Amed’de Mehdi Zana 1977 yılında yapılan seçimlerde oyların yüzde 54’ünü alarak belediye başkanı seçildi. 12 Eylül askeri cuntasıyla tutuklanan Zana, Amed zindanındaki vahşet günlerini yaşadı. 1979’da Agirî’de de Urfan Alpaslan ezici bir zafer elde etti. Alpaslan, 1988’de Colemêrg kırsalında kimyasal silahlarla katledildi
Serdar Altan
İlk bölümde daha çok yerel yönetimlerin tarihçesi ve Kürdistan’da ilk deneyimleri anlatmaya çalıştık. Hilvan ve Batman deneyimleri elbette Kürtler açısından önemli bir süreçti. Yine bugün anlatmaya çalışacağımız Fatsa, Türkiye sosyalist hareketi açısından anlamlıydı. Ancak sonrası önemliydi. Amed ve Agirî’deki deneyimleri saymazsak neredeyse 90’lı yıllara kadar legal siyaset alanında yaprak kımıldamadı. Ancak 89-90 süreci artık yeni bir hareketlenmeyi de beraberinde getiriyordu. Bugün ağırlıklı olarak bu süreci aktarmaya çalışacağız.
Amed ve Agirî’de sistem alternatifleri
Hilvan’da Nadir Temel ve Êlih’te Edip Solmaz’ın belediye başkanlıklarının yanı sıra, 12 Eylül 1980 cuntası öncesi Bakurê Kurdistan’ın iki kentinde daha Kürt halkı, sistem partilerini hezimete uğratarak Kürt hareketlerinin gösterdiği adaylarla belediye başkanlıklarını elde etti.
Amed’te Mehdi Zana, sistem partileri karşısında halkın adayı olarak siyaset sahnesine çıktı. Mehdi Zana bir terziydi ve daha önce Devrimci Doğu Kültür Ocakları’nın (DDKO) içerisinde yer almıştı. 1963’te ise Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) katıldı. TİP Silvan Şubesi’nin kuruluşuna öncülük etti ve iki yıl başkanlığını üstlendi. Amed halkı ilk kez büyük bir umut beslemeye başlamıştı. Sistem partilerine bulaşmamış kendinden birini seçmek istiyordu. Mehdi Zana, 1977 yılında yapılan seçimlerde oyların yüzde 54’ünü alarak belediye başkanı seçildi. 12 Eylül askeri cuntasıyla tutuklanan Zana, Amed zindanındaki vahşet günlerini yaşadı ve 16 yıl cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakıldı.
Aynı şekilde 1979 yılında Agirî’de de Urfan Alpaslan sistem partileri karşısında ezici bir zafer elde etti. 12 Eylül sonrası Türk devlet güçlerine yakalanmamak için önce Doğu Kurdistan’a, ardından da Lübnan’a giden Urfan Alpaslan, 1988 yılında bir grup arkadaşıyla birlikte Colemêrg kırsalında kimyasal silahlarla katledildi.
Sosyalist mücadelenin ilk deneyimlerinden olan Fatsa, aslında halkçı belediyeciliğin nasıl yapılması gerektiğini herkese gösterecekti. Terzi Fikri lakaplı Fikri Sönmez, Fatsa’yı halk komiteleriyle yönetmeye başladı. 11 Temmuz 1980’de Sönmez’in görevine askeri operasyonla son verildi ve tutuklandı, işkence gördü
Bir sosyalist deneyim: Fatsa
Sosyalist mücadelenin ilk deneyimlerinden olan Fatsa, aslında halkçı belediyeciliğin nasıl yapılması gerektiğini Türkiye’deki diğer toplumlara da gösterecekti. Karadeniz bölgesindeki emekçilerin ve köylülerin içerisinde mücadele yürüten Terzi Fikri lakaplı Fikri Sönmez, 1978-79’da “Fındıkta sömürüye son” mitinglerini örgütleyen isimlerden biriydi. 1979’da Fatsa’da, CHP, AP ve MSP’nin iki katı oy alarak bağımsız belediye başkanı seçildi. Fatsa’yı halk komiteleriyle yönetmeye başladı. Komitelerle birlikte “Çamura son kampanyası, “Fatsa Halk Kültür Şenliği” gibi etkinlikler düzenledi. İlçede yol, su, kanalizasyon gibi sorunların halkın katılımıyla çözülmesi için adımlar attı. Geniş köylü kitlesinin katıldığı fındık mitingleri hayata geçirildi. 1980 Mayıs-Temmuz ayları arasında 50’nin üzerinde kişinin katledildiği Çorum Katliamı sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından “Çorum’u bırakın Fatsa’ya bakın” ifadeleriyle hedef gösterildi. Vali Reşat Akkaya’nın Ordu’ya atanmasıyla birlikte 11 Temmuz 1980’de başlatılan “Nokta operasyonu” ile gözaltına alındı. TSK, ilçeye hücumbotlarla denizden baskın gerçekleştirdi. Harekata bir mekanize piyade taburu, üç jandarma komando birliği, il alay komutanlığı takviye birlikler, polis ve Vali Akkaya’nın kontrolündeki ülkücü militanlar katılmıştı. Sönmez’in askeri operasyonla görevine son verildi. Birkaç ay sonra gerçekleşen darbe koşulları altında cezaevinde tutulan ve işkence gören Terzi Fikri, 4 Mayıs 1985 günü, daha 47 yaşındayken kalp krizi geçirerek yaşamını yitirdi.
Kısa sürede yaptıklarıyla halkın büyük sevgisini kazanan ve Türkiye çapında yankı uyandıran Terzi Fikri öncülüğünde Fatsa, bir sosyalist yerel yönetim deneyimi olarak tarihe geçti.
Kürtlerin büyüyen mücadelesi
Bu yerel yönetimler deneyimlerinden sonra 1980 askeri darbesi gerçekleşti ve ülke tamamen karanlığa gömüldü. 90’lı yıllara kadar da siyaseten çok fazla olumlu gelişmeden söz edemeyiz. Zira bu süreçte PKK’nin 1984 atılımı yaşanmış, bir anda neye uğradığını şaşıran devlet Kürdistan’da yeni bir askeri organizasyona yönelmiş, Kürdistan yangın yerine dönmeye başlamıştı. Ama Kürt Özgürlük Hareketi, gün geçtikçe büyüyor, kitleselleşiyordu. Bu da beraberinde yeni kazanımlar getiriyordu. Siyaseten yaşanan gelişmeler de bundan bağımsız değildi. 90’lı yıllarda Kürt siyasal hareketinin ivme kazanmasıyla birlikte ve 91 seçimleri sonrası HEP milletvekilleriyle parlamentoda temsilin sağlanmasıyla yerel anlamda da kısmi hareketlilik yaşandı.
DEP’e geçen 14 belediye
1994 yerel seçimlerinden önce HEP’in maruz kaldığı baskılara bir karşılık olarak, içinde ANAP, SHP ve bağımsız belediyelerin bulunduğu toplam 14 belediye bir basın açıklaması ile DEP’e geçtiklerini ilan ettiler. Hakkari merkez, Yüksekova, Çukurca, Kozluk, Nusaybin, Kızıltepe, Digor, Kurtalan, Lice, Silvan, Kulp ve Suruç bu belediyelerden bazılarıydı. Bu durum devleti daha da pervasızlaştırmış ve saldırılar artmıştı.
-29 Eylül 1993 günü, Hakkâri il merkezi tarandı, yüze yakın ev ve işyeri tahrip edildi.
-30 Eylül 1993 günü, DEP üyesi Yüksekova Belediye Başkanı Necdet Buldan’ın evi ile yakınlarının evi tahrip edilerek kullanılamaz hale getirildi.
-2 Ekim 1993 günü, Çukurca ilçesi ve belediye binası tarandı.
-13 Ekim 1993 günü, DEP’li Kozluk Belediye Başkanı Abdullah Kaya hakkında soruşturma açıldı ve tutuklandı.
-22 Ekim 1993 günü, Lice belediye binası ve belediye araçları tamamen tahrip edildi.
-25 Ekim 1993 günü, Yüksekova belediyesi bombalandı.
-30 Ekim 1993 günü, Hakkari belediye binası ve DEP’li Başkan Şükrü Çallı’nın evi bombalandı.
2 Mart darbesi!
Devletin Kürt belediyelerine dönük ablukası 27 Mart 1994 seçimlerine kadar devam etti. Bu süreçte aralarında Kozluk, Lice ve Kurtalan gibi ilçelerin belediye başkanlarının da bulunduğu birçok belediye başkanı hakkında DGM’de davalar açıldı ve bazıları görevlerinden alındı. 27 Mart 1994 seçimleri için hazırlanan DEP, artan faili meçhuller, tutuklamalar ve baskılar karşısında 25 Şubat 1994’te seçime yaklaşık bir ay kala seçimlerden çekildiğini açıkladı. Kürtleri temsil eden siyasi partinin seçimlere girmeme kararıyla Kürdistan’da yerel anlamda bir temsiliyet kalmadı.
DEP’in bu kararından bir hafta sonra da 1991 seçimlerinde SHP ittifakıyla seçilen DEP milletvekillerinden Hatip Dicle, Leyla Zana, Orhan Doğan, Selim Sadak’ın içinde olduğu 11 vekilin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Siyasal tarihe “2 Mart darbesi” olarak geçen bu olayın ardından Dicle, Doğan, Zana ve Sadak tutuklanıp cezaevine konuldu.
Kürt kırımı ve komplo süreci
Ağar-Çiller-Güreş üçlü çetesi şahsında somutlaşan devlet faşizminin bu dönemi aynı zamanda Kürdistan’ı insansızlaştırma politikalarının en katmerli dönemiydi. Binlerce insan “faili meçhul”e kurban gitmiş, binlerce köy yakılıp yıkılmış, yüzbinlerce insan yerinden yurdundan göçertilmiş, dahası devlet tarafından özel savaş figüranı Hizbullah sahneye sürülmüştü.
Bunun yerel yönetimlere yansımasıysa hizmet yerine özel savaş uygulamaları oldu. 1998 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komployla Suriye’den çıkışı ve akabinde 15 Şubat 1999 yılında Türk devletine teslim edilmesi daha büyük bir kaosu getirmiş, savaş şiddetlenmiş ve halka baskı had safhaya ulaşmıştı. Kürt siyasal hareketi, hem Meclis’ten, hem de yerel yönetimlerden zulüm ve baskıyla ve hatta suç işlenerek men edilmişti. Bu kötü gidişat 1999 yılında yapılan yerel seçimlere kadar devam etti.
Yeni bir milat: 1999 seçimleri
Darbe öncesi yerel yönetim deneyimlerinin ardından Kürt siyasal hareketinin ilk katılım gösterdiği seçim olan 1999 yerel seçimlerinde Halkın Demokrasi Partisi (HADEP) büyük bir başarı elde etti. 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan seçimlerde 8’i il olmak üzere toplam 41 belediye kazanan HADEP’le Kürdistan’da yeni bir yerel yönetimler anlayışı gelişmeye başlıyordu.
Bu belediyelerden Mardin’in Derik ilçesinde Ayşe Karadağ, Kızıltepe ilçesinde Cihan Sincar ve Ağrı’nın Bazîd ilçesinde Mukaddes Kubilay’ın kazanması, kadınların yerel yönetimlere adım atmasında bir milat olarak sayılabilir.
Zorluklara rağmen…
1999 seçimleriyle Kürt halkı geniş anlamda yerel yönetim deneyimine başladığında, Kürdistan, halkı merkeze alan halkla beraber kararlar geliştiren yerel yönetim anlayışından mahrumdu. Kürdistan’da belediye kurumlaşmalarına başlanıldığı ana kadar belediyeler; su, kanalizasyon ve yol gibi kentin temel ihtiyaçlarının ötesine geçemiyordu. En iyi ölçünün bu olduğu bir ortamda halk adına ve halkla beraber bir şey yapılması düşünülemezdi. Halkın iradesinin yansıyacağı belediyelere her türlü zorluğun çıkarılacağı zaten biliniyordu. Hem zihniyet kodlarından gelen engelleyici tutum, hem de Kürdistan’daki savaşın devletçe bir göçertme politikasına dönüşmesi sonucu kentlere yığılmış milyonlarca insanın yoksulluk durumu birleşince, nasıl bir yerel yönetim anlayışı sorusu daha da önem kazanıyordu. Böylesi bir ortamda hem halkı, hem de sivil toplum örgütlerini bu sürece katarak çeşitli etkinliklerle çözüm yolları oluşturulması gerekiyordu. Halkın sorunları görmede, çözüm yollarını ortaya koymada bizzat işin içerisinde olmasının en doğru yol olduğu hem bir talep olarak, hem de daha başlarken esas alınan “kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz” perspektifinin temelini oluşturuyordu.
Yerel çözüm perspektifi
15 yıldır kesintisiz sürdürülen bir savaş gerçeği ve tamamen militarize edilmiş kentler gerçeği, yerel yönetimlerin içinde bulunduğu zorluğu özetleyen iki temel fotoğraftı. Ama daha da zoru, bu iki gerçeğin yarattığı devasa sorunlardı. Yoksulluk, çarpık kentleşme, kadın sorunu, işsizlik ve daha birçok sorun…
Batman’da halkın seçtiği belediye başkanını henüz bir ayı bile dolmadan katleden bir zihniyet, Fatsa’da halkı önceleyen anlayışa zindanla karşılık veren bir devlet geleneği vardı. Bir tarafta karar süreçlerine halkın katılımını “devletin yetkisini gasp” olarak gören tekçi faşizan sistem, diğer tarafta halkın karar organlarında yer almasını hem ahlaki hem de politik açıdan kaçınılmaz gören yerel yönetim anlayışı vardı. Halkın kendi yoğun çaba ve tartışmaları sonucunda “demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü” bir ölçü-ilke dinamiği oluştu.
99 ile süren gasp
Ancak bu seçimde de devletin gasp anlayışı devreye girmişti ve daha seçim günü Dersim, Lice, Diyadin ve Mersin belediyeleri zorla HADEP’in elinden alınmıştı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen, Kürdistan’da artık halkın belediye başkanları işbaşındaydı ve bu durum tarihe bir not olarak düşülmeliydi.
Seçimlerden hemen sonra ise Amed, Siirt ve Bingöl belediye başkanları gözaltına alındı. Yüzbinlerce insan sokaklara döküldü, yüzlercesi gözaltına alındı, tutuklandı, onlarcası yaralandı. Çok geçmeden Ağrı ve Van belediye başkanları görevden alındı. Bununla da yetinmeyen devlet, 13 Mart 2003’te HADEP’i kapattı.
DEVAM EDECEK…
Yararlanılan Kaynaklar:
-Özgürlük hareketinin ilk aldığı belediyelerin öyküsü / Perwer Yaş – ANF
-‘Terzi Fikri’ kimdir, Nokta Operasyonu hakkında neler biliniyor? – Birgün
-Gaspedilen Kent belgeseli – Medya Haber
İlk bölüm: https://yeniyasamgazetesi6.com/kurdistanda-yerel-yonetimler-deneyimi-ve-kayyum-rejimi-i/
YARIN:
-2004 yerel seçimleri ve ilkler