Yerel seçim çalışmalarını hızlandıran AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Emeklilere verilen en düşük 10 bin liralık maaşın düşük olduğunu biliyorum; ancak daha fazlasını verirsek ekonomimizin dengesi bozulur” dedi.
Türkiye’de ekonominin dengesinin bozuk olduğu doğru. Nitekim 2024 bütçesi için öngörülen gelir 8,5 trilyon; gider ise 11 trilyon. Yani daha şimdiden 2.5 trilyon açık öngörülüyor. Bu açığa kapatmak için de yüksek faizle borç alınıp, diğer borçların üstüne eklenecek. Geçen yılki gibi ek bütçe yapılmak zorunda kalınırsa, bu açık daha da büyüyecek. O nedenle, halkı yerel seçimler sonrası zor günler bekliyor.
Oysa bütçede öngörülen açığı kapatmak çok kolay. Açık vermeyen bir bütçeden emekçiye, emekliye pay ayırmak da daha kolay olur. Peki bunun için ne yapmak gerekiyor? Türkiye’de kayıt dışı ekonomi halen çok yüksek ve bu yüzden dolaylı vergiye yükleniyor tüm iktidarlar. Yani kendisinin doğru dürüst vergi ödemediğini sanan çok büyük bir kesimden yediği-içtiği her şeyden yüklüce vergi ödemek zorunda kaldığının farkında mı bilemiyorum. Neyse konumuz bu değil.
Hükümetler -bu bir tercih meselesi- başta en büyük holdingler olmak üzere, birçok kesimden daha az vergi alıyor ya da teşvik adı altında hiç vergi almıyor; tersine oraya para bile akıtıyor. Söz konusu hükümetler-iktidarlar “Birileri için vergiden vazgeçiyorum” demek istemedikleri için buna değişik bir isim koymuşlar: Vergi harcaması…
Maliye Bakanlığı bu konuda şöyle diyor: “Devletin ekonomik ve sosyal amaçlarla belirli sektör, meslek veya mükellef gruplarına ya da faaliyete yönelik sağladığı vergi muafiyeti veya istisnası, düşük vergi oranı uygulaması, verginin mahsubu veya ertelenmesi gibi düzenlemeler vergi harcaması olarak adlandırılmaktadır. Bu bağlamda vergi harcaması belirli ekonomik ve sosyal amaçlara ulaşmak için, kanunun öngördüğü standart vergi yapısı ile uyumlu olmayan ve genele ilişkin düzenlemelerden ayrıcalıklı olarak, kanuni bir hükümden kaynaklanan vergi geliri kaybıdır.”
Ancak ülkemizde 2016 yılına kadar vergi gelirlerinin yüzde 5’inden vazgeçilirken 2017 sonrası bu oran hızla yükseldi. Günümüze gelindiğinde bu oran yüzde 26’ya yükselmiş bulunuyor. İktidar bu yıl 11.5 trilyon kadar vergi tahsil edebilecekken, ancak 8.5 trilyon vergi tahsil edeceğini daha şimdiden ilan etmiş bulunuyor. Hani şu ilan edilen bütçe açığı kadar…
Son yıllarda alınacak vergiden vazgeçilen kalem adeti 650’yi buldu. Bu sayı daha 2016 yılında 100 civarındaydı. Pardon vergiden vazgeçme ya da teşvik demeyecektik değil mi; bunlar ‘vergi harcaması.’
Türkiye 85 milyon nüfuslu ve tarım için de verimli çok geniş bir coğrafyaya sahip bir ülke. Yani çok büyük bir ekonomiye sahip olmak için potansiyeli çok güçlü. Bize yani halka hizmet için bizden oy isteyip iktidara gelenler, toplanan vergiyi -yani bizim paramızı- bizim adımıza harcıyorlar.
AKP-MHP iktidarının harcama önceliği silahlara. Vergi almaktan kaçındığı, daha az vergi aldığı kesim ise zenginler. Buraya para harcadığında elbette emekçiye ve emekliye para kalmıyor!
Aslında denklem sadece bu da değil: yoksul kesime az da olsa verilen paranın hepsi, sadece gıdaya yettiği için hemen harcanıyor. Biraz daha fazla verilse; o da harcanacak hemen! Hay Allah; bu da enflasyona neden oluyor!
Oysa zenginler öyle mi; zaten -yatlar, katlar- her şeye sahip oldukları için ‘zavallılar’ pek fazla bir para harcayamıyor ve gelirlerinden tasarruf ediyorlar. Böylece bankada biriken paralar, yeni yatırımlara finansman sağlasın, öyle değil mi?