısı olduğunun altı çizilerek, “Türkiye Cumhuriyeti devleti kadına yönelik şiddet konusunda hem kendi iç hukukunu, hem de uluslararası sözleşmeleri ihlal etmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilmiş birçok karar adeta yok sayılmaktadır” denildi.
‘Kadına yönelik şiddete hayır’
Cinsel işkencenin belgelenmesi hala büyük bir sorun teşkil etmektedir. Savcılar ve mahkemeler maalesef ki sadece Adli Tıp Kurumu’nun raporlarını delil olarak kabul etmektedirler. Oysa Adli Tıp bir resmi bilirkişi kurumudur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Şükran Aydın kararında verdiği, ‘bağımsız bir hekimden rapor alınması gerekir’ kararı hiçbir zaman savcılık ve mahkemeler tarafından ciddiye alınmamıştır bugüne kadar. Bir 8 Mart’ta daha resmi güçler tarafından kadına yönelik şiddetin en üst boyutlarda devam ettiğini söylemek durumundayız. Bizler Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Ofisi avukatları olarak çalışmalarımızı hiç hız kesmeden devam ettireceğiz. Yaşasın 8 Mart, kadına yönelik şiddete hayır.”
Kaynak: MA