Ahmet Güneş
İlk öykü kitabı Ayna Çarpması ile iki ödüle layık görülen Murat Özyaşar, ikinci öykü kitabı Sarı Kahkaha ile Uluslararası Balkanika Edebiyat Ödülü’nü aldı. Yazdığı öykülerde doğup büyüdüğü Diyarbakır’ı siyasal ve soysal atmosferiyle hikâyeleştiren Özyaşar’ın Sarı Kahkaha kitabı şimdi de 5 ayrı dile çevrildi. Özyaşar ile öykülerini, çeviriyi konuşurken ufukta görünen bir kitap müjdesini de aldık.
Öncelikle tebrik ederiz, Sarı Kahkaha adlı kitabınız Uluslararası Balkanika Edebiyat Ödülü’ne değer görüldü, bu ödülü daha önce Türkiye’den Tahsin Yücel, Ayfer Tunç, Sema Kaygusuz, Ayla Kutlu ve Nedim Gürsel kazanmıştı. Bu ödülün mahiyetinden bahseder misiniz?
Teşekkür ederim. Bu ödül 1996’dan beri veriliyor. Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Türkiye ve Arnavutluk’tan yayıncıların katılımıyla her yıl bu yedi ülkeden önerilen eserler arasından birinin seçilmesi ve seçilen eserin diğer altı ülkede de yayımlanması amacını güdüyor.
Geçtiğimiz günlerde de ‘5 dilde Sarı Kahkaha: Fransızca, Farsça, Türkçe, Kürtçe ve Çekçe’ haberini okuduk.
Evet, Sarı Kahkaha zaten Fransızcaya çevrilmişti, ben bir sonraki çeviri hamlesinin “ödülün gayesi”nden hareketle Balkan ülkelerinden geleceğini ummuştum, ancak öyle olmadı. İran’dan Pari Ashtari hiç ummadığım bir biçimde bana ulaştı ve kitabı Farsçaya çevirmek istediğini söyledi. Aslında Pari Hanımın bana ulaşma biçimi de ilginç bir hikâye: Diyarbakır’dan çok sevdiğim bir kardeşim Rohat Gültekin, beraber çektiğimiz bir fotoğrafı kendi İnstagram sayfasına koymuş, benim adımı da yazarak paylaşmış. Benim İnstagram sayfam olmadığı için Pari Hanım bi’ şekilde Rohat’a ulaşıyor, sonrasında da bana… Farsça macerası böyle. Sarı Kahkaha’nın Kürtçe çevirisi ise uzun zaman önce tamamlanmıştı Kawa Nemîr ve Selamî Esen tarafından. Fransızca çevirisi geçtiğimiz günlerde Kontr Editions tarafından yayımlandı, Farsça çevirisi önümüzdeki günlerde Anima Pub tarafından yayımlanacak,Kürtçe çevirisi ise Türkçe kitaplarımın çıktığı Doğan Kitap’tan yayımlanacak.
Genel anlamda bir metnin çevrilmesine ilişkin fikrinizi de merak ettim doğrusu.
“Tercüme” ve “Recm” sözcükleri aynı köktenmiş Arapçada. Yani çevrilen metin “taşlanmış” bir metindir fikri uzun bir zaman çeviriye kuşkuyla bakmama sebep oldu. Bu meseleyi Sylvain Cavaillès ile uzun uzun konuştuğumuzu hatırlıyorum, benitane tane kurduğu cümlelerle ikna ettiğini de. Öyledir, kimi zaman “kitap” değil “yazar” okuruz, buna bazen “çevirmen” de okuruzu ekleyebiliriz. Sözgelimi ne çevirmişse veya çevirirse okurum dediğim çevirmenler var Türkçede: Haldun Bayrı, Roza Hakmen, Celâl Üster, Günay Çetao Kızılırmak, Hür Yumer,Işık Ergüden, Armağan Ekici, BilgeKarasu, Behçet Necatigil, Ali Arda bunlardan birkaçı.
İlk kitabınız Ayna Çarpması da Kürtçeye çevrilmişti. Var mı bir gelişme?
Ayna Çarpması’nın Fransızca ve Farsça çevirileri yine aynı çevirmenler tarafından yapılıyor, ancak henüz yayımlanıp yayımlanmaması konusunda netleşen bir durum yok.
Okurlarınız merak ediyordur. Ufukta yeni bir kitap görünüyor mu?
Benim yazımını tamamladığım, çizimlerini Kemal Gökhan Gürses’e emanet ettiğim Diyarbakır’ı anlattığım bir dosya var. Tanpınar’ın “Beş Şehir”inin, Orhan Pamuk’un “İstanbul”unun, Calvino’nun “Görünmez Kentler”inin yanında duran, ama onlara da benzemeyen bir kitap. Henüz yayınevine teslim etmedim, çizimler biter bitmez teslim edeceğim. Şimdilik ufukta görünen bu!
Kavil (Yıkıntılar Arasında) filminin senaryosunu yönetmen Özcan Alper’le birlikte yazdınız. O süreci anlatabilir misiniz?
Basklı şair Jose Sarrionandia’nın “Zor Zamanlar” şiirinden yola çıkarak yazdık. Filmi izleyenler görecektir, bu bir Felâket anlatısı.İkimiz de o çok tehlikeli mağdur anlatısına yaslanmak istemiyorduk, aslında bizi bir araya getiren de bu oldu. Önce çeşitli okumalar yaptık; Yesayan’a, Sebald’a, Marc Nichanian’a bir kez daha baktık. Sonra da Basklı şair Jose’yi Sur’un, Cizre’nin sokaklarında gezdirdik, şairin adını da Lal koyduk. Benim için öğretici ve zihin açıcı bir süreç oldu.
Bunlardan ayrı olarak K24’te yazıyor ve söyleşiler de yapıyorsunuz. Nasıl gidiyor?
K24’te “Siftah” diye bir köşe hazırladım, ilk kitabı yayımlananlarla söyleşiler yapmak istedim. Birkaç yazar ve şairle de yaptım, aslında tembellik ettim, ne istediğim düzeyde yazı yazabildim ne de söyleşiler yapabildim.
Son olarak okurlarınıza söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Sözün insanı ve hayatı değiştirme, dönüştürme kudreti var.Kimi zaman bir hikâyenin veya romanın bir cümlesi veya bir şiir, bizim cümle tarihimizi değiştirir. “Okur için değil, okura yazmak gerek.” Has yazara inandığım gibi o has okura da inanıyorum.
Kimdir?
1979 yılında Diyarbakır’da doğan Özyaşar, Dicle Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat Bölümü mezunu. İlk öykü kitabı Ayna Çarpması ile Haldun Taner Öykü Ödülü ve Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü aldı. Aynı kitap Bîr adıyla Kürtçeye çevrildi. Son kitabı Sarı Kahkaha ise Uluslararası Balkanika Edebiyat Ödülü’ne layık görüldü.