Her yazıyı kaleme aldığım anlarda olduğu gibi sizinle buluşmanın heyecanını yaşıyorum bugün de. Ekoloji politik özgünlükteki bu sayfa; yaşamın, yaşam alanlarının özgürlüğü için verilen emeğin yazılara dökülen yansısı. Yaşamın özgürleştirilmesi için emek verenlerin, yaşamı koruyanların birbiri ile buluşma odağındayız birlikte. Bu sayfada gazete yayına başladığı günden bugüne yaşama, yaşam alanlarına yapılanların acısında, saldırıya karşı mücadelenin kararlılığında buluşuruz, basın emekçilerinin gerçekleri bizlere ulaştıran görünmeyen emeği ile gerçekleşen buluşmalarımız bizleri mekândan zamandan koparıyor. Elimizde gazetemiz, haberin olduğu alanda buluyoruz kendimizi. O andan sonra evimizde, çalışma alanımızda, otobüste değiliz artık. Ve dönemeyiz çıktığımız yolculuktan.
Yazılar, görüntüler ekolojiye, yaşamı ören emekçilere, işçilere, yaşam varlıklarına, suya, doğal alanlara, halkların belleğine, birikimlerine saldıran ekonomi politik kararların tüm yaşayanlara ödettiklerini söze dökerken tanıklığın acısı, mücadelenin inadı, önleyemediklerimizin, geri alamadıklarımızın sancısı birlikteliğe çağırır her birimizi bu sayfadan yükselen metaforda buluruz kendimizi. Birlikte yolculuğumuz başlamıştır artık, sömürüye, yıkıma, yok eden politikalara, ötekileştirmeye, şiddete karşı sorumluluğa, yoldaşlığa, yaşamı özgürleştirmeye yol alırız. Bu yolculuk özgürlüğe giden süreci örer ilmek ilmek. Vazgeçemeyiz, her uğrak bu örgüye ilmekler ekler, özgürlüğe gidişin içinde.
Dağlarına bahar geliyor memleketimin. Canımız her gün gelen kadın cinayetlerine, iş cinayetlerinde yitirdiğimiz işçilere yanarken yaşamın her alanında umudu yükseliyor kadınların, gençlerin vazgeçmeyen inadında. Ormanını deresini, zeytinliğini terk etmeyenler, erkek egemen- sömürü sistemine karşı -yaşamı bizler özgürleştiririz, özgür yaşayacağız, güvenceli, sağlıklı yaşayacağız- diyenlerin sesi, kararlılığını yükseltiyor her uğrakta. Yerinde ve yerelde sözü kurmaya kararları birlikte vermeye hazırız.
Kendimiz üretiriz, emeğimizle yaşamı dokuruz demekten yılmayanların coşkusu, renkleri yükseliyor ülkenin her yerinden. Sömürüye, ötekileştirmeye, savaşa değil kardeşliğe, birlikteliğe, barışa çağrı umutla buluşarak hepimizi sarmalıyor, isyanın, canı acıyanların, vazgeçmeyenlerin hırçınlığında. Saldıranlara yıllardır şiddetini her alanda yaşatanlara sözümüz: -Çekilin-. Kadınlar siyasetin ezberini bozmaya, yaşamı özgürleştirmeye kararlılıkla buluşuyoruz Diyarbakır’dan Ankara’ya, İstanbul’a, Muğla’dan Van’a Hakkâri’ye. Yıllardır söylemeye, eylemeye yılmadığımız sözlerle ve kararlılıkla buluşuyoruz. Patriyarkal egemen aklın dayatmalarına inat, patriyarkanın sistemlerine, kapitalizmin sermaye birikimine, tekçi nosyonu ile faşizmi inşa eden egemen siyasetine karşı sömürü zincirlerini evlerimizden, sokaklarımıza kadar kıra kıra özgürlüğü örüyoruz. Çocuklarımızın, kadınların tek başına güvenle yaşayacağı, özgür kentleri faşistlere, katliamdan beslenenlere inat Bizler kadınlar ve cinsiyet, ırk din ayrımı yapmayan tüm yurtseverler olarak öreceğiz. Demokrasinin her uğrağında kendimizi de sokağımızı da tarlamızı da okulları da üniversiteleri de fabrikaları da kentimizi de evimizi de bizler özgürleştireceğiz.
İki akşam önce Gültan Kışanak’la buluştuk. O bu ülkede faşizme geçit vermeyeceğiz diyen siyasetçilerin, basın emekçilerinin, hukukçuların tutsak olduğu yerden cezaevinden ulaştı her birimize. Vazgeçmiyorum dediği her anda siyasetinin, gazeteciliğinin, yerel yöneticiliğinde yaşama geçirdiği her çabasında olduğu gibi adayım kararını verdiği gün davet etti bizleri birlikteliğe. İstanbul da Meral Danış Beştaş ve diğer illerde nice kadın eşbaşkan adayı olarak kadınların eşit ve özgür yaşanacak kentler için sorumluluk alıyoruz dediği bir ortamda buluştuk. 12 Mart 71, 12 Eylül 80 faşist darbeleri ve son 20 yıldır süren faşizmin her saldırısı nedeniyle ülkesinden, özgürlüğünden kopartılan, Türkiye’de yılmadan özgürlüğü ören kadınlar olarak cezaevlerinde alıkonan kadın arkadaşlarımızla. Mekânın, fiziki buluşmayı anlamsızlaştığı her söz kurduğunda ezberleri bozup umudu yükselttiği sesi, enerjisi, kararlılığı, devrimciliğini, bugüne değin yaşama geçirdiklerini Ankara’ya taşıyor Gültan Kışanak.
Günlerdir İliç te Anagold- Limak şirketlerinin maden katliamında, birkaç gün sonrasında Elazığ’da Krom Madeni’nde, inşaat şantiyelerinde, evlere sipariş götüren kuryelerle ilgili haberlerde işçilerin emekçilerin iş cinayetlerinde yok olan hayatlarıyla yok oluşunun acısını yaşarken, 6 Şubat Maraş’ta başlayan günlerce bizleri içine alarak kavuran depremin yaraları hala sarılamadığı, genç kadınların sokaklarda, evinde, işinde özgür olmadığı yaşamı değiştirmeye kararlıyız. DEM Parti’nin kadın- erkek yoldaşları -ben varım- diyerek seçilmeyi hedeflemeden, evinde işinden, tarlasında ekininde çapasından, okuldaki görevinden hastalarına, şantiyelerdeki yükünden bulduğu zamanı ve gücünü yaşamın özgürlük mücadelesine eklemliyor. Yaşamın renklerinde buluşan, cezaevlerinin demirlerini söke söke umudu hepimize sarmalayan kadınların ülkesinde yaşamanın duygusu, coşkusu siyasi iktidarın yaşattığı facialarda canımız yanarken umudu, özgür olmanın ferahlığını hücrelerimize kadar hissettiriyor.
İl ve ilçelerde siyasetin ezberini bozan kadınlar olarak seçilmeyi değil yaşamı özgürleştirmenin çalışması için -varım- diyorlar. Mahallelerde, tarlalarda, atölyelerde, sokaklarda, üniversitelerde, fabrikalarda, okullarda özgürlüğü öreceğiz ilmek ilmek. Sözümüzü biz söyleriz yaşamı biz özgürleştiririz diye buluşuyoruz. İkizköy’de Zeytin ağacına sarılan, Karadeniz’de yayla yolu katliamına karşı iş makinasının önünde barikat koyan, Karaçam Köknar da beni dipçikleseniz de buradan geçemeyeceksiniz diyen, savaşı değil barışı, özgür yaşamı örmeye kararlı kadınların ortak sözü, muradı bu. Geleceği, özgürlüğü, barışı emeğimizle öreceğiz. Kararlıyız.