DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, 8 Mart’a ilişkin yaptığı değerlendirmede, ‘Yaşam mücadelemizi bu 8 Mart’ta da miting alanlarında, sokaklarda dillendirmeye devam edeceğiz. ‘Her dem direniş her dem özgürlük’ diyoruz’ vurgusu yaptı
Kürt kadınları, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük mutlak tecrit, en büyük kazanımlarından biri olan eşbaşkanlık sistemine yönelik saldırılar ve iktidarın kadın düşmanı politikalarına karşı mücadeleyle karşılıyor. Tevgera Jinên Azad (TJA) öncülüğünde 15 Eylül 2023 tarihinde ‘Jin jiyan azadî ile özgürlüğe doğru’ şiarıyla başlatılan kampanya kapsamında aylardır ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük’ talebiyle alanlarda olan kadınların 8 Mart meydanlarında da temel şiarı bu olacak.
Bu yıl ‘Her Dem Direniş Her Dem Özgürlük’ şiarıyla gerçekleştirilen 8 Mart etkinliklerinde direniş alanlarını örgütlediklerini belirten Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu Mezopotamya Ajansı’ndan Hivda Çelebi’ye değerlendirmelerde bulundu.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı sürdürülen Adalet Nöbetleri ve açlık grevlerine değinen Türkoğlu, “8 Mart gündemimizin temel programını da siyasi tutsakların durumuna dikkat çekmek, tecridin kaldırılmasına dair çağrılarının kamuoyuna ulaşmasını sağlamak ve başta Barış Anneleri olmak üzere siyasi tutsakların yakınlarının başlatmış olduğu adalet nöbeti oluşturuyor” dedi.
Savaş politikalarına karşı barış siyasetini örmek istediklerini, bunun Türkiye, Kurdistan ve Ortadoğu için vazgeçilmez bir durum olduğunun altını çizen Türkoğlu, 8 Mart’ta ana gündemlerinin Kürt sorununun demokratik çözümü, barış siyaseti ve yerel demokrasinin inşası ile kadın iradesinin bu topraklarda nasıl konumlanacağı olduğunu belirtti.
Siyasetin değiştirici gücü
Türkoğlu, “Kadınlar, çoklu saldırı altında ve çoklu mücadele hatları da söz konusu. 8 Mart; bir yandan mitinglerin gerçekleştiği, bir yandan da kadınların yaşadığı sorunlar, hak, özgürlük ve eşitlik mücadelesinin birçok başlıkta kamuoyuna ulaşması için çağrıların yapıldığı bir gün” diye konuştu.
DEM Parti’nin kadın mücadelesindeki rolüne değinen Türkoğlu, “Demokratik siyasetin en önemli meselelerinden biri kadın siyasetinin değiştirici ve dönüştürücü gücü. Özellikle savaş politikalarının devreye girdiği 2016 yılından sonra partimizin önceki geleneklerinden gelen birçok siyasetçisi gözaltına alındı, tutuklandı. Bugün cezaevleri kadın mücadelesi yürüten, kadın mücadelesinin politik hatlarını oluşturan kadınlarla doldurulmaya çalışılıyor ve siyasi tutsak kadınlar da içeriden her şekilde kadın özgürlük mücadelesine destek sunuyor, direnişleriyle bize ilham oluyorlar. Bir mücadele geleneğine sahibiz ve bunun çok kolay örülmediğini de biliyoruz. Örneğin Gültan Kışanak’ın hayat hikayesinin kendisi bir mücadele tarihi” diye belirtti.
Kışanak’ın adaylığı
Türkoğlu, 31 Mart seçimlerinin önemine değinerek Gültan Kışanak’ın Ankara Büyükşehir Belediye Eşbaşkanlık adaylığının sadece ‘adaylık’ olarak tanımlanamayacağının altını çizdi. Türkoğlu, “Kışanak şahsında Türkiye’deki cezaevlerini anlatmak lazım. Erkek egemen ve ulus-devlet siyaset biçiminin merkezi olan Ankara’da Kışanak’ın adaylık süreciyle, aslında biz bütün topluma ‘savaş kararları Meclis’te alınıyorsa, iktidar bunu Ankara merkezli örgütlüyorsa, bunun karşısında duracak, barış siyasetini yine biz Ankara’dan bütün Türkiye kamuoyuna Gültan Kışanak şahsında anlatmaya çalışacağız’ diyoruz” şeklinde konuştu.
İktidar saldırılarına karşı mücadele
İktidarın çoklu saldırılarına karşı mücadeleyi de çoklu ördüklerini dile getiren Türkoğlu, “Toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesini verirken, bir yandan da sahada, sokakta STK’ların, kadın hareketlerin ördüğü söz ve talepleri kadın grubumuz bir şekilde parlamentonun merkezine getirmeye çalışıyor. Bunu yaparken de hem Türkiye’deki kadın hareketlerinin mücadelesinden hem de Kürdistan’daki Kürt kadın hareketinin, TJA’nın mücadelesinden beslenerek, erkek egemen siyaset biçimlerinin hepsiyle mücadele ediyoruz” dedi.
‘Tavizsiz ilkelerimizle mücadele ediyoruz’
DEM Parti Kadın Meclisi’nin özgün örgütlenmesiyle ördüğü özerk politikaları olduğunu dile getiren Türkoğlu, “Eşbaşkanlık sistemi, eşit temsiliyet ilkesi, Türkiye’nin demokratikleşme meselesinde kadınların nasıl rol oynayacağı gibi birçok politikaya, sosyal yaşama, gündelik hayata, yoksulluk politikalarına dair yaşam perspektifimiz var. İktidar çoklu saldırıyorsa, bizim de özsavunmamız var. Bu özsavunmamız da örgütlenmekten, örgütlü duruşumuzdan geliyor. İktidarın bütün kadın düşmanı politikalarına karşı tavizsiz ilkelerimizle mücadele ediyoruz” dedi.
Türkoğlu, “Kadın kimliği erkek egemen sistem tarafından değiştirilmeye, yok sayılmaya, inkar edilmeye çalışıldı. Erkek egemen sistem bir şekilde kendi varlığını bu şekilde oluşturmuş ve biz buna ‘devletli sistem’ diyoruz. Bu sisteme karşı mücadele edenler, tamamıyla bu sistemin sonuçlarını birebir yaşayan kesimlerdir. Kadınlar da toplumsallığını göz önünde bulundurarak yeni bir toplum ve yaşam modelinin eşitlik ve özgürlük üzerine kurulması mücadelesini veriyor. Kadınlar, eşitlik ve özgürlük mücadelesini binlerce yıl yürüttüler ama bugün bunun nasıl hayata geçirileceğine dair hem Kürt kadın hareketi hem de dünyadaki birçok kadın hareketi modeller oluşturuyor” diye belirtti.
‘Eşbaşkanlık modeli Türkiye’yi de etkiledi’
Kürt kadın hareketinin dünya kadın hareketine en önemli katkısının eşbaşkanlık sistemi olduğunu vurgulayan Türkoğlu, “Kadınların irade olduğu, eşitliğinin başından beri kabul edildiği, kendi iradesini özgün özerk örgütlenmesinden aldığı, sözünü ve politikasını kurduğu bir yaşam modelidir eşbaşkanlık. Kürt kadın hareketinin bu modeli, aynı zamanda Türkiye’de demokratik siyaseti de etkiledi. DEM Parti olarak; ‘Eşitlik doğal bir şeydir. En temel yaşam gerekçelerinden biridir. Özgürlük keza öyle bunun hayata geçirilmesi için de modelimiz var eşbaşkanlık’ diyoruz” dedi.
Türkoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eşbaşkanlık, ulus-devletin faşizm politikalarına karşı da panzehirdir aynı zamanda. Alevi kendini eşit temsil ediyor, Kürt kendini eşit temsil ediyor, Arap kendini eşit temsil ediyor, yoksul, sınıf mücadelesinin gerisinde kalmıyor, yoksul olduğu için temsil hakkını birilerine emanet etmiyor, kendisi temsil ediliyor, gençlik, yaş hiyerarşisine takılmıyor. İşte böylesi bir panzehirimiz, çözüm modelimiz var. Kimliklerimizi inkar etmek zorunda değiliz. Eşit ve özgür bir yaşam için mücadeleyi büyüten en önemli yöntem kadın dayanışması. Yaşam mücadelemizi bu 8 Mart’ta da miting alanlarında, sokaklarda dillendirmeye devam edeceğiz. ‘Her dem direniş her dem özgürlük’ diyoruz.”
HABER MERKEZİ